Bir ifade özgürlüğü pratiği

Zaman ilerledikçe muhakeme yeteneğimi kaybediyor olmalıyım ki, her geçen gün daha fazla ofsaytta kalıyorum. Belki de yaşlanıyorum, ondandır.
“Ahmak” meselesi mesela… Ekrem İmamoğlu’na YSK üyelerine hakaret davası kapsamında "kamu görevlisine hakaret” davasından bir şey çıkmaz demiştim.
Ben “Ahmak hakaret değildir” diye biliyordum. Vatandaşa, kamu görevlisine, Cumhurbaşkanına… söylenmesinin veya alenen denilmesinin cezası yoktur. İmamoğlu yargılandı, ceza bile aldı. Yanılmışım yani.
***
İmamoğlu’nun diploması konusunda da yanıldım. Sivas Katliamı Davası 20 yılın ardından 2014'te zaman aşımı gerekçesiyle kapatılmıştı. 31 yıl önce alınan diploma, iptal edilmez, zaman aşımı söz konusu olur diye düşünmüştüm. Yanılmışım. İptal edildi. İmamoğlu’nun usulsüz olduğu söylenen diploması, insanlığa karşı işlenen suçlardan daha fenaymış.
Erdoğan, af yetkisini kullanarak katliamın bir asli faili olan Hayrettin Gül'ün ömür boyu hapis cezasını kaldırmıştı. Diploma iptal kararını da kaldırır dedim ama… Ah işte!
***
Leman meselesinde de yanıldım.
Bir sabah kalktık baktık ki, yeni bir gündemimiz var. “Dini değerlerimiz alenen aşağılanmış.”
Söz edilen karikatürü iyi ki daha önce görmemişim. Önce karikatüre baksaydım, “Dini değerlerimizin alenen aşağılandığını” göremeyebilirdim.
Söz konusu karikatürde binaların üstüne füze yağarken, Yerden göğe yükselen kanatlı iki kişi tasvir ediliyor. Çizili hız çizgilerinden füzelerin yukarıdan aşağı kişilerin aşağıdan yukarı hareketli olduğu anlaşılıyor. Kişilerin savaşta hayatını kaybedip ruhlarının göğe yükseldiği değerlendirilebilir. Muhammed isimli Müslüman ile Musa isimli Yahudi’nin yukarda selamlaşmalarıyla, savaşın anlamsızlığının vurgulandığı sonucu çıkartabilirdim.
Öyle değilmiş. Karikatürde ölüp ruhu göğe yükselen Müslüman’ın adı Muhammed ya… Peygamberimizin de ismi Muhammed. İşte o zaman o karikatürdeki Muhammed, peygamber oluyor. Peygamberin de resmi çizilmez ya… İşte sana “dini değerleri alenen aşağılamak” Ben bu muhakemeyi yürütemezdim.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da “Dini değerlerin alenen aşağılandığı” sonucuna varmasa, niye: “Peygamber Efendimizin (S.A.V) karikatürünü yaparak nifak tohumları ekmeye çalışanları bir kez daha lanetliyorum. Bu alçak çizimi yapan D.P. adlı şahıs yakalanarak gözaltına alınmıştır. Bir kez daha yineliyorum: Bu hayasızlar hukuk önünde hesap verecektir.” desin ki? Niye mesajıyla birlikte, çizerin ters kelepçeyle gözaltına alındığı anları paylaşsın ki?
Bu kez yanılmanın kıyısından döndüm. Bunu; önce tepkileri, sonra karikatürü görmeye borçluyum.
***
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da tepki gösterdi.
Tunç’un karikatür meselesindeki tepkisi bana sorulsaydı: “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Demokratik sistemimizin temel taşlarından biri, kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığıdır.” demiştir diye tahmin ederdim. Bunun için yemin edebilir, iddiaya bile girebilirdim.
Yok ama… “İnançlarımıza yönelik saygısızlık asla kabul edilemez.” dedi. Ben yine ofsayt…
***
Yıllardır toplantı ve yürüyüşlere kapalı olan Taksim’de Beyoğlu’nda, ifade özgürlüğü Leman karikatürüyle yeniden dirildi. Protestocular, yasakları delerek sadece tepkilerini göstermediler, aynı zamanda toplantı özgürlüğünün fiilen uygulanmasına da katkı sundular.
Yani aslında Leman, bir taraftan çizdiği karikatürle “dini değerleri alenen aşağılama.” yapmakla itham edilirken, diğer taraftan “Yeni bir ifade özgürlüğü pratiğine” vesile oluyordu.
Protesto etmeye gelenlerin sloganları “Zıpla Zıpla! Zıplamayan Leman’dır” gibi naif değildi. Olsun, herkesin kendini ifade tarzı, kendi meşrebine göre… "Yakalım" ve "ölüm" çağrıları eşliğinde protestolarını gerçekleştirip, biraz da cam çerçeve kırıp gittiler.
Doğrusu ben Leman’ın önünde toplanan protestoculara o protestonun yaptırılmayacağı; biber gazı sıkılarak, coplanarak dağıtılacakları; yakalananların o esnada, kaçanların sabaha karşı evlerinde kapıları kırılarak ters kelepçeyle göz altına alınacakları kanaatindeydim.
Tahmin edin… Bildiniz, yanıldım.
Madem ifade özgürlüğüne alan açıldı, Saraçhane mitinginden dağılanlara müdahale edilmez diye düşündüm. “Mitingin ardından Bozdoğan Kemeri'ne yürümek isteyen gruba polisten gazlı müdahale: 42 kişi gözaltına alındı”
***
Özgür Özel: “Yapılmamış bir saygısızlık üzerinden yapılan lince izin vermem.” diyerek Leman’ı savundu.
Ama savcılık, sulh ceza hakimliğine gönderdiği sevk yazısında; “Hz. Muhammed ile Hz. Musa'nın tasvir edilerek, bir şehrin üzerine bombalar düştüğü anın betimlendiği, (…) bu suretle şehrin bombalanmasından Hz. Muhammed ile Hz. Musa'nın sorumlu tutulduğu" ifadelerini kullandı. Saygısızlık daha nasıl olsun?
Hep ben mi yanılacağım? Bu sefer yanılan, Özel’di.
***
Erdoğan, karikatürle ilgili ilk tepkisini hafta başında, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda gösterdi.
Ben asıl açıklamayı cuma günü umuyordum. Cuma namazının ardından cami önünde veya içerde mihrapta, eline mikrofonu alıp, asıl tepkisini gösterecektir, diye düşündüm.
Sezen Aksu’ya tepkisini öyle dile getirmişti. Caminin mihrabından cemaate seslenerek; "Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir. Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara da had bildirmek bizim görevimizdir" demişti.
Bu kez de yine Cuma namazından sonra “Peygamber efendimize kimsenin kalemi uzanamaz, O uzanan kalemleri yeri geldiğinde kopartmak bizim görevimizdir.” der, sandım. Demedi.
Onun yerine cevap, Diyanet'in cuma hutbesinde geldi: “Bize düşen Peygamber Efendimiz'e yapılan çirkin saldırılara karşı yekvücut olmak”
***
Şimdi geldi aklıma...
Yanılmış olduğum konusunda da yanılmış olabilir miyim?