Brian Wilson'a Küçük Bir Teşekkür
Bazı şarkılar vardır. Her dinleyişimizde benzer hisleri aynı heyecanla ruhlarımıza kondururlar. Hayatımızın önemli ve özel kısımlarına melodileriyle gömülerek gerçekliğimizin önemli bir parçasını oluştururlar. Tınıları evrenseldir, sözleri insanidir. Doğdukları andan itibaren insanlığa aittirler.
“Maybe if we think and wish and hope and pray, it might come true
Oh Baby, then there wouldn’t be a single thing we couldn’t do” (Wouldn't It Be Nice)
Çocukluğundan beri sağ kulağı sağır olan Brian Wilson, 1942 yılında Kaliforniya’da zengin bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Müzik yapımcısı babası Murray Wilson’ın maddi desteğiyle 1961 yılında kardeşleri Dennis ve Carl, kuzeni Mike Love ve arkadaşları Al Jardine ile ölümsüzleşecekleri “The Beach Boys”’u kurmuşlardır. Başlangıçta Chuck Berry ve “rock’n roll” etkisiyle müziklerini şekillendiren grup; sörf, sahil, gençlik, aşk gibi temalarda şarkılar bestelemiştir. Baba Murray Wilson’ın aşırı kontrolcü tavrı nedeniyle grubun menajerliğinden kovulması ve Brian Wilson’ın psikolojik sorunlarını gerekçe göstererek grupla turneye çıkmayı bırakıp stüdyoya çekilmesinin ardından Beach Boys, müzikal anlamda olgunlaştığı yeni bir aşamaya geçiş yapmıştır.
“Surfin is the only life, the only way for me
Now surf, surf with me” (Surfin)
60’ların müziğine hayranlık besleyen birisi olarak The Beach Boys’tan etkilenmemek açıkçası pek mümkün değil. Özellikle grubun imza albümü olan, dönem müziğini kökünden etkilemiş, 1966’da yayınlanmış; yapımcılığını Brian Wilson’ın üstlendiği Pet Sounds’dan etkilenmemek, neredeyse imkânsız. Grubun o güne kadar çizdiği “iyimser ve pozitif” görünümden bambaşka bir kabuğa sahip, tatlı acı melankolik bir havada geçen albüm ünlü kültür dergisi Rolling Stone’un 2003 ve 2020 yıllarında iki kere derlediği “Dünyanın En İyi Albümleri” listelerinde ikinci sırada yer almıştır. Çıkışında eleştirilere maruz kalan ve beklenen satış rakamlarına ulaşamayan Pet Sounds’un bende – ve sanıyorum birçok insanda – yarattığı hissiyat, albümün grubun diğer çalışmalarından çok daha özel bir noktada konumlanmasına neden oluyor.
“You've got to keep in mind love is here today
And it's gone tomorrow
It's here and gone so fast” (Here Today)
Grubun diğer üyelerinin şehir dışında olduğu sırada Brian Wilson, deneysel yaklaşımlarla yarattığı Pet Sounds’u stüdyo müzisyenleriyle beraber bestelemiştir. O güne kadar standartlaşmış rock enstrümanlarının dışına çıkarak farklı seslerle melodisini güçlendiren sanatçı, döneminin koşulları içerisinde oldukça özgün ve karakteristik bir ses elde etmiştir.
“I know there’s an answer
I know now but I have to find it by myself” (I Know There’s an Answer)
“Wouldn’t It Be Nice”, “Caroline, No”, “You Still Believe In Me”, “God Only Knows” gibi şaheserleri bünyesinde barındıran albümün içerisinde zayıf bir halka bulabilmek gerçekten zor. Her şarkısının içerisinde başka bir tatlı acı duygu, her sözün arkasında da derin bir gerçekliğe sahip Pet Sounds; dinleyicisini kendi özgün rüzgarında sallandırabilen, neşeli melodileri melankolik sözleriyle oturaklı şekilde harmanlayabilen, zıtlıklarından güç alabilen özel bir çalışma.
“I remember how you used to say
You'd never change, but that's not true” (Caroline, No)
Paul McCartney’in “tarihte yazılmış en iyi şarkı” olarak ilan ettiği, “God Only Knows”’u özellikle vurgulamak gerekiyor. “Barok Rock” etkisiyle bestelenen, sözleriyle melankolik bir kabullenişin portresini çizen şarkı; Brian Wilson tarafından çok katmanlı insani duyguların ölçülü ve uyumlu bir harmonisiyle kaleme alınmıştır. Bu satırları yazarken de dinlemeye devam ettiğim “God Only Knows”’un sanıyorum beni en çok etkileyen tarafı, sadeliğiyle işlenmiş insani yönü.
“I may not always love you
But long as there are stars above you
You never need to doubt it” (God Only Knows)
Pet Sounds’un müzik tarihine olan etkisi albümün kendi içeriğiyle sınırlı kalmamıştır. Stüdyo albümlerine olan bakışı değiştiren Pet Sounds’un çağdaşı bir diğer efsanevi grup Beatles’ın 1967 yılında yayınladığı bir ölümsüz eseri “Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band”’e direkt bir etkisi söz konusudur. Albümün yapımcısı George Martin’in “Pet Sounds olmadan Sgt. Pepper’s olamazdı” itirafı, müzik tarihinin gidişatını değiştiren iki efsanevi grubun birbirinden beslendiğini açıkça ortaya koymaktadır.
“I once had a dream, so I packed up and split for the city
I soon found out that my lonely life wasn't so pretty” (That’s Not Me)
Pet Sounds’un ardından grubun bir diğer ikonik şarkısı Good Vibrations’ı yazan ve besteleyen Brian Wilson, öncülerinden olduğu “Progressive Pop” akımının en olgun örneklerini bu dönemde vermiştir. Farklı sesler, melodiler, enstrümanlar ile deneysel ancak uyumlu yeni bir pop müziğini temsil eden akım, 60’lara damgasını vurmuş müzisyenlerin olgunlaşarak sanatlarını karakteristik hatlarla icra ettikleri yeni bir dönemin kapısını aralamıştır. Ancak ne acıdır ki Brian Wilson’ın Pet Sounds’taki başarısı, müzisyene sonraki projelerinde aşamayacağı bir gölge bırakmış ve açtığı kapının ilerisine gidebilmekte zorlanmıştır.
“When I look in her eyes
She goes with me to a blossom world” (Good Vibrations)
Son yüzyılın en büyük müzikal dehalarından Brian Wilson, zorluklarla geçen yaşamını seksen üçüncü doğum gününe dokuz gün kala, 11 Haziran Çarşamba günü tamamladı. Naçizane bu yazıda düşünce sisteminin farklılığından özgün ve eşsiz bir sanatsal miras çıkaran müzisyene kendimce teşekkür etmek istedim. Çünkü bazı sanatçılar vardır, ruhlarındaki insaniyetten beslenerek öyle eserler ortaya çıkarırlar ki; bıraktıkları mirasın içerisinde yaşamaya ve büyümeye devam ederler. Arkasından sayısız söz, şarkı ve besteyi miras bırakan Wilson’ın ruhsal bozukluklar ve uyuşturucuyla mücadeleyle geçen yaşamı esnasında bize emanet ettiği müzik, inanıyorum ki gelecekte düşler kuracak birçok insana ilham olmaya devam edecek.
Arkanda bıraktığın miras için teşekkürler Brian.
Işıklar içinde, huzurla uyu.