Yasadışılığın mayın tarlası: Belediye Başkanlığı
Belediyelerin ne işe yaradığını az çok biliriz. Yerel yönetimlerdir. Beş yılda bir seçimle gelirler. Yani genel olarak. Yoksa üç-beş ay sürdüğü de oluyor.
İmar, su, kanalizasyon, temizlik, trafik, mezarlık, park, sanat, evlendirme, gençlik, yaşlılık, ekonomi, yoksulluk... görevleri saymakla bitmez. Belediyeler hayatımızın her alanında var.
Bir de çoğumuzun bilmediği farklı bir işlevi daha vardır. Ne yapıp edip yakalanmayan yasadışı figürler, belediye başkanı oldukları anda yakalanırlar. Sanki omuzlarındaki yakalanmazlık pelerinleri belediye mazbatasıyla birlikte düşer.
Bunun bilimsel açıklaması nedir bilinmiyor. Ancak ampirik genelleme veya fenomenolojik çıkarım yöntemleriyle tanımlayabiliyoruz.
Daha çok nicel gözlemlerle çalışan Ampirik genelleme ve bir şeyin özünü, doğrudan deneyimlerden yola çıkarak anlamaya çalışan fenomenolojik çıkarım… Her ikisi de bilimsel araştırmanın önemli bileşenlerindendir.
Son 10 yılda belediye başkanı seçildikten sonra görevden alınan, yerlerine kayyım atanan 150 civarında "yasadışı" figür, Ampirik genellememize güçlü veriler sunar.
Bunlar seçilmemiş olsalar, yakalanmayacak… yolsuzluk ya da terör faaliyetleri... artık neyle meşgullerse, faaliyetlerine devam edeceklerdi.
***
Bu kapsamda, Selçuk Mızraklı gibi bir örneğin durum çalışması olarak (case study) incelenmesi genel mekanizmayı anlamamıza yardımcı olur.
Bilindiği üzere Mızraklı, 2019 seçimlerinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildikten kısa bir süre sonra, 19 Ağustos 2019’da İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden alındı.
Gerekçe: “Terör örgütüyle iltisak ve irtibat”, “terör örgütlerine destek verdiği yönünde tespit ve deliller.”
O delillerin başında, 2016 yılında örgütten kaçarak teslim olan birinin ifadesi vardı. İddiaya göre Mızraklı, 2013 yılında gece hastaneye getirilen bir teröristin ameliyatını yapmış.
“Yani belediye başkanı olmasaydı, bu ‘ameliyat suçu’ hiç ortaya çıkmayacaktı.”
***
Tersine örneklerle teorimizi test etmek istersek, Popper’ın yanlışlanabilirlik ilkesine başvurabiliriz.
Örneğin: Fidel Castro ve arkadaşları, mevcut yönetime silahlı olarak karşı çıktıklarından terörist sayılabilecekken… Belediye başkanı olmaya kalkmadıkları için yakalanmadılar. Böylece yönetimi ele geçirmeyi başardılar.
Eğer Fidel, Havana’ya belediye başkanı olsaydı, tutuklanır ve yerine kayyım atanırdı. 1959’da yıkılan Batista diktatörlüğü Küba’da devam ediyor olurdu.
***
Fidel Castro teröristti, yasa dışıydı. Belediye başkanı olmadı, devrim yaptı.
Robin Hood hayduttu, yasa dışıydı. Belediye başkanı olmadı, efsane oldu.
İnce Memed eşkıyaydı, yasa dışıydı. Belediye başkanı olmadı, destan oldu.
Selçuk Mızraklı, "teröristi ameliyat etti". Belediye başkanı oldu, yakayı ele verdi.
Ekrem İmamoğlu yolsuzlukla suçlanıyor. Belediye başkanı oldu. Şimdi Silivri’de.
Ahmet Özer (Esenyurt), Ahmet Türk (Mardin), Resul Emrah Şahan (Şişli), Abdullah Zeydan (Van), Hoşyar Sarıyıldız (Akdeniz)...
Belediye başkanı olmak suretiyle yakalanıp, kayyımlanan diğer isimlerden bazıları.
***
Al Capone belediye başkanı olmamakla isabetli davranmıştı. Ama yine de yakalandı.
Bu durum teorimizi çürütmez. Çünkü Capone, Şikago Belediye Başkanı William Hale Thompson ve polis teşkilatıyla olan yakın ilişkisi nedeniyle belediye başkanlığına “maruz kalmış”, yani adeta “pasif içici” gibi etkilenmiş olabilir.
Bizde yasalarda “terör örgütüne üye olmamakla birlikte, üyeymiş gibi faaliyet yürütmek” gibi patentlenesi bir formül vardır. Aynı mantıkla Al Capone’un durumu da “belediye başkanı olmamakla birlikte, belediye başkanıymış gibi olmak” şeklinde açıklanabilir.
Yani Capone’un belediye başkanı olmadığı halde yakalanmış olması, bizim teorimizi yanlışlamaz.
***
Belediye başkanı olmak suretiyle yakayı ele verenlerin çoğu DEM Parti üyesi ya da muhalif belediye başkanları.
Burada karşımıza iki ihtimal çıkıyor:
- İktidar yanlısı belediyeler sütten çıkmış ak kaşık. veya
- Belediye başkanlığında yakalamak, sadece muhaliflere yönelik bir uygulama.
Eğer ikinci seçenek doğruysa, Fidel Castro, Robin Hood, İnce Memed, Al Capone, Selçuk Mızraklı gibi isimler iktidar partisinden aday olduklarında riske girmezler.
***
Benim bir fikrim var. Bence ülke genelinde Belediye başkanlığı taraması yapılsın. Eskiden verem taraması, trahom taraması falan yapılırdı. Onun gibi. Herkes birer haftalığına belediye başkanı olsun. Mazbatası da verilsin.
Haftada 2 milyon kişi tarandığında, 85 milyonun tamamı bir yıldan kısa sürede belediye başkanlığı deneyimi yaşamış olur.
Böylece kimin terörle iltisaklı, kimin yolsuzluk yaptığı-yapacağı gün yüzüne çıkar. Sıra suçlulara gelmeden sistem çökmese tabii.
Onları ayıklayıp temiz toplum özlemine kavuşuruz