
Yuvarlanıp gidiyoruz

Nasılsın sorusuna sıklıkla ”yuvarlanıp gidiyoruz” cevabı verilir. Yuvarlanıp gitmek biraz iyi gitmeme, biraz da nereye gittiğini tam kestireme hâlini ifade eder. Nadiren de geçiştirmek, baştan savmaktır amaç. Hiç gitmemesinden iyidir, doğru düzgün gitmesinden kötüdür. İdare etmektir bir tür, biraz da bıkkınlık aktarır. Kimse yuvarlanıp giymeyi tercih etmez.
Soru ve cevabı bireysel olunca o kadar da önemli gibi görülmez yuvarlanıp gitmek. Günlük, rutin iletişim tarzımızdır bu. Sonuçta yapımızda var plansız, programsız, günübirlik yaşamak. Bireyselden başlayıp devlet yönetimine kadar giden bu Asya tipi temelli yaklaşım, maalesef hem sorunları hem de çözümlerini öngöremeyen bir yaşam biçimine mahkum ediyor bizleri. Kervan yolda düzülüyor.
Örneklendirelim.
Tarım ve hayvancılık nasıl gidiyor?
Yuvarlanıp gidiyor. Geçen sene kötüydü. Ürün para etmedi, üretici kazanamadı. Pahalıydı, tüketici alamadı. Bu sene de kendi haline bıraktık. Havalar iyi giderse, yağmur kar vakitlice yağarsa belki düzelir. Olmazsa sıkıntı yok dışarıdan ithal ederiz.
Eğitim nasıl gidiyor?
Yuvarlanıp gidiyor. Bu sene de yeni bir şeyler deneyeceğiz, olmazsa seneye başka bir şeyler deneriz. Tüm ulusal ve uluslararası ölçümlerde başarı göstergeleri çok kötü ama düzelir inşallah. Zaten başarılı olanlarda yurtdışına gidiyor.
Ekonomi nasıl gidiyor?
Enflasyonu biz düşürüyoruz o çıkıyor. Dövizi tam tutmuştuk, faiz aklını çeldi uçtu gitti. Sanki bu sefer düzelecekmiş gibi geliyor. Millet biraz sıkıntıda ama yuvarlanır gider, yolunu bulur herhalde. Seçime doğru bir şeyler yaparız.
İşsizlik ne durumda?
Yuvarlanıp gidiyor. Emekliler çalışıyor, gençler işsiz. Okuyanlar işsiz, okumayanlar biraz işsiz.
Peki çözüm?
Bu işlerin çözümü olmaz. Baktın toslayacak duvara, yönünü biraz çevirisin, sonra yuvarlanıp gitmeye devam eder.
Geldiğimiz nokta da bize gösteriyor ki yuvarlama yuvarlana, doğru hedefe varılmaz. Gideceğimiz yer de belli aslında. O yer de hiç iyi bir yer değil.
20 yıl okumak geleceğini kurtarmaya yetmiyor. 30 yıl çalışmak ne gününü ne de geleceğini kurtarmaya yetmiyor. Kaygıyla okuyup, kaygıyla çalışıp sadece yaşama, hayatta kalma mücadelesi ile geçen gençlik yılları, yaşlılık günleri.
Şimdi ne tarafa yuvarlanıyoruz?