Suriye’de yeni sorular
Suriye’de Esad’ın devrilmesi ve yeni yönetimin göreve gelmesiyle birlikte PYD’nin kurulan Şam merkezli yapıya dâhil olacağı ve Suriye ordusuna katılacağı aylar önce açıklanmıştı. Fakat aradan geçen uzun zamana rağmen bu beklenti gerçekleşmedi. Hatta yeni yönetimle arasını iyi tutmaya, Esad’ın devrilmesini bir nevi dışarıdan sahiplenmeye çalışan Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin bu konudaki rahatsızlığını dile getirerek sürecin hızlanması çağrısında bulundu.
Son günlerde gelen haberler, bu sürecin neden ilerlemediğine dair bir nevi cevap oldu. Buna göre, kurulan yeni yapının kısa sürede devrilebileceği, ABD’nin mevcut düzenden birçok bakımdan memnun olmadığı iddia ediliyordu.
Bu iddialara her ne kadar ihtiyatlı yaklaşmak gerekirse de, Esad’ın 15 günden daha kısa bir sürede iktidarı kaybettiği Suriye’de yeni hükumet henüz tam olarak yerine oturmamışken her türlü senaryonun gerçekleşebileceği de göz ardı edilmemelidir. Bu durumda bazı soruların şimdiden dile getirilerek üzerinde düşünülmesi, geçmiş deneyimlerine bakıldığında Türkiye’deki mevcut iktidarın pek alışkın olmadığı bir durumsa da önemlidir.
Bu sorulardan ilki, mevcut rejim çöktüğü takdirde boşluğunu kimin veya kimlerin dolduracağıdır. Şam’da oluşacak otorite boşluğunda Suriye’nin kuzeyinde Akdeniz’e kadar uzanan bir Kürt yapılanması, güneyinde ise Şam’a kadar gelmiş bir İsrail olma ihtimali ne kadardır?
Bu ihtimal gerçekleştiğinde, Suriye’de bulunan Arapların, artık mevcut sığınmacıları bile taşıyacak gücü kalmayan Türkiye’ye gönderilmesi özellikle ABD tarafından düşünülebilir mi?
Erdoğan’ın hiçbir konuda Trump’a karşı çıkamadığını göz önüne aldığımızda, bunun ülkemize vereceği zararın boyutu oldukça büyük olacaktır.
Yukarıdaki varsayım gerçekleştiği takdirde ortaya çıkacak bir diğer soru, TSK’nın Suriye’deki varlığını koruyup korumayacağıdır. ABD, PYD’nin Akdeniz’e kadar uzanmasını kabul etmesi halinde, aynı süreçte Türkiye’nin de bu bölgelerden çekilmesini isteyecektir. Türkiye’nin vereceği olumlu yanıt karşılığında PKK’nın şimdiden feshedilmesi tezi ise Türkiye’de ilerleyen sürecin dış kaynaklı en önemli nedeni olarak düşünülebilir.
Suriye’de kısa süre içerisinde olağanüstü gelişmelerin yaşanması da, buna karşın mevcut düzenin bir şekilde sürüp gitmesi de şaşırtıcı sayılmaz. Ancak geçtiğimiz yılın ekim ayından bu yana istikrarın istenildiği biçimde sağlanamadığı ve bazı bölgelerde sürmekte olan katliamların kapsamlı yeni çatışmalara yol açabileceği açıktır.
Tablo böyleyken, son günlerde Şam’a ziyaretlerini sıklaştıran Türkiye’nin, dış politikada yine tam anlamıyla düşünüp karar almadan yanlış adım atıp atmadığı kısa sürede ortaya çıkacaktır.