Sanatçının yeri halkın yanıdır
Sosyo-ekonomik ve kültürel çatışmalar söz konusu oldugunda, ülkenin sanatçısı nerede durmalıdır? Nasıl bir tavır ortaya koymalıdır? Bu sorulara cevap aramadan önce sanatın ve sanatçının tanımı üzerinde durmak gerekiyor.
Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile tamamen rafa kaldırıldığı ülkeleri kapsam dışında tutarsak seviyesi, içeriği, türü, özgürlük alanı vs. çoğu zaman tartışılsa da sanata dair faaliyetler ve sanatçı olarak tanımlanan insanlar tüm toplumlarda var olmuştur. Fakat bu tanımlamalar çoğu zaman doğru yapılmadığından sanatçı ve sanat eseri en azından tanım olarak netleştirilmediğinden beklentiler ve sonuçları üzerinden bir kargaşa yaşanmaktadır.
Bu yazının ana konusunun sanat ve sanatçıyı tanımlamak olmaması nedeniyle çok detaya girmeden ve konunun ana ekseninden çıkmadan sanat ve sanatçı tanımına dair kısa bir açıklamaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Belki tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Cumhuriyet dönemi öncesine de taşan, sanatın ve sanatçının tanım ve misyonunu üzerine tartışmalar aralıksız bugünlere değin süregelmistir.
Özetle sanatçı: Toplumdan kopmadan, elini bırakmadan, toplumla birlikte, estetik kaygılarla ürettiği eserlerle topluma öncülük edendir. Eserleriyle toplumun ufkunu açıp, farklı bakış açılarını ortaya koyandır.
Çok yüzeysel bir tanımlamayla, öncelikle yaşamınızın fazlaca içinde olan şov dünyasının, popüler isimlerini sanatçı olarak tanımlıyor olmamız, daha en baştan kendi sorunumuzu yaratmamıza neden olmakta. Bu insanların aralarında elbette ki sanatçı olanlarda bulunabilir. Mesele toplumun şarkıcı, türkücü, yorumcu, oyuncu, taklitçi ile sanatçıyı aynı tanım altında değerlendirmesinde. Bu ayrım elbette tüm sanat dalları için geçerlidir
İşte sorunumuzun ana kaynağı ve belki de çözümü bu ayrımda.
Sanatsal boyutu olmayıp, sadece işini yapması beklenen popüler figürlerin toplumsal sorunlar söz konusu olduğunda, yaptıkları işten kaynaklanan popüleritelerini kullanarak çıkar sağlamak amacıyla ülkeyi yönetenler ile bağ kurma çabaları en hafif tabir ile haddini bilmemektir.
Gelelim sanatçı olarak tanımlayabileceğimiz kesime.
Sanatçı tanımının içini herkes kendi bakış açısına göre doldurabilir elbette. Sanatçının kendisi gibi sanatçıya bakış açısı da olabildiğince özgür olmalıdır. Burada mesele sanatçının durması gereken yer.
Sanatçının özgür olabilmesi için öncelikle otorite ile arasına mesafe koyması gerekir. Gücün, otoritenin çekim alanına girip sanat yapmak sanatın doğasına uygun olmadığı gibi, sanatçı icin muhalif olmak bir zorunluluktur. Sanata ve sanatçıya ihtiyacı olan, sesini, sorunlarını duyurmak isteyen geniş halk kitleleridir, otorite değil. Otoritenin bunun için yeterli imkanı, gücü zaten vardır.
Sanatın evrensel değerlerine bağlı kalmadan sanatçı olmak mümkün değildir.