İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5308 %0.07
49,5967 %0
5.768,79 % 0,27
91.837,82 %-1.655
Ara

Savaş alanına dönen küresel köy

YAYINLAMA:
Savaş alanına dönen küresel köy

20. yüzyıla damga vuran bazı sosyoekonomik kavramların, kuramların 21. Yüzyılla birlikte birer birer dönüşüm geçirdiğini, bazılarının ise geçerliliğini yitirdiğini görmekteyiz.

Yüzyıllık bir süreçte ekonomi, siyaset, kültür, bilim, teknoloji ve ilk anda aklımıza gelmeyen hemen her alanda dünyanın ne denli değiştiğini düşündüğümüzde bu değişimin, dönüşümün çokta sıra dışı olmadığını düşünebiliriz.

Özellikle 20. Yüzyılın son çeyreğinde dünya üzerinde egemen olmaya başlayan ve hayatımıza en fazla etki eden kavramlardı neoliberalizm ve onun sosyoekonomik, sosyokültürel sonucu, uzantısı olan küreselleşme. Neoliberal ekonomik uygulamalar sonucunda sermaye tüm dünyada serbestçe dolaşabilecek, insanlar da bir küresel köy anlayışı ile neredeyse tek tip tüketim, harcama ve kültür kalıbına sokulacaktı.

Başta ABD ve İngiltere olmak üzere küresel sermaye bu yolda önemli ölçüde başarılı da oldu. İnternetin tüm dünyada yoğun olarak kullanımını da arkasına alan dev sermeye sahiplerine hızla ve çokça yenileri eklendi ve dünya genelinde birbirine benzemeye çalışan insanlara ait bir “yaşam biçimi”  yaratıldı. Sanal ve olup bitenlerin öncesini, sonrasını değerlendirmekten çok uzak yeni nesiller üretildi. Gelir dağılımı her geçen gün biraz daha bozuldu.

Küresel sermayenin bu serüveninin iki ana besin kaynağı vardı. Birincisi sürdürülebilir büyüme ve üretim için onlara kaynak sağlayan doğa, ikincisi ise ürettiğini satın alacak bilinci silikleşmiş kitleler.

Çin ve Hindistan başta olmak üzere küresel ölçekte ortaya çıkan yeni bölgesel üretici, aynı zamanda nüfusları nedeniyle tüketici güçlerin varlığı, zaten kullanılmakta olan doğal kaynakları daha değerli hale geldi. Teknolojik gelişmelerle birlikte nadir toprak elementleri gibi yeni doğal kaynaklara olan ihtiyacın gün geçtikçe artması ile dünya yeni bir sosyoekonomik ve jeopolitik iklime girdi.

Globalleşme, küresel köy vb. projeler ile boş meydanda at koşturan uluslararası ölçekteki büyük sermaye, yeni küresel oyuncularla ve yeni kurallarla oynanan oyunun dünyasında yeniden konumlanma ihtiyacı duydu elbette. Oyunun adı, içeride daha otoriter ve güvenlikçi bir yönetim, dışarıda gücünün yettiği ülkelerin kaynaklarına çökme süreci oldu. İşgaller, ilhaklar, tehditler, siyasi müdahaleler… Hepsi kıt ve değerli kaynaklara sahip olmayı hedefleyen güçlerin, düzensiz yeni dünya düzeninden pay kapma iştahını kabarttıkça kabartıyor.

Sermaye güdümündeki güçlü ülkeler öncelikle kaotik, savaşların sürekli olarak gündemde olduğu, milli güvenlik kaygısını en üst düzeyde tutan bir politika izlendiler. Bunun sonucunda dünya genelinde demokrasi, insan hakları, gelir dağılımına öncelik veren politikalar yerine daha güvenlikçi, zaman zaman da saldırgan politikalar benimseyen, demokrasi ve insan haklarını çokta önemsemeyen liderler bir bir seçim kazandılar. (Bu bize biraz da birinci dünya savaşı sonrasını hatırlatıyor). Çin, Hindistan, Rusya vb. ülkelerin ise zaten demokrasi ve insan hakları gibi bir gündemi hiç olmadı.

Sonuç olarak bu, geri dönüşü olmayan ve sonu belirsiz süreçte, büyük sermayenin sürdürülebilir büyüme mücadelesinin ana girdisi olan doğal kaynakların bölüşüm kavgası “küresel köy” olma hayalindeki dünyayı, bu hedefinden alıp, “küresel savaş alanına” çevirdi.

Yorumlar
Z
Ziyaretçi 4 hafta önce
Çok isabetli tespitler. “Küresel köy” hayali yerini “küresel savaş alanına” bıraktı; artık çözüm hem yerel hem küresel adalet ve sürdürülebilirlikte saklı.
BEĞENME
0
CEVAPLA