İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8044 %0.17
50,1756 %-0.07
5.972,23 % 0,28
88.389,66 %1.527

Memet Fuat’ın “Tartışmalar”ı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Memet Fuat’ın “Tartışmalar”ı

Edebiyatımızda eleştiri türü, romanın, şiirin ve öykünün her zaman gölgesinde kaldı. Edebiyatla ilgilenen hemen herkes öncelikle bu alanlara yöneldi, eleştiriyi hep göz ardı etti. Hatta zaman zaman şiirde, romanda ve öyküde başarısız olanların, şanslarını eleştiri alanında denedikleri görüldü.

Uzun süre boyunca, eleştiri denilince edebiyatımızda akla gelen tek isim Nurullah Ataç oldu. Zamanla Ataç’ın yanına Fethi Naci gibi, Asım Bezirci gibi nitelikli eleştirmenler de katıldı. Ancak bu alanda hiçbir zaman sayıca belli bir çoğunluk sağlanamadı ve bu durum eleştiride yeterince ürün ortaya konulmasını engelledi.

Memet Fuat işte bu az sayıdaki nitelikli eleştirmenlerden biriydi. Bu alanda çeşitli dergi ve gazetelerde kaleme aldığı yazıları ve girdiği polemikleri 1998 yılında “Tartışmalar” adıyla kitap haline getiren Fuat, böylelikle edebiyatımıza oldukça önemli bir katkı sağlamış oldu.

Memet Fuat’ın kitapta yer verdiği yazılar 1952-1998 yılları arasındaki uzun bir dönemi kapsıyor. Bu bakımdan kitaba bir yönüyle edebiyatımızın tarihsel bir fotoğrafı gözüyle de bakılabilir. Fuat’ın yazılarında yer alan isimler arasında Nurullah Ataç, Yaşar Nabi Nayır, Mehmet Kaplan, Selahattin Hilav gibi eski yazarlardan, Enis Batur, Küçük İskender gibi dönemin genç edebiyatçılarına kadar birçok isim mevcut.

Uzun ve verimli yazı hayatı sebebiyle Memet Fuat, ellili yıllardan 21. yüzyılın eşiğine kadar yapılan birçok tartışmada yer alır ve kendi fikirlerini ortaya koyar. Örneğin, özellikle ellili yıllarda yükselişe geçen köy romanlarında şivenin ve yerel dilin kullanılıp kullanılmaması veya buna ne oranda yer verilmesi gerektiğine dair tartışmalarda dilin anlaşılır olması yönünde tavır alır.

“Açık söylemek, herkesin anlayacağı gibi yazmak… Yeni yetişen yazarlar buna özeniyorlar. Bana sorarsanız, yürüdükleri yol doğru yoldur. Dilin okuru oyalamaması, kendi üstüne çekmemesi gerektiğini anlamışlar. Köylü konuşması ise bunun tersini yapıyor. İkide bir durup, ‘Bu da ne demek?’ diye düşünüyorsunuz. Bazı yerlerde, anlatılanı bir yana bırakıp dili çözmek için didindiğiniz, takılıp kaldığınız bile oluyor.” (Tartışmalar – Memet Fuat – sayfa 26)

Altmışlı yıllarda Türkiye sosyalizmle tanışır. Daha doğrusu yeni anayasanın getirdiği özgürlük ortamında sosyalizme de alan açılır ve önceden gizli kapaklı konuşulan teori ve meseleler açıkça yazılıp konuşulur hale gelir. Dolayısıyla edebiyat tartışmaları da bundan payını alır.

Bu dönemin en önemli tartışma konularından biri, edebiyatın sadece ve sadece ideolojinin emrine verilip verilemeyeceği üzerinedir. Sanatta ve özellikle edebiyatta sosyalist gerçekçiliği amansızca savunan ve bunun dışında üretim yapılmaması gerektiğini vurgulayan Sovyetler Birliği Kültür Bakanı Andrey Jdanov’un fikirleri Türkiye’de de yaygınlaşmış ve etkisini göstermiştir. Kendisi de bir sosyalist olan ancak ideolojilerin hapsedici yönlerine tavır alan Memet Fuat ise buna karşı çıkarak sanat ve edebiyatın özgürce yapılması gerektiğini savunur. Asım Bezirci ile çeşitli konularda girdiği polemiklerin ve anlaşmazlıkların kökeni de önemli oranda bu tartışmada yatmaktadır.

Yazılarını ve savunduğu görüşleri her zaman belli bir birikim ve sağlam bir temel üzerine kuran Memet Fuat’ın en fazla duygusal davrandığı konu ise üvey babası Nazım Hikmet üzerine yazılanlardır. Cezaevinden çıktığı süreçte annesini terk etmesine rağmen yazarın Nazım Hikmet sevgisinde bir azalma olmaz. Yazar bu durumu, Nazım Hikmet’in iyi bir insan olmasına bağlar ve Nazım ölene kadar aralarındaki sevgi bağı kesilmez. Nazım öldükten sonra da bu büyük şair üzerine yazılıp söylenenler konusunda Memet Fuat oldukça titiz davranır. Bu sayede Nazım Hikmet hakkında üretilen birçok dedikodunun ve verilen yanlış bilgilerin önüne geçilmesini sağlar.

“Nazım Hikmet’in aileyi boşladığı doğru değildir. Yıllarca, cezaevindeyken bile, ailesini geçindirmek için nasıl çırpındığını, üvey çocuklarını nasıl öz babalarından daha çok sevdiğini, benimsediğini görmüş, yaşamış bir kimse olarak bunu kesinlikle belirtebilirim. Anasına, kız kardeşine de bitmez tükenmez bir sevgiyle bağlıydı… Nazım Hikmet temelinde aşk olmayan bir aile düzenini hiçbir zaman sürdürmedi. Bir başkasına aşık olduğunu anladığı anda, Piraye’den bile ayrılmaktan çekinmedi.” (s.245)

Memet Fuat’ın bu kitabı her şeyden önce edebiyat tarihimizin belli bir bölümünü kapsayan tartışmaların kısmi de olsa bir özeti niteliğindedir. Bu bakımdan yazarın, ölümünden kısa süre önce yazılarını bu kitapta toplayarak edebiyatseverlere sunması son derece önemli ve aydınlatıcı olmuştur. Tartışmanın ve nitelikli üretimin her geçen gün azalmakta olduğu edebiyat dünyamızın silkinmesi adına bu kitap önemli bir yol gösterici olarak değerlendirilebilir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *