Kurultay
CHP kurultayları, özellikle çok partili düzene geçildikten sonra genellikle oldukça renkli, heyecanlı zaman zaman da kavgalı geçti. Hatta bazıları Türkiye siyaset tarihine damgasını vurdu.
Ellili ve altmışlı yıllarda yapılan kurultaylarda genel başkan İsmet İnönü’nün ağırlığı nedeniyle kendisine karşı aday olmak mümkün değildi. Bundan dolayı çekişmeler genellikle parti yönetimi için yapıldı. Belli dönemlerde İnönü’nün karşı olduğu isimler delegenin onayını alarak parti yönetimine seçildiler. Örgütün partideki ağırlığı bu yıllarda etkisini göstermeye başladı.
Kurultaylarda yaşanan çekişmelerin sonucunda oluşan gelenek, en nihayetinde İnönü’nün koltuğunun da sallanmasına yol açtı. 1972’de yapılan kurultayda Bülent Ecevit’in listesine karşı parti meclisi seçimini kaybeden İnönü istifa etti ve Ecevit partinin yeni genel başkanı seçildi. Bu kurultay CHP’nin en dikkat çeken kurultayı olarak tarihe geçti.
Ecevit, İnönü’ye bayrak açarak koltuğa oturmasına rağmen partide hiçbir zaman her sözü dinlenen tek isim haline gelemedi. Yetmişli yıllardaki kurultaylar tıpkı ellili ve altmışlı yıllarda olduğu gibi genel başkana direkt karşı çıkılmayan ancak başkana karşı parti meclisi veya merkez yönetim kurulu listelerinin hazırlandığı kurultaylar oldu. Deniz Baykal, muhalif grubun başını çeken isimler arasındaydı. Ecevit’in 12 Eylül’den sonra CHP’den tamamen kopmasının asıl nedeni işte bu çekişmelerdi.
CHP’nin kapalı olduğu 1992’ye kadar, partinin mirasını üstlenen Halkçı Parti, SHP, DSP gibi partilerin kurultayları nispeten daha sakin geçti. Bu dönemin en dikkat çeken gelişmesi, Deniz Baykal’ın, Erdal İnönü’nün karşısına üç defa genel başkan adayı olarak çıkması ve üç kurultayı da kaybetmesiydi.
Baykal ne kadar uğraşsa da bir türlü SHP lideri olamadı ancak 1992’de yeniden açılan CHP’nin genel başkanlığına seçilerek uzun yıllardır beklediği koltuğa ulaştı. Soldaki birlik çalışmaları ve üst üste yapılan kurultaylar, CHP’nin doksanlı yıllarda “Kurultay partisi” olarak anılmaya başlamasına yol açtı.
2005 yılında Deniz Baykal ile Mustafa Sarıgül’ün yarıştığı kurultay ise yaşanan kavgalarla akıllara kazındı. Ortaya çıkan tablo CHP adına son derece vahim ve üzücüydü. Partinin imajı kurultayda yaşananlar nedeniyle yerle bir olmuş, CHP iktidar hedefinden ne kadar uzak olduğunu göstermişti.
CHP’nin son kurultayı geçtiğimiz hafta sonu yapıldı. Özgür Özel dördüncü defa genel başkan seçildi. Özel’in seçildiği dört kurultayın ikisi olağan kurultay iken, diğer ikisi iktidarın kayyım baskısı nedeniyle yapılmış ve güven tazelenmişti. Son kurultaydaki en önemli farklılık ise tarihi boyunca yukarıda örnekleri verilen türden çok sayıda çekişmeli, kavgalı, gergin kurultaya ev sahipliği yapan partide belki de ilk defa eski bir genel başkana yönetim ve örgüt tarafından gösterilen tepkiydi.
İşte bu nedenle, 1972’de yapılan ve İnönü’nün istifasına yol açan veya 1995’te gerçekleşen ve SHP ile CHP’nin birleşmesini sağlayan kurultaylar gibi bu son kurultay da tarihe geçti. Bütün şiddetiyle süren bu baskı düzeninde kimin direnç göstermeye devam edeceği, buna karşılık kimin iktidarla ortak hareket etmeye gönüllü olduğu artık açıkça ortaya çıktı.
Bu ayrımda en nihayetinde hangi tarafın kazanacağı bellidir. Zafere ulaşanlar, iktidar medyasına demeç vermek için yarışanlar değil baskı düzenine boyun eğmeyenler olacaktır.