İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5331 %0.06
49,6506 %-0.02
5.761,49 % 0,15
91.968,40 %-1.468
Ara

Başaramadılar

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Başaramadılar

12 Eylül’ün ardından askeri yönetimin izlediği dinselleştirme politikasının doksanların başında etkisini göstermesiyle birlikte Refah Partisi’nin yükselişi başladı. Bu yükseliş nedeniyle, 1995 seçimlerinden itibaren Türkiye’de yapılan genel seçimlerin tümü laik-demokratik güçlerle karşıtlarının çekişmesine sahne oldu. Çekişme önce 28 Şubat sürecine, ardından AKP iktidarına yol açtı.

AKP, iktidara gelişinden birkaç yıl sonra gerçek niyetini ortaya koyarak, iktidar gücünü öncelikle 28 Şubat ile sonrasında ise cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle hesaplaşmak için kullanmaya başladı. Her genel seçimde oylarını biraz daha arttırmalarının bundaki payı büyüktü.  

Gerçek niyetin açığa çıkmasıyla Türkiye, demokrasiden günden güne uzaklaşan, muhaliflerin baskı altına alındığı ve gittikçe dinselleşme dozunun arttırıldığı bir sürece girdi. İktidar özellikle 2010 ve 2017’de yapılan referandumların sonucunda gerçekleşen anayasa değişiklikleriyle istediği birçok şeyi elde etti. Bir nevi kendi sistemini yarattı ve iktidar gücünü pekiştirdi.

Bu büyük hesaplaşmada iktidarın da istemeden kabul ettiği gerçek ise kültürel hegemonyanın kurulamamış olmasıydı. Bütün çabalara rağmen toplum büyük oranda cumhuriyetin kuruluş felsefesinden ve ortaya koymak istediği ideallerden kopmamış, aksine cumhuriyete bağlılık her geçen yıl artış göstermişti.  

Bu gerçek AKP’nin en güçlü olduğu yıllarda bile böyleydi. Bunun farkında olan iktidar, işte bu sebeple zaman zaman Atatürk’ü hatırlıyor, içinde yer alan veya kendisini destekleyen Atatürk ve cumhuriyet karşıtı unsurlara partide tepki gösterilebiliyordu. 15 Temmuz darbe girişiminin ertesi gününde AKP genel merkezine Atatürk posteri asılması da aynı düşüncenin ürünüydü.

Bugün AKP, tarihinin en zayıf günlerini yaşıyor. AKP ve destekçisi partilerin toplam oyları yüzde 40’ın da altına düşmüş durumda. Üstelik zayıfladıkça yeni yandaşlar arayan iktidarın, oluşan fikirsel çeşitlilik sebebiyle eskisi gibi açık bir hesaplaşmaya girme ihtimali de günden güne azalıyor. Zaten en güçlü yıllarında bile kültürel hegemonyayı sağlayamamış bu iktidarın, bu aşamadan sonra Atatürk ve cumhuriyet karşıtlığı yapabilmesi de artık imkân dâhilinde değil.

Bu gerçek, Tayyip Erdoğan’ın Atatürk’ün ölüm yıldönümü dolayısıyla 10 Kasım’da yaptığı konuşmayla bir kez daha kanıtlandı. Artık iktidarın, her ne kadar hevesli olsalar da bu tür bir hesaplaşmaya girme gücü ve imkânı kalmamıştır. Yaşanan karşıdevrim sürecinde, 2010-2011 yıllarında en güçlü seviyeyi gören ve özellikle 2019’dan itibaren kademe kademe düşüş trendini sürdüren Erdoğan’ın bu başarısızlığı, kuruluşta atılan temellerin ne denli güçlü olduğunu da net bir biçimde ortaya koymuştur. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *