Kendine benzeyenlerle yaşamanın konforu
İnsanı diğer tüm canlılardan ayıran, onu farklı ve özel kılan nedir? sorusuna zamana, konuya, varılmak istenen sonuca göre çok farklı cevaplar verilebilir. Bu cevapların her biri, aslında bir bütünün farklı parçalarının tanımlanmasından ibarettir ve yine her biri asıl cevaba giden yola hizmet eder.
20. Yüzyılın başlarında dünyaya gelmiş Amerikalı bir psikolog olan Abraham Harold Maslow insanın ihtiyaçlarını temel ihtiyaçlardan başlayarak, kendini gerçekleştirme sürecine kadar giden bir ihtiyaçlar piramiti ile somutlaştırmıştır. Piramitin en alt basamağında yer alan ve en temel ihtiyaçlar olarak kabul edilen fizyolojik ihtiyaçlar temelde hemen tüm canlılar için ortaktır aslında. İnsanı farklı kılan, bu temel ihtiyaçlara kendine özgü yaklaşımıdır. İnsan bu yaklaşım sayesinde birçok yönü ile diğer canlılardan ayrışmaktadır.
Yazımın ana konusunu oluşturan güvenlikte temel bir ihtiyaç olarak yemek, içmek, üremek gibi tüm canlıların yaşamsal ihtiyaçları arasındadır.
Biz konunun sosyolojik analizine insanlar ve günümüz dünyası üzerinden devam edelim.
Güvenlik o derece öncelikli bir bireysel ve toplumsal ihtiyaçtır ki güvenlik sorunu yaşamadığı dönemlerde bu konudaki uluslararası ihlallere karşı son derece duyarlı olup, sert tepkiler gösteren ülke insanlarının kendileri güvenlik sorunu yaşadığı dönemlerde temel hak ve özgürlükleri bir anda geri plana itip demokrasi ve insan haklarını öncelemeyen aşırı sağ partilere yöneldiklerini de sıkça görmekteyiz.
Bireylerin, dolayısıyla toplumların hatta devletlerin güvenlik kavramına yaklaşımındaki ironk durumu bir yönü ile güvenlik sorunu yaratıp diğer yönüyle de sorunun çözümü adına ipuçları vermektedir.
İnsan ham doğası gereği birlikte yaşadığı kitle kendisine ne kadar çok benzerse kendini o derece güvende hisseder. İnanç, etnik köken, kültür, ekonomik seviye, cinsel kimlik vb. olarak ayrıştığı insanlar ve grupların varlığından huzursuz olur hatta kendine karşı tehdit olarak görür. Bu farklılıkları normalleştirip, farklılıkların birlikteliği üzerine kurulu bir yaşam tarzı yerine zaten bu tehdit algısını oluşturup, körükleyen unsurlarin da etkisi ve yardımıyla giderek artan bir karşılıklı çatışma sürecine girilmiş olur.
Ülkemiz dahil dünya üzerinde en çok rastlanan toplumsal gerçekliktir farklılıkların çatışması. Refah seviyesi yüksek bazı Avrupa ülkeleri dışında bu hemen tüm toplumlarda önemli sorun olarak süregelmiştir
Bu konudaki temel anlayış olan "farklı olan tehdittir" anlayışı, aynı zamanda insanlığın ilk oluşum dönemlerinden bugüne taşıdığımız bir mirasıdır. Ya kendine benzetmeye çalış ya da ortadan kaldır.Özellikle eğitim ve ekonomik gelişimini tamamlayamamış toplumların bilinçaltında yatan bu tedirginlik ulusal ve uluslararası çıkarcıların rahatça kurgulayabildikleri, üzerinde .
Böylesine genel ve önemli bir sorunun çözümünün bugünden yarına ve tüm dünyada çözüm bulması elbette mümkün değil. Üzerimize düşen, en azından kendimizden ve çevremizden başlayarak farklı olanın tehdit olmadığını, anlayıp, anlatmak. Farklılık zenginliktir ve gelişmenin ön şartlarındandır