Ankara’da genç girişimler, Mars’ta yeni iş modelleri
Her yazımda olduğu gibi bu yazıda da odak noktam sürdürülebilirlik: Sürdürülebilirlik, yalnızca çevreyle ilgili bir kavram değil. Ekonomik ve toplumsal devamlılık da iklim kadar hayati. Çünkü bir “işin” ömrü de, etkisi de, topluma faydası da sürdürülebilirliği ile ölçülüyor. Bu gözle bakınca geçtiğimiz günlerde Ankara TEKMER’de gerçekleşen Invest-Up Ankara toplantısından Mars’a kadar uzandım.
Ankara TEKMER’de düzenlenen Invest-Up Ankara etkinliği, girişimciler ile yatırımcıların yollarını kesiştirdi. Toplantının organizasyonunu üstlenen İmran Gürakan’ın (LEAP Investment Kurucu Ortağı) moderatörlüğünü yaptığı panelde değindiği bir nokta gerçekten ilginçti. Z kuşağı ile çalışmanın farklılıkları ve getirdiği kaygılar. Genç kuşakların motivasyon, aidiyet ve hız konularında klasik iş modellerinden ayrıldığı gerçeği. Ben de bu yorum eşliğinde, salondaki profil ile ilgili gözlemlerimin karşılığını buldum.
Salon dopdoluydu. Girişimciler, yatırımcılar, meraklı gençler… Genç nüfusun yoğunluğu, topluluğun en dikkat çekici unsuruydu. Evet umut verici olsa da Z kuşağının daha üniversite biter bitmez, hatta bitmeden, herhangi bir kurumsal hayat deneyimi olmadan “Girişim” telaşında olmasının getirdiği sorular: “Herkes girişimci olabilir mi?” Ya da daha kritik olanı: “Bu girişimcilik dalgası gerçekten sürdürülebilir mi?” Bu sorunun cevabını ben istatistiklerde aradım. Yazının ilerleyen kısmında rakamları yorumluyor olacağım ama toplantıdan bir iki not daha aktarmak istiyorum.
Sahneye çıkan en dikkat çekici isimlerden biri ise Webrazzi kurucusu Arda Kutsal oldu benim için. Kutsal’ın sözleri netti:
“Para var. Doğru yatırımı arıyoruz. Potansiyel yüksek.”
Türkiye’den unicorn şirketlerin çıkabileceğini, hatta tek çalışanlı bir girişimin Türkiye’den küresel sahneye açılabileceğini söyledi Kutsal. Türk girişimcisinin pratik zekâsına övgüde bulundu ama aynı zamanda “4 kredi kartı kullanarak borç kapatan bir milletiz” diyerek finansal kırılganlığı da esprili bir dille hatırlattı. En önemli çağrısı ise şuydu: “Yaptığınız işi globale oynayın, büyük düşünün.”
Sonuçta Invest-Up Ankara bana şunu gösterdi: Yeni iş modelleri için heyecan var, para var, fikir var.
Peki devamlılık anlamına gelen sürdürülebilirlik var mı? Yani bu girişimlerin ne kadarı devam edebiliyor? Hemen rakamlara bakıyorum; Rakamlar da bize ilginç bir tablo çiziyor. TÜİK diyor ki,
2024’te “Kurulan-Kapanan Şirket İstatistikleri ”ne göre: yeni kurulan her 4 şirkete karşı 1 şirket kapanmış durumda. Yani kapananların oranı yaklaşık %25 civarı. Başka bir kaynakta, 2015’te bu oran %18,2 iken, 2024 yılında aynı oran %27,2’ye yükselmiş.
Yazımın başında söz etmiştim, Ankara TEKMER’deki girişimci ve yatırımcıları bir araya getiren toplantıdaki genç girişimcilerin sayısının çokluğundan. Sanırım bu çoklukta devletimizin 18-29 yaş arası gençlere sunduğu “Genç Girişimci Desteği” gibi destek programlarının da payı yüksek olsa gerek. Ve yine yapılan çalışmalar gösteriyor ki, teknoloji & inovasyon alanında girişimciliğe girenlerin çoğunluğu 25-34 yaş arasında.
TÜİK’in Girişimcilik ve İş Demografisi, 2022 raporuna göre de girişimlerin,
• Birinci yıl sonunda hayatta kalma oranı: %84,1
• İkinci yıl sonunda hayatta kalma oranı: %68,2
Peki bu rakamlar bize ne söylüyor?
Bir, Yeni kurulan şirketlerin ilk yıl hayatta kalma oranı oldukça iyi, ama ikinci yıl ve sonrasında bu oran ciddi biçimde düşüyor. İki, kapanma oranı özellikle şahıs işletmelerinde daha yüksek görünüyor; limited ve anonim şirketlerde devamlılık daha yüksek olma eğiliminde. Üç, genç girişimciler yüksek oranda aktif rol alıyor.
Yani fikir çok, girişim çok. Ama aynı zamanda ilk birkaç yılda kapanan şirket sayısı da az değil. Eksik olan ise tecrübe ile kurulmuş, uzun ömürlü, topluma değer katan, kadınları ve erkekleri eşit şekilde içine alan sürdürülebilir döngüsel modeller. İşte tam da bu yüzden sürdürülebilirlik, girişimcilik için anahtar kelime.
Dünya kaynaklarının doğru kullanılabilmesi için bu modelleri bulmanın şart olduğunu yazarken, aklıma Mars’ta bulunan son bulgular geliyor, “Bir kaya numunesinde potansiyel mikrobiyal yaşam belirtileri”. Girişimci kafası ile düşünebilir miyim bilmiyorum ama şu günler çok da uzak olmasa gerek; “Mars’ta biyoteknoloji şirketi”, “yada “uzay madenciliği” veya “Mars-Dünya turları”. Mars ile ilgili iş modellerini hayal ederken burada da başka bir soruya takılıyorum. “Biz dünyadaki kaynakları, yaşamı, ekosistemi sürdürülebilir kılamamışken Mars’ta yaşam belirtileri aramak ne kadar doğru?”
Mars demişken de küçük bir dedikodu vererek bitireyim yazımı: Elon Musk’ın Mars’ta mahsur kalacağı kehaneti. Simpsonlar’ın yaratıcısı Matt Groening, Comic-Con’da yaptığı bir konuşmada esprili bir tahminde bulunmuş: Simpsonlar’da Elon Musk Mars’a gidecek ilk kişi olacak; ama oraya iniş yaparken çarpma olacak ve mahsur kalacak. Söylentiye göre, Musk Mars’ta mahsur kalınca radyo aracılığıyla Dünya’ya yardım çığlıkları ulaşacak. Dediğim gibi bu konu, resmi bir bölümün konusu değil; bir söylenti ve daha çok bir medya dedikodusu. Umarım bu dedikodu sağı solu belli olmayan Trump’a kadar gitmez.