İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5159 %0.04
49,5596 %-0.08
5.776,21 % 0,40
91.181,58 %-2.041
Ara

Pratikte işlemeyen liberal demokratik sistem

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Pratikte işlemeyen liberal demokratik sistem

Tüm rejimlerde bir iktidarın olduğu, ancak bir rejimin demokrasi olarak tanımlanabilmesi için özgür seçimler sonucunda oluşmuş bir muhalefetin olması gerekliliği öteden beri genel kabul görmüş bir gerçektir. Bunun doğal sonucu ve gereri olarak da bir ya da birden fazla partiden oluşan bir çoğunluk ülkeyi yönetir. Diğer partiler de oy ve temsilci sayılarına göre muhalefet görevlerini yerine getirmeye çalışırlar.

Bu ifadelerden yapılabilecek doğal çıkarım kurulan bütün siyasi partilerin ana amacının ülkeyi tek başına, olmazsa başka partilerle ortak olarak yönetmeye talip olması, hedeflemesidir. Muhalefette olmayı amaçlamak ve bu konumun sürekliliğini kabullenmek en azından teoride liberal demokratik sistemin özüne aykırıdır.

Daha önce siyasal zemin ve demokrasi algısı üzerine yazılarımda ifade etmeye çalıştığım gibi siyasi partilerin kuruluş aşamalarında ve kurulduktan sonraki süreçte ki eylemleri ve söylemleri siyaset biliminin teorik düzlemine pekte uygun yürümemektedir. Yani pratik teori ile uyuşmamaktadır.

Aynı dünya görüşüne sahip, aynı geleceğin hayalini kuran bir grup insanın bir araya gelip bir siyasi parti çatısı altında toplanmaları ve siyaset sahnesinde konumlanmaları son derece doğaldır.

Peki doğal olmayan nedir?

Bugün ülkemizde yasal olarak kayıtlı 167 siyasi parti bulunmakta ve bu partilerin 38’i seçimlere katılma yetkinliğine sahiptir. Şu an mecliste temsilcisi bulunan parti sayısı ise 15 olup yarısı birkaç milletvekiline sahip partilerden oluşmakta.

Bu bilgileri neden verdim?

Ülkemiz söz konusu olduğunda, siyasi partileri birkaç grupta sınıflandırmak mümkün.

Partileri sınıflandırırken bazı partileri farklı bir yere koymak gerekiyor. En başta akla gelen Cumhuriyet Halk Partisi. Farklı bir sistemde de olsa Cumhuriyeti kurarak siyasal hayatına başlamış ve rejimi demokrasiye taşımış, hem ülkeyi her an yönetmeye hazır kadroları hem de seçmen kitlesinin yapısı itibarıyla iktidarda olarak ülkeyi yönetmediği dönemlerde dahi yüz yılı aşkın süredir topluma umut olmuş bir partidir.

Bir diğeri ise Milliyetçi Hareket Partisi. Farklı isimlerle de olsa çok partili siyasal yaşamımız boyunca belli bir ideoloji ile varlığını sürdürmüş, belli oranda bir seçmen kitlesini her zaman etrafında toplayabilmiştir. Son yıllarda iktidar olma hedefinde ciddi farklılaşmalar görülse de, geçmişte zaman zaman iktidar ortağı zaman zaman da muhalefette olan partilerden biridir.

Türkiye İşçi Partisi başta olmak üzer özellikle sol-sosyalist partiler ise düşük toplumsal desteğine rağmen gerek köklü ve temelli ideolojisi gerekse toplumsal bilinç ve direniş yaratabilme kapasitesi ile her zaman siyasi yelpazenin önemli bir aktörü, nesilden nesile bir toplumsal anlayışın taşıyıcısı olmuşlardır.

Köklü ve ideolojik temele dayalı bir dünya görüşünü ortaya koyan siyasal partilerin, dönemsel olarak ülke ve dünya gündemine oturan sorunlar ile ilgili ya çözümleri ya da çözüm üretebilme kapasiteleri, kadroları her zaman vardır. Zaten bu partileri köklendiren ve uzun soluklu siyaset sahnesinde tutan da bu kapasiteleridir.

Bunların dışında, bir de dönemsel olarak ortaya çıkmış ve farklı sürelerle siyaset sahnesinde kalabilmiş, hatta koalisyonda veya tek başına iktidar dahi olabilmiş, ideolojik bir oluşumdan daha çok sıkışmış ülke ikliminde halkın umut arayışında az ya da çok çekim merkezi olmayı başarabilmiş partiler var.

 Elbette kurulmuş, seçmen tarafından tercih edilmiş tüm partiler ve seçmenleri değerlidir. Nispeten az oy almış partilerin daha değersiz olması gibi bir yaklaşım da asla doğru değildir. Burada söz konusu olan sadece durumun toplumsal analizidir.

Asıl sorun halkın ekonomi, iç veya dış tehdit, göçmen politikaları vb. gibi alanlarda, sıkışan ülke ikliminde yaşadığı umutsuzluk ortamında,  tek bir konu üzerinden umut olarak kendini ortaya atan, sadece ön planda görünen bir liderin arkasından bu kadar körü körüne gitmesindedir.

Diyelim ki oy verdiğim parti iktidara geldi. Ben hangi kadrolar ve politikalar ile yönetileceğim.  Ülke sorunları bir konudan mı ibarettir, çözecek olan da bir kişi midir? Ötesi karanlık bir süreç.

Birkaç ay önce kurulmuş bir partinin, kamuoyu araştırmalarında yüzde 4-6 civarında oy potansiyelinin olduğunun ölçülmesi sağlıklı bir sosyolojik yapıyı işaret etmiyor olsa gerek. Bu partilerin genel başkanlarını biraz, kadrolarını ise hiç tanımdan, ön plana çıkardıkları tek bir konu dışında ülke yönetimine dair görüşlerini sorgulamadan yapılan bu tercih, son tahlilde bizi mevcut liberal demokratik sistemi sorgulamaya götürmekte.

Sonuç olarak geldiğimiz aşama, halkın iradesine, tercihine saygı ve bu oranda temsiline dayalı olarak teorize edilen liberal demokratik sistemin, seçmeni manipüle sanatına dönüşmüş olması durumudur. Bu kısır döngüden çıkış ise uzun soluklu bir toplumsal dönüşüm gerçekleşmeden maalesef pekte mümkün görünmüyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *