Hani benim gençliğim nerde?
İnsanlık, yerleşik hayata geçip, örgütlü olarak birlikte yaşama geleneğini, kültürünü başlattığı dönemlerden bugüne geleceğe dönük bazı kaygıları da nesilden nesile yaşamış ve aktarmıştır. Dönemsel olarak öncelikler değişse de, tüm toplumların önce güvenlik sonra da gelecek nesillere daha büyük, güçlü, refah ve umut vaad eden bir ülke bırakma kaygısı, amacı her zaman olmuştur.
Milli mücadele süreci ile emperyalist güçlerin işgal girişiminden ülkemizi kurtaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının da tek amacı önce bir ulusun güvenliğini sağlamak, sonra da gelecek nesillere, güçlü temellere dayanan, güzel yarınlar vaad eden, hayal kurabilecekleri bir ülke bırakmaktı.
Önce düşman topraklarımızdan atıldı, sonra da ekonomik, sosyal ve kültürel atılımlarla özellikle gelecek nesillere yatırım yapıldı. Ülke insanına yarınların daha güzel olacağına dair umut verildi. Buradan çıkarılması gereken ana sonuç, ülkeyi yönetenlerin iki ana kaygısının olması gerekliliğidir. Bugünleri güzel yaşayan ve geleceğe de güvenle, umutla bakan, içi rahat bir toplumun inşası ana amaç olmalıdır.
Bugünü güzel yaşayamıyor olsa da, bir toplumu çürüten, yıkan asıl etken, bireylerin yarından umudunun kesilmesidir, hayallerinin elinden alınmasıdır.
Özellikle gençlerin hayalleri ülkelerinde değil de başka ülkeler üzerinden kuruluyorsa, nedeni ülkesine dair umudunun, hayallerinin çalınmasındandır.
Genç, bir gün uyandığında üniversite sınav sorularının çalındığını öğrendi. Yıllarca, gece gündüz bu sınav için çalışmıştı oysa. Çalınan, umudu, inancı, güveniydi aslında.
Yine de çalıştı, kazandı üniversiteyi, mezun oldu. KPSS'ye çalışırken sınav sorularının çalındığını haberi ile bir kez daha yıkıldı. Bu hayal kırıklıkları, bu umut erozyonu böyle devam etti, gitti.
Sınavsız işe atananlar, mülakatta el üstünde tutulanlar, ihale ihale üstüne köşeyi dönenler. Yine çalınan halkın emeği, halkın geleceği.
Geleceğine sahip çıkmak adına sandığa gitti, oy kullandı. Kullanılan oylar üzerinde senaryolar, oyunlar bitmedi. Yine olmadı.
Oy verdiğim aday, parti kazandı diye sevinirken bir sabah uyandı ki oy verdiğim, seçtiğim başkan, vekil çalınmış. Böyle de olmadı.
İşe girdi çalıştı. Bütün gençliğini, en güzel yıllarını yollarda, işinde harcadı. Geri dönüp baktığında gördü ki elde var sıfır. Anladı ki bunca yıl emeğinin karşılığı da çalınmış.
Emekli olunca da zaten bütçede para yok, kusura bakma denildi. Nereye gittiyse paralar?
"İnsan yere düştüğü zaman değil, kalkmadığı zaman kaybeder". Hayalleri, umudu tükendiğinde ne bir insanı ne de toplumu ayağa kaldıramazsınız.
Yarın çok geç kalmış olabiliriz.