Kime ne zaman ne kadar demokrasi vereyim?
İktidarın yeniden bir demokrasi arayışı, bir demokratlaşma çabası içerisindeymiş görüntüsü vermeye çalıştığı günlerdeyiz. Bu sefer ana konu "terörsüz Türkiye" olarak adlandırılan yeni veya yenilenen bir süreç. Bu yeni sürecin kim ya da kimler tarafından ve nasıl başladığını yeniden anlatmaya gerek yok çünkü gelişmelerin bu boyutu herkes tarafından bilinmekte artık.
Bu bize özgü "demokratikleşme" hareketlerini nasıl tanımlayabiliriz?
Yıllardır birçok kez farklı toplumsal kesimlere farklı isimlerle, sloganlarla demokratikleşme, hak teslim etme adı altında vaatlerde bulunuldu. Fakat bu vaatlerin hayata geçirilme süreçlerinin tamamı, yandaş birkaç kişi, dernek, vakıf bulup sonuçta hiçbir somut sonuç elde edilmeden seçim geçirme, seçmen, oy devşirme odaklı adımlar olarak kaldı. Tüm bu kesimlerin günümüzde sahip oldukları demokratik hakların durumuna bakıldığında bu gerçeklik net olarak görülmektedir.
Peki demokrasi, demokratikleşme, özgürlükler, eşit vatandaşlık gibi kavramlar toplumunun sadece bir kesiminin sorunu mudur, hakkı mıdır? Ya da toplumun bir kesimine vaat edilen, belli bir kesimi ile yürütülen "demokratikleşme" süreci gerçekçi midir? Elbette hayır.
Demokratik bir ülke inşa etmenin başta gelen koşulları eşit koşullarda katılımı esas alan, özgür düşünce ve ifadeyi önceleyen bir iklimin yaratılmasıdır. Demokrasi, ülkeyi yönetenlerin aklına ya da işine geldiği zaman ve istedigi kadar, istediği kesime verdikleri hatta sonra da geri alabildikleri bir şey değildir. Demokrasinin inşası bir süreçtir ve özellikle farklı görüşte olanlar başta olmak üzere tüm sivil toplum örgütleri ile birlikte yürütülür. Yine demokrasinin inşası çok başlıklı ve çok aktörlü bir süreçtir ve belli başlıkları ve aktörleri önceliklendirerek, seçerek, zamanını belirleyerek, ayarlayarak gerçekleştirilen tüm girişimler elbette ki kuşku ile karşılanacak, samimiyetinden şüphe duyulacaktır.
Elbette ki tek bir damla kanın akmadığı, kardeşliğin ve huzurun hakim olduğu bir ülk aklı selim, vatanını seven hepimizin hayali. Fakat bugün "Kürtlere demokrasi sürecini, Kürtlerle kendi aramızda başlatalım" ile çıkılan yoldan ne ülkeye nede Kürtlere daha demokratik bir yarın çıkmaz.
Yıllardır birkaç uyumlu Alevi, Roman ile toplanıp, gerçekleştirilen çalıştaylar da bir arpa boyu yol alınamamış olması bu konuda çok net bir örnektir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün ama gerek yok.
Bu ülkede demokratik hak ve özgürlük talebi olan birçok kesim varken bir kesim ile yürütülen bir süreçten ne o kesim ne ülkemiz ne de yarınlarımız adına demokratik bir atılım çıkmayacağı aşikar olup amacınızın, niyetinizin bu olmadığını da net olarak gösterir. Bu nedenle, bu süreci herkes kendine göre yorumlayabilir, analiz edebilir ama demokratikleşme yönünde bir adım olarak tanımlamak doğru olmaz.