İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5444 %0.06
49,6681 %0.03
5.770,25 % 0,30
91.962,65 %-1.177
Ara

Türkiye ve AB: Yol ayrımındayken yapılması gerekenler

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Türkiye ve AB: Yol ayrımındayken yapılması gerekenler

“Avrupa Birliği’ne artık ‘yolunuz açık olsun’ demenin zamanı!” başlıklı, 30 Temmuz 2021’de Cumhuriyet’te yayınlanan yazımın girişinde “(…) son yıllarda (…) karşılıklı gelişmelere bakarak Türkiye'nin AB’ye tam üyelik hedefinin anlam ve getirisini artık yitirdiğini görüyorum” demişim! Ve maalesef yanılmamışım! Zira, ilişkilerimizin o günden bugüne kadarki seyri, bu öngörümü fazlasıyla doğrular niteliktedir.

AB, CAZİBESİNİ YİTİRİYOR, DEĞERLERİNİ AŞINDIRIYOR

Önce Avrupa'ya bakalım… Kuruluş Antlaşmasının 2. Maddesi’ne göre, birliğin dayandığı temel değerler şunlardır: insanlık onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlık mensuplarının hakları dahil olmak üzere insan haklarına saygı. Üye ülkelerce ön plana çıkarılan, genişledikçe yeni üyelerce benimsenmesi şart koşulan bu değerler kümesi, ilk yıllarında birliğin gelişmesi ve güçlenmesini sağlamıştır. Ancak küreselleşme ve ona bağlı çoklu sınamalar, AB’nin, kuruluşuna yön veren bu yüksek değerlerden göreceli olarak uzaklaşmasına neden olmuştur. Kurucu değerler arka planda yerlerini korumakla beraber, Avrupa ülkelerinin baş edemediği toplumsal sorunlar bünyeyi sarmaya başlamıştır. Sömürgeciliğin ardılı olarak gelişen ırkçılık, zamanla yabancı düşmanlığı, İslamafobi ve düzensiz göç karşıtlığı Avrupa ülkelerinin birçoğunda sıradanlaşmaya başlamıştır. Avrupa böylesine toplumsal çalkantıların kıskacındayken, şimdi ABD Başkanı Trump’ın savunma harcamalarının yetersiz olduğu eleştirileri ve NATO’nun yükünü artık ABD’nin tek başına çekemeyeceği ilanının karşısında savunma konularında da sıkıntılı bir döneme girmiştir. Bu haliyle, özellikle Türkiye bakımından, AB’nin bir cazibe ve değerler merkezi olma vasıfları ciddi ölçüde aşınmıştır.

TÜRKİYE DE ADAY ÜYELİKTEN BU YANA DEĞERLERİNDEN UZAKLAŞIYOR

Kendimize baktığımızda ise durum, başka nedenlerle farklı fakat daha da vahimdir. Anayasamıza göre Cumhuriyetimiz demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. 1960’larda Ortaklık Anlaşması’nı imzalayan Türkiye, iç ve dış görünümü itibariyle saygın bir ülkeydi. Bugün ise Türkiye otoriter bir zihniyetin hedef ve uygulamaları doğrultusunda nitelik değiştirmekte olan bir ülkedir. Cumhuriyetimizin taşıyıcı kolonu laikliğin her fırsat ve vesileyle aşındırılmasına çalışılmaktadır. Bilime değil, inanca dayalı eğitim ısrarla ve adım adım yaygınlaştırılmaktadır. Yargı, önemli ölçüde iktidar tarafından, muhalif olan herkesi ve her şeyi cezalandırmak amacıyla kullanmaya kalkıştığı bir alet olarak görülmektedir.  Temel hak ve özgürlükler artan baskı altındadır. Adaylığının kabulünden bu yana Türkiye, Kopenhag ölçütlerinde hep geriye gitmeye devam etmektedir. İlişkiler, yönü aşağı bakan bir sarmala yakalanmıştır. AB bu olumsuz gidişatı da bahane ederek, zaten isteksiz yaklaştığı Türkiye'yle katılım müzakerelerini askıya almıştır. AB, bu tutumuyla Türkiye’deki olumsuzlukları daha da pekiştirmektedir. .

TARAFLAR BİR ÇIKMAZLA KARŞI KARŞIYA

Neticede, Türkiye’nin ektiğini AB’nin, AB’nin ektiğini de Türkiye’nin biçmekte olması tarafları bir çıkmazla karşı karşıya getirmiştir. AB’nin Türkiye’yi üye yapmak istemediği, bizim de istesek de mevcut halimizle üye olamayacağımız gerçeği net olarak ortadadır. Teslim etmek gerekir ki AB, Türkiye konusunda kendi açısından aslında tutarlı davranmaktadır. Öte yandan, Türkiye de AB’nin tutumundan şikayeti elden bırakmazken demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konularında ters yönde adımlar atarak kağıt üzerindeki üyelik koşullarından iyice uzaklaşmaya devam etmektedir. Neticede AB ile Türkiye’nin birbirlerine bakışlarında Türkiye’nin AB’ye üyelik serüveni bakımından bir örtüşmeden söz edebiliriz.

Şöyle ki: AB üyeliğimizin AB için var olmadığı, Türkiye için ise ulaşılamaz olduğu bir örtüşme. Bu itibarla, tarafların gerçekçi davranarak, mevcut tıkanıkları kısmen de olsa giderecek, karşılıklı çıkarlara hizmet edecek bir ilişki düzeni kurmalarında ve mevcut umutsuz ilişkiyi işlevsel bir zemine oturtmalarında yarar vardır. Bu mümkündür. İlişkilerde düzenin adı değil, içeriği ve işlevi önemlidir. Türkiye AB için, AB de Türkiye için siyasi, stratejik, ekonomik ve sosyolojik nedenlerle vazgeçilmez önem taşımaktadır. Ticari ilişkilerin rahatlaması ve gelişmesi için Gümrük Birliği Anlaşmasının yenilenmesine öncelik verilmelidir. Türkiye’yi bir göçmen/sığınmacı deposu haline getiren ve insan haklarına aykırı olan 2015 anlaşması bu alandaki maddi, manevi yükün AB ile Türkiye arasında adil ve eşit bir şekilde paylaşılması için mutlaka gözden geçirilmelidir.

AVRUPA İÇİN SIĞINMACI DEPOSU OLAN TÜRKİYE AYRICA GÜVENLİK İÇİN ‘UCUZ ASKER’ KAYNAĞI OLMAMALIDIR!

Öte yandan, AB’nin savunması için Türk askerini cepheye sürme girişimlerine Türkiye hiçbir şekilde prim vermemelidir. NATO ititfak ilişkileri Türkiye için kırmızıçizgidir ve müşterek savunma ihtiyaçları için yeterlidir. Bu yaklaşım AB üyelik hedefinin Türkiye tarafından terk edilmesi değildir. Tabiri caizse katılım müzakerelerinin “uykuya alınmasıdır”. Önemli ve öncelikli olan Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma koşul ve vasıflarını yeniden ihdas etmesidir. Hiçbir zaman AB’ye ait olmaması gereken bu görev, Türkiye’nin işidir ve ülkemiz bunu başaracaktır. Bu başarıldığında, AB de kendi kurucu değerleri etrafından yeniden toparlanabildiğinde, Türkiye-AB ilişkileri karabasanlarla dolu uykusundan güneşli bir sabaha uyanacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *