Türkiye-Rusya-ABD üçgeninde enerji kıskacı
25 Eylül’de Beyaz Saray’da Başkan Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki görüşme hakkında medyamızda çok farklı yorumlar ve haberler yapılmaya devam ediliyor. Ve bu bir süre daha devam edeceğe benziyor. Çünkü bu görüşme 6 yıllık bir aradan sonra iki devlet başkanı seviyesinde sorunlu konularla dolu ilk zirveydi. Burada zirve sonuçlarının, bir konu hariç, bir değerlendirmesini yapmayacağım; zira, olup biteni tam olarak anlayabilmemiz için biraz daha beklememiz gerekecek! Fakat bu aşamada şunu yine de rahatlıkla söyleyebiliriz: Trump istediğini alıp-satmış; Türk tarafı ise bu “destansı ziyaretten” içi boş, abartılı iltifat ve zorlama birtakım jestlerle yetinmek durumunda bırakılmış, faturası ağır taahhütler altına girmiştir.
TRUMP-ERDOĞAN ZİRVESİNİN ENERJİ BOYUTU
Hariç tuttuğum konu, zirvenin enerji alanında açıklanan sonuçlarıdır. İmzalanan Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı’na göre tıbbi ve endüstriyel nükleer çalışmalar ile ihtiyaç duyulacak bölge ve noktalarda taşınabilir küçük nükleer santraller kurulumunu da kapsayan çok boyutlu işbirlikleri gerçekleştirilecektir. Öte yandan BOTAŞ’ın da, her yıl yaklaşık 4 milyar metreküp olmak üzere 20 yılda toplam 70 milyar metreküplük sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedariki konusunda Mercuria-Woodside Energy şirketiyle 2026-2045 dönemini kapsayan bir anlaşmaya vardığı bildirilmektedir. Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanmasında kaynak çeşitlendirmesi genel anlamda doğru bir yaklaşım olmakla beraber, ABD’de varılan bu anlaşmalara ait ayrıntılar kamuoyuyla paylaşılmadan atılan bu adımların ülkemiz çıkarlarına uygunluğu konusunda kesin bir yargıya varmak şimdilik mümkün değildir. Ama şimdiden işaret edilen bir husus Amerikan LNG’sinin fiyatının Rus doğal gazı fiyatının üç dört misli olduğudur.
Ancak asıl sorun bu anlaşmalarla ilgili değildir. Sorun, Trump’ın, diğer NATO ülkelerine yaptığı gibi Türkiye’nin de Rusya’dan petrol ve doğal gaz alımını durdurmasını istemiş olmasıdır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre Türkiye'nin Rusya'ya ham petrol ve petrol ürünleri ithalatındaki bağımlılığı, 2024 yılı itibarıyla yüzde 66 gibi son derece yüksek değerlere ulaşırken, aynı yıl için doğal gazdaki bağımlılık ise yüzde 41 olmuştur. Rusya, Ukrayna savaşı nedeniyle ABD ve Avrupa’nın uyguladıkları yaptırım ve ambargoların etkisini kısmen de olsa kırabilmek için dünya piyasalarında göreceli olarak düşük fiyat ve uygun ödeme koşulları sunarak petrol ve doğal gaz ticaretine devam etmektedir. Bu çerçevede Türkiye, Rusya’nın enerji ürünleri bağlamında önemli müşterilerindendir.
TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ TRUMP’IN HEDEFİNDE
Akkuyu’da Rusların nükleer santral inşaatı sürerken, ABD’nin Türkiye’yle nükleer enerji alanında bir mutabakat metni imzalaması, aynı nefeste Trump’ın Rusya’dan enerji alımını durdurma talebinin gelmesi rastlantı değildir. Üstelik, Beyaz Saray’daki toplantıdan sonra Türk heyeti ayrılırken, Trump’ın, Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’la kapıda ayaküstü kısa bir süre konuştuğu da medyada yankılanmıştır. Trump’ın Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya bakış açısı olumsuzlaştıkca, Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunurken, Moskova’yla ilişkilerini sürdürmesi de Beyaz Saray’ın hoşlanmadığı bir durum olsa gerek. Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki Trump, enerji boyutunu ön plana çıkararak Türkiye’nin Rusya'yla ilişkilerini hedefe koymuş bulunmaktadır.
Önümüzdeki dönemde Türk-Amerikan ilişkilerinde Trump’ın Rus petrol ve doğal gazıyla ilgili “ithalatı durdurun” talebi ön plana çıkmaya adaydır. Avrupa’daki NATO üyelerinden farklı olarak, Türkiye’nin, istese dahi, Rusya’dan bu alımları durdurması mümkün de değildir, doğru da değildir. Medyada yer alan haberlere göre, Rus gazının alımı durdurulsa bile, yürürlükteki anlaşmaya göre, ödeme yine de yapılacaktır. Bu itibarla, Trump’ın bu talebiyle, Türk-Amerikan ilişkilerinde Zirve görüşmesine rağmen halledilmemiş yığınla ikili ve bölgesel birçok sorun varken, şimdi gündeme bir de Rus enerjisi sorunu eklenmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla, Beyaz Saray’ta ağırlanmanın faturası, sadece yüzlerce Boeing uçağı ve LNG alımlarıyla sınırlı değil, çok daha ağır olacağa benzemektedir. Trump, Türkiye’nin enerji politikasındaki temel yaklaşımını boşa çıkararak ve bu kapsamda Rusya’yla ilişkilerini bozarak, Türkiye’yi ABD’ye daha da bağımlı kılmak istemektedir.
DENGE POLİTİKASI SAVRULMA VE TESLİMİYETE Mİ EVRİLİYOR?
Özetle, ABD ziyaretinde gündeme gelen enerji konusu ve bu alanda imzalanan anlaşmalar, dış ilişkilerimizde denge politikasının yerini bu hayati konuda dahi savrulmanın ve teslimiyetin aldığını göstermektedir. ABD’nin enerji bağlamındaki bu maksatlı taleplerine Ankara nasıl yanıt verecektir, izleyip göreceğiz!