Görmenin Bedeli, Görünmenin Yükü
Kadın, Estetik ve Direniş Üzerine Notlar
“Kadın yalnızca kendisi olmakla kalmaz, nasıl göründüğünü de izlemek zorundadır.”
— John Berger, Görme Biçimleri
Umberto Eco’nun Güzelliğin Tarihi kitabını elime ilk aldığımda hissettiğim şey bir estetik yolculuğa çıkmaktan çok, ideolojilerin şekillendirdiği bir dünyaya adım atıyor olmaktı. Eco’nun sayfaları arasında dolaşan Venüsler, madonnalar, tanrıçalar… Hepsi çok güzeldi. Ama hiçbiri kendileri değildi.
Güzellik tarihi, aslında bir bakış tarihidir. Ve o bakışın çoğu zaman sahibi bir erkekti. Kadın, o bakışa göre şekillendirildi, o bakışa göre değer kazandı. Bazen tanrıça oldu, bazen günahkâr — ama hep tanımlandı.
Botticelli’nin Venüs’ü, Instagram’ın Selfie’si
Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu’ndaki kadınla bugünün Instagram filtresi arasında şaşırtıcı bir benzerlik var. İkisi de bakılmak için var. Venüs’ün mahcup duruşu ve kusursuz oranları, bugünün dijital imgelerinde hâlâ hayatta. Estetik cerrahlar Botticelli’nin fırçası gibi çalışıyor; yüzleri yeniden şekillendiriyor, bedenleri yeniden kuruyor.
Ama fark şu: Artık Venüs kendi kamerasını tutuyor. Selfie bir tür iktidar gibi görünse de, çoğu zaman yalnızca başka bir temsile, başka bir onaya açılıyor. Beğeni sayısı, algoritmalar, filtreler — hepsi kadınların görünürlüğünü yeniden bir performansa dönüştürüyor.
Ve bu performans, çoğu zaman sadece daha rafine bir nesneleşmeye hizmet ediyor.
Rue des Innocents: Masumiyet mi, Sessizlik mi?
Paris’in kalbinde bir sokak: Rue des Innocents. Masumlar Yolu. Bir zamanlar ölülerin sessizliğini taşıyan bu sokak, bugün hayatta kalanların çığlığı olabilir mi?
Masumiyet artık susmakta değil. Kadınlar sessizliği değil, sözü seçiyor. Güzelliği bir kabul aracı olarak değil, bir ret aracı olarak yeniden tanımlıyor. Masumlar Yolu artık susanların değil, anlatanların yolu olmalı. Çünkü kadınlar yalnızca görünür olmak istemiyorlar — bakışı kendileri kurmak istiyorlar.
Luxury ve Lüksün Kadın Bedeni Üzerinden Pazarlanması
Bugün kadının görünürlüğü bir özgürlük olarak sunuluyor. Ama çoğu zaman, bu görünürlük pazarlanabilirliğe eşdeğer tutuluyor. Lüks marka kampanyalarında kadın, güçlü değil; estetik bir fantezi nesnesi. Üzerindeki elbise, taktığı mücevher, sürdüğü parfüm… Onu temsil etmiyor. Sadece satıyor.Kadın artık sadece güzel olmak zorunda değil; satılabilir olmak zorunda. Ve bu yük, onun görünürlüğünü bir vitrine dönüştürüyor. Görünür oldukça tüketiliyor. Estetik, özgürleşme değil; yeni bir itaat biçimi oluyor.
Ama bazı kadınlar bu vitrine çıkmıyor artık. Bazısı gri saçlarıyla kameralara bakıyor, bazısı sessizliğiyle haykırıyor. Bazısı güzellik yarışmasından değil, kendi hikâyesinden çıkıyor. İşte bu noktada estetik, yeniden politikleşiyor. Ve güzellik, bir başkaldırıya dönüşüyor.
Ve Belki de En Radikal Güzellik…
…bir kadının “Ben gösterilmek için var değilim. Var olduğum için görünüyorsun.” diyebildiği andır. Güzellik artık bir süs değil; bir duruş, bir karar, bir hafıza.
Bu yazı, güzelliğin tarihine bir kadın sesinden dipnot düşmek için yazıldı. Güzelliği geri alıyor, görünürlüğü sorguluyor, estetiği bir direnişe dönüştürüyoruz. Çünkü en kalıcı devrimler, bazen bir bakışı değiştirmekle başlar.