Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile zeytinlikler ve diğer koruma altındaki alanlar, madencilik faaliyetlerine açılıyor. Kamuoyunda "Süper İzin" olarak anılan düzenleme, çevresel etkilerin değerlendirilmesinde, izin süreçlerinde ve ruhsatlandırma uygulamalarında köklü değişiklikler öngörüyor.
ÇED Süreci Sıkılaştırılıyor, Ancak Yorum Hakkı Kısıtlanıyor
Yeni düzenlemeyle "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı uygulamadan kaldırılıyor. Bundan böyle "ÇED Olumlu Kararı" alınmadan projelere yatırım, ruhsat, teşvik ve ihale verilemeyecek. Ancak başvuru yapılmasına engel bulunmuyor. Yetkili kurumlar görüşlerini 3 ay içinde bildirecek; aksi halde görüş olumlu kabul edilecek. Bu durum, çevresel denetimde kamu kurumlarının etkisinin zayıflatılacağı yönünde eleştirileri beraberinde getirdi.
Kritik ve Stratejik Madenler Tanımı Genişliyor
Sanayi ve güvenlik için kritik görülen madenlerin “stratejik” ve “kritik” olarak tanımlanmasıyla, bu madenlere yönelik faaliyetlerde acele kamulaştırma ve stoklama zorunluluğu getiriliyor. Nihai izin kararlarında Kamu Yararı Kurulu yetkili olacak.
Zeytinlikler, Sit Alanları, Milli Parklar Madenciliğe Açılabilecek
Artık özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, sit alanları, zeytinlikler ve diğer birçok korunan alan da dahil olmak üzere, ilgili kurumdan izin alınması halinde madencilik faaliyetlerine açık hale gelecek. Bu izinlerin süresi üç ay ile sınırlı tutulacak, cevap verilmemesi halinde izin verilmiş sayılacak. Orman alanları için de 24 aylık bedelsiz izin uygulaması başlatılacak.
Ruhsat ve Rehabilitasyon Bedelleri Yeniden Tanımlandı
Ruhsat bedeli ile rehabilitasyon bedeli birbirinden ayrıldı. Artık ruhsat kadar bir tutar da rehabilitasyon için ödenecek. Bu gelir yalnızca rehabilitasyon amaçlı kullanılabilecek, haczedilemeyecek ve temlik edilemeyecek. Rehabilitasyon yükümlülüğünü yerine getirmeyen kurum veya özel firmaların faaliyetleri durdurulabilecek.
Eleştiriler Yoğun
Yasa değişikliği, çevre savunucuları, ziraat odaları, meslek birlikleri ve muhalefet partileri tarafından yoğun biçimde eleştiriliyor. Eleştiriler, doğa koruma alanlarının “görüş verilmediği” gerekçesiyle otomatik olarak maden faaliyetlerine açılabileceğine ve zeytinliklerin geri dönüşü olmayan şekilde tahrip edilebileceğine odaklanıyor.
Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte çevre hukukunda ve madencilik izin süreçlerinde yeni bir dönem başlayacak.