İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7180 %0.05
50,2693 %0.11
5.873,80 % -0,60
87.107,89 %-2.823
Ara

Böyle buyurdu Trump

YAYINLAMA:
Böyle buyurdu Trump

ABD Devlet Başkanı Trump alışılagelmiş dünya düzenini bütünüyle yıkmaya niyetli olduğunu açıklamaktan geri durmuyor. Son olarak 2027’den itibaren neredeyse NATO’nun sonunu getirmeye yönelik açıklamalar, daha 2026’ya girmeden 2027 senaryolarını konuşmamıza neden oluyor. ABD’nin 2027’den itibaren Avrupa’nın kendi sorumluluklarına sahip çıkması, gerekirse ABD’nin NATO savunma koordinasyon mekanizmalarına katılmayı durdurabileceği mesajları, artık ABD’nin Avrupa güvenliğini çok fazla gözetmeyeceği şeklinde algılandı. Bu Trump tarafından ortaya atılan bir şantaj mı? yoksa gerçek niyet beyanı mı? Şu an için erken bir değerlendirme olabilir. Ancak yine geçtiğimiz hafta içinde açıklanan ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Strateji belgesi de yol ayırımının kesin olacağı algısını kuvvetlendirdi.

Bu algıya bağlı olarak Almanya şansölyesi Merz de “Pax Amiecana”nın sona erdiğini ve artık Avrupa’nın kendi başının çaresine bakması gerektiğini beyan etti.

Evet galiba 2-11 Şubat 1945 Yalta Konferansı’nın ardından ortaya çıkan paradigma tamamı ile sona eriyor. ABD ile SSCB arasında paylaşılan ve Soğuk Savaş olarak nitelendirdiğimiz dönem bütün artçı izleri ile birlikte ortadan kalkacak gibi duruyor. Yerine belki de iki büyük hasım ABD ile Rusya’nın AB ülkelerini yok sayarak üzerinde anlaştığı bir döneme mi tanıklık edeceğiz? sorusuna yol açıyor.

Trump ve idaresinin açıklamaları karşısında AB ülkeleri oldukça endişeli. ABD’nin içinde yer almayacağı NATO ayakta kalabilir mi? ABD’nin istihbarat dahil olmak üzere konvansiyonel desteğinin yerine hemen bir şey koymak ne kadar mümkün olabilir? Yapılan önceki hesaplara göre eğer Rusya ile karşı karşıya gelecekleri bir savaş ortamı için kendilerine biçtikleri süre 5 yıldı. Bu 5 yıl için 800 milyar Euro tutarında bir bütçe öngörülmüş, ayrıca AB dışındaki ülkelerin de katılmasına olanak sağlayan SAFE programı için 150 milyar Euro tutarında bir kaynağın tahsisi öngörülmüştü. 5 yıllık program 1 yıla sığdırılabilir mi? Neredeyse imkansız.

Bütün bu gelişmeler karşısında ister istemez (toprağı bol olsun) Altiero Spinelli’nin 1954 yılında son anda reddedilen Avrupa Savunma Topluluğu projesini hatırlıyoruz. Gençlik yıllarını Mussolini döneminde komünist olduğu gerekçesiyle hapishanede geçiren Spinelli, AB tarihine federalizmin en büyük savunucusu olarak geçecekti. 1952 yılında kurulan Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’nun “uluslarüstü hukuk” kavramını doğuran kurumsal yapısından çok etkilenen Spinelli kurucu 6 ülke arasında vakit kaybetmeksizin bir Siyasi Birlik ve Savunma Topluluğu kurulması için projeler sunmuştu. Eğer son dakikada Fransa “bu projelerin kabulü Almanya’nın tekrar silahlanmasına yol açar!” gerekçesi ile veto kartını kullanmasaydı, bugünün tarihi farklı yazılabilirdi.

Peki ABD’nin güçlü desteğinden yoksun kalacağı açıkça anlaşılan AB yeniden NATO’ya alternatif bir savunma topluluğu arayışına dönebilir mi?

Peki ya biz?

Avrupa Parlamentosu’nun 2 giriş kapısından bir tanesi hikayesini kısaca anlatmaya çalıştığımız “Spinelli” adını taşır. İkincisi ise Spinelli projelerinin fazla idealist olmaları nedeniyle iflasının ardından günümüz AB’sinin ilk temel taşı niteliğindeki AET’nin mimarı Belçika eski başbakanı Spaak’ın adını taşır. Bizim yılan hikayesine dönen AB ile ilişkilerimiz, esasen Avrupa Parlamentosu’na Spaak kapısından girememiş olmakla betimlenebilir.

Peki günümüz koşullarında Spinelli kapısı bize açık mı?

Son günlerdeki hareket tarzına bakıldığında yukarıda kaygılarına kısaca yer verdiğimiz Merz Türkiye’yi yanlarında görme arzusunu açıkça beyan ediyor. Eksikliğini fazlasıyla hissedecekleri konvansiyonel güç ve hızla gelişmekte olan Türk savaş sanayii Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisinde büyük önem taşıyor. Bugünlerde gerçekleştirilecek AB hükümet ve devlet başkanları zirvesinde Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesiminin bütün itirazlarına karşı Türkiye için olumlu bir paragrafa yer verilmesi için Almanya Büyükelçisi’nin COREPER’de (Daimi temsilciler toplantısı) ciddi bir kavga verdiği sızan bilgiler arasında. Diğer taraftan yine aynı iki ülkenin Türkiye’nin SAFE programına katılımını veto ettiklerini de biliyoruz. Hoş Türkiye’ye çok sıcak bakmayan Fransa’nın varlığı da ortada. Diyelim ki bütün engeller Almanya’nın üstün gayretleri ile giderildi ve Spinelli kapısı bize açıldı.

Peki Spaak kapısı hala kapalıyken Spinelli kapısından girmek isteyecek miyiz?

Sahi biz ABD tarafında mıyız? Eğer olacaksa yerimizi ABD/Rusya/İsrail ekseninde mi alacağız? Hani barış süreci için Demirtaş’ı yok varsayıp Öcalan’a bunca bel bağlamanın yukarıda anlatmaya çalıştığımız senaryolarla bir ilişkisi var mı?

2026’da akla takılan deli soruları sormaya devam edeceğimizden hiç kuşkum yok.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *