İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,6129 %0.03
50,2149 %0.73
5.827,03 % 0,58
89.420,10 %-3.071
Ara

Üret tüket at

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Üret tüket at

Sabancı Üniversitesi, İstanbul Politikalar Merkezi ile Stiftung Mercator tarafından ve alanındaki akademisyenler tarafından yürütülen “ Sentetik Moda ve Ötesi: Hızlı Moda, İklim, Plastik ve Tekstilin geleceği” ana başlıklı, dört buçuk saat süreli panel, oldukça verimliydi.

Her zaman dediğim gibi sahada olan kokuyu, her zaman önce ve en iyi alır. Geçtiğimiz günlerde ülkemiz olarak ev sahipliğini yürüttüğümüz, Pagçev Plastik Üreticileri Derneği, sektörün devi Çin’i davet etmişti. Ve ilk dikkatimi çeken plastiğin, insan sağlığına zararlı olmadığı, tıp alanında ve medikal sektör üreticileri de, korkmamamız gerektiğini, bunu göz de kullanılan lensten, ip, olarak dahi kullanıldığını. Buna bağlı olarak faydalı yönlerine odaklanmamız gerektiğini de vurgulamışlardı.

Yeni bir toplantıda ve plastiğin gerçek yüzüyle birlikteydik. Üretimden, tüketime, arada olandan son ütücüye kadar geçen süreçten çok daha fazlası aktarılmaya zaman ölçüsünde çalışıldı.Toplantının yönetici ve düzenleyicisi, Mercator-IPM Araştırmacısı Sedat Gündoğdu’nunda açılış konuşmasında bahsetmiş olduğu gibi son günlerde oldukça gündemde yer alan;  Changing Markets Foundation’ın Mikroplastik Araştırma GrubuFashion Revolution ve diğer bağımsız araştırma kuruluşlarının bulgularından. İnsan hayatına bir virüs gibi enjekte edilen “hızlı moda” kavramının ve zararlarının,  mevcut üretim modeliyle sürdürülebilirliğini kaybetmiş olduğu. Buna bağlı çözüler içinden de insan sağlığına uygun olan Pamuk üretiminden Polyestere kadar ne yapılması gerektiği en ayrıntısında kadar masaya yatırıldı.

HIZLI FASHION GEÇ ÖLÜM

İklimsel ve çevreyle ilgili ayak izini değerlendirmede esas kriterin ivedilikle “çözümsel” olması gerektiğine hem fikir olarak, anlatılar ve nitelikli tüm sunumlar ışığında söylenebilir ki:

Herkes öncelikle şeffaf olmalı, üreticinden tüketiciye “sorumluluk” almalı. Ve daha az tüketmeli. Şahsen bu verimli toplantıdan öğrenmiş olduğum ve üç yıkamada bile zarar veren özellikle polar bazlı tekstil ürünlerine daha az yöneleceğimdir. Siz küçük çocuğunuza böyle bir ürün tercih etmezsiniz. Kendinizin bir tek yaşam hakkınız olan dünyada, zarar görmesine izin vermeyeceğiniz gibi yaşadığımız gezegen içinde aynı düşüncede olmalıyız. Bunlar için ne yapmalı, çalışma pratik ve önerilerini tıpkı “onarım” merkezleri gibi belki genişletilmiş ve daha iyi idrak edilmiş sivil toplum kuruluşları ve elbette belediyeler içinde çözümlenmeli. Ve kesinlikle “eğitim” için yatırım yapılmalıdır. Düğme gibi aksesuarların detaylı fazlalıkları gibi “düğme koptu diye ürünü atabilen zihniyetin” psikolojik ve sosyolojik derinliğine inebilecek, çalışmalar yaratılmalı.

Yoksa toplantıda izah edildiği gibi Orhan Kemal romanlarındaki veremli fabrika işçileri, Bursa İpek Fabrikasında düşük yapan kadın çalışanlar sadece tarihte bir “yaşanmışlık” olarak kalmamalı. Fabrikalar kapansa da çözüm sadece Avrupa’da ki gibi ceza yöntemi değildir. Avrupalı dediğimiz, doğaya zarar vermemesi gerektiğini biliyor. Az tüketmesi gerektiğini de, ne kadar ağaç kullanması ve buna bağlı olarak ne kadar su. Az gelişmiş ve sömürü güdümlü ülkelerin yaşadığı sıkıntılara baktığımızda “doğru eğitimin” önemi her zaman ortaya çıkmaktadır.

Doğayı okumak, iyi anlayabilmekten geçer. Sınıfsal farklılar evet Pamuğa karşı belki polyesteri türetmiştir. Dünyanın en çok polyester üretimi ülkemizde yapılmaktadır. Yeni sürülecek üretimlerin doğaya zarar vermeyeceği ifade edilirken araştırmanın ne, nasıl yapıldığını doğru, şeffaf ve her bireyin sorumluluk sahibi olduğunu hatırlayarak yapmalıyız. Yoksa eğitim dediğimizde tüm sınıfsal farklılıkları ortadan kaldıracak anlayışı geliştirmiş olan Köy Enstitüleri Eğitim Sistemimizde, “Ağacın bile canı var, dokunma” diyen eğitimciler, bakın öğretmen yazmadım. Eğitim ve öğretimdir, çünkü ve temelde tam da burasıdır. Durmadan değiştirilen müfredatlar, ortaokul eğitim-öğretim sisteminde -Ev Ekonomisi –dersinde, sadece düğme dikmek değil, tüketim ve üretim, dersi verilmekteydi. Bunu sadece bir önceki kuşakların yaşadığı zorluğa bağlamak yanlış bir düşüncedir. Bunların hepsi birer bütünsel yaklaşım ve hep söylene gelen ama hiç gerçekleşemeyen “fabrika ayarları” teorisidir.

Sadece bir t-shirt üretimi ve tüketimi için kaç birim su harcandığını bilip, bir yandan dünyamızın bir başka ülkesinde susuzluktan ölmekte olan canlıları yok saymamak ve bunlar için de kalıcı çözümler geliştirilmesi gerekliliğidir.

Toplantıda bahsi geçen “eğitim otuz yıl önce olsa belki olurdu ama artık Avrupa gibi çözüm ceza gibi yöntemlerdir” fikri, üzerine detaylandırmak istedim. Bütüne bakmak, her zaman fayda sağlar.  Neden ve sonuçlar esas o zaman ortaya çıkar. Bu toplantıdan sonra belki herkes sık sık çamaşır yıkamayacak. Sık sık ve ihtiyacı olmadan tüketim yapmamaya çalışacak. Ama kaç kişi ağaç dikecek? Ağaç dikmek bile çözüm değil ama bireysel bir yaklaşım, farkındalık. Hem üretici- hem tüketici arasındaki dengeyi, arada telef olan işçi hakları gözetilerek; yalın ve tüm dünya için olabilirlik çözümler, geleceğe bırakabileceğimiz en büyük mirastır, düşüncesindeyim. Dünyadan her birimiz göç edip gideceğiz ama geride bıraktığımız nedir?

Bu aydınlatıcı, verimli ve de yer alan akademisyen sunumları ile nitelikli olarak gerçekleşen herkese emekleri için tekrar teşekkürler.

Yorumlar
Z
Ziyaretçi 6 saat önce
test
BEĞENME
0
CEVAPLA