İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,6129 %0.03
50,2149 %0.73
5.827,03 % 0,58
89.420,10 %-3.071
Ara

Tarımdaki küçülmeye karşılık ilginç bir sonuç

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Tarımdaki küçülmeye karşılık ilginç bir sonuç

TÜİK, 1 Aralık’ta 2025 in üççeyreği boyunca kaydedilen ekonomik büyümenin yüzde 3.7 olduğunu açıkladı. Ayrıntılarına bakınca, 2024 ün üççeyreğine göre inşaat sektörünün yüzde 13.9, finans ve sigortacılığın yüzde 10.8, bilgi ve iletişim faaliyetlerinin yüzde 10,1, sanayinin yüzde 6.5 oranında büyüdüğünü görüp bu sektörler arsındaki tamamlayıcılığı bir kez daha anladık.  Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmetlerinin yüzde 6.3; idari ve destek hizmetlerinin yüzde 4.4, gayrimenkul işlemlerinin yüzde 4.2, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmetlerinin yüzde 2.1 ile büyümesi ise hizmetler sektörünün Türkiye için giderek artan önemini bir kez daha gösterdi. Aslında Türkiye inşaat sektörü ile büyüyor. Yık-yap, kentsel dönüşüm, yolcu olsun, olmasın; uçak insin inmesin olmadık yerlere yapılan havaalanları, ekili alanlardan çalınan ikinci, üçüncü yazlık konut inşaatları, zeytinlikler ve meralar kurban edilerek yapılan maden aramaları hep inşaat sektörünün sevabına yazılırken asıl kaybedenin tarım sektörü olduğunu yine büyüme rakamından anlıyoruz. Tarım sektörünün bu yılın üççeyreğinde geçen yıla göre yüzde 12.7 küçülmesi[1] TÜİK’in bile yadsıyamadığı bir gerçek.

Yine Kabahat Doğanın Acımasızlığında

Bu keskin daralmanın baş suçlusu hemen doğanın acımazlığı olarak ilan edildi. Sellerin, don, toprak kayması ve kuraklığın hiç kuşkusuz bu hazin ama kaçınılmaz gerçekte payı var. Ama imar ve maden arama izinleriyle, enflasyonun vurduğu tarımsal girdi maliyetlerinin hiç mi payı yok? Çiftçi desteklerinin yetersizliği sanki kasıtlı bir kurgunun parçası gibi. Bu arada verilen teşviklerle yurt dışına açılan keskin zekâlı ve açıkgöz girişimcilerin yabancı topraklarda yaptıkları tarım yatırımlarının ürünlerini Türkiye’de pazarlamalarının teşviki masum mu? Yoksa tarımsal ürün ithalatı rekabeti, girişimciye ballı kar sağlarken, tüketiciyi gıda enflasyonun pençesinden kurtarmaya bile şifa olmazken, tarıma vurulan darbenin ne kadar ağır olduğu bilinmiyor mu? Bilindiği gibi tarımın dört ana alt sektörü var. Bitkisel ürün üretimi( tohum ıslah dâhil); hayvancılık( hem üretim, hem de hayvan sağlığı yani tür geliştirme, damızlık büyük-küçükbaş hayvan, arıcılık ve kuluçkalık yumurta yetiştirme) bunların başında gelmekte. Ayrıca balıkçılık ve avcılık dâhil su ürünleri ve nihayet ormancılık olarak gruplandırıldığında hiçbir alt kategoride tatmin edici büyümeye rastlanmaması Türkiye gibi verimli toprakları olan ve üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke için ne büyük bir talihsizliktir!

Romantik Bağlılık ve Uz Görüş Eksikliği

Tarımı koruyan ülkeler,  kötü günde muhtaç olmamak için, gıda güvenliğini, koşullar el verdiğince, emek, toprak ve teknolojiyi iyi kullanarak, mümkün olan ürün çeşitliliğini sağlamaya çalışıyor. Bu amaçla belli sayıda insanın tarımda kalmasının teşviki, önemli bir politika tercihi. Tarım, insanların kopmak istemedikleri bir geçmişle bağlarını koruyan bir uğraşı olarak pastoral romantizmi gerektiriyor. Kabul edelim ki, kırlar ile ilgili romantik duyguları hâlâ yüreklerinde taşıyan ülkeler, bugün aynı zamanda tarımı en iyi koruyan ülkeler. Bunların hâlâ gelişmiş batı ülkeleri, Japonya ve Çin olması tesadüf değil, uz görüş. İsviçre, çikolata, saat, keman, çelik ve elektrot sanayiinin kralı. Leman Gölü kıyısından yönettiği Akdeniz Gemi Taşımacılığının (MSC) kaptanı. Ama önce meyve ve sebze üreticisi; dağların kızı Heidi’nin güttüğü besili ineklerin yayıldığı yayla, çeşitli peynirlerin üretildiği mandıra. Montreux’de, hâlâ üzüm bağları ve şarapçılık, Lausanne çevresinde kanola tarlaları var. Avusturya en lezzetli organik yeşil salatayı, hemen Viyana’nın yamacındaki kırsalda üretiyor. Grinzing’deki çayırlarda kuzular otluyor. Durum böyleyken Türkiye’nin tarım ile arası neden düzelmedi diye sorduğumda yine cevap olarak o romantik özlem eksikliği ile politika tercihi hatalarını düşünebiliriz.

Alıngan Milliyetçilikten Açgözlülüğe Savrulan Türkiye

Tarımın korunması, bitki ve hayvan türlerinin, ağaç, toprak ve suyun miktar, kalite cins ve insan sağlığı etkilerinin denetlenmesi; tarımsal üretimin her alanda, dış rekabete karşı korunması demek. En iyi örneği 1970’lerden itibaren başlayan, AB Ortak Tarım Politikası. AET ye ortak üyelik süreci içinde olduğumuz o yıllarda “Türkiye AET’nin manavı olabilir” dendiğinde, bunu Türk zekâsına hakaret olarak algılayıp kıyametler koparmıştık. Çünkü o sıralar ithal ikamesi sanayi adeta tarımdan kopmanın bahanesi olmuştu. Çiftini bozup, tarlasından kaçan köylü, ülkenin sanayi merkezlerine ve Avrupa’ya kapağı attı. İşte daha o zaman Türkiye tarımı kaybetmeye başlamıştı. Biz bugün bile hâlâ ne kaybettiğimizin farkında değiliz. Aslında tarımsal koruma yöntemlerimizde de hep aksaklıklar vardı. Bunlar uzun süre, ürün kalitesi aleyhine işledi. Korunmaya muhtaç ürün, hayvan, bio-çeşitlilik, genetik özellikleri ile oynanmaması gereken bitkiler, orman ve balıkçılığın korunması ile av yasakları gündemimize geç girdi. Standartları gözetmedik. Bu nedenle, hala ihracat engelleri ve yaptırımlarla karşılaşıyoruz. Tohum ıslah istasyonlarını kapayan, yangın söndürme uçağı almayı unutup orman yangınlarını söndürmekte zorlanan, meralarda altın arayan, balıkçılığı ihmal eden Türkiye tarımı kaybederse dünyada küme düşer.

Tarım Açısından Dünyanın Neresindeyiz?

Çin, pirinç, buğday, mısır, patates, soya fasulyesi, pamuk ve tütün gibi birçok üründe dünyanın en büyük üreticisi. Hayvancılık da Çin tarımının önemli bir parçası. Bilimi tarım ve tarımsal kalkınmanın emrine veren Çin bunun sonucunu alıyor. Tabii sonra sırada ABD, AB ve Avustralya var. Türkiye ise sert küçülmeye rağmen 2025 başında dünyanın en büyük 10 tarım üreticisi ve ihracatçısı ülke içinde 10. sırada gözüküyor. Ama ne yazık ki hiçbir tahıl ürününde, patates gibi temel tarım ürünü üretiminde adı yok. Ancak birçok taze sebze üretiminde dünyanın ilk üç ülkesi arasında. Dünyanın en önemli 5 meyve üreticisi arasında da bulunması, herhalde meyvecilikte ticari örgütlenmenin rolü ve “Tarımsal Bilgi ve Enformasyon Sistemi(AKIS)” uygulamasının rolü olmalı. Çin’in yine başat rol oynadığı meyve tarımında özellikle ayva, kayısı ve kirazda birinci sırada olması dikkat çekici. Fındık, fıstık, koyun sütü ve balcılıkta da ilk 5 büyük ülke arasında[2]. Ayrıca hatırlanacak olursa Türkiye, 2020 de dünya yumurta ihracatının yüzde 7.4 ünü karşılayan bir ülke haline gelerek, 295 milyon dolarlık ihracatla, dünya yumurta ihracatçıları listesinin 3. sırasına kuruluvermişti. 2023 ve 2024 de bu konumunu koruması başarıydı. Tabii bu aynı zamanda neden daha pahalı yumurta yediğimizin de açıklaması[3]. Türkiye 2024 yılının ilk iki ayında yüzde 43 artışla 82 milyon 838 bin dolarlık yumurta ihraç etmiş. Ne diyelim darısı 2025 performansının başına. İş ki Türk çocukları pahalı yumurta yemesin. Evet, tarım, Türkiye GSYİH sının hala yaklaşık yüzde 6 sını yaratıp, çalışabilir nüfusun yaklaşık yüzde 20.7'sine istihdam sağladığına göre, ihracattaki payı sadece yüzde 3[4] olsa bile, halkı gıda enflasyonuna kurban etmeden besleyebilen,  kendine yeterli bir ülke olabilmeli.

 

[1] “Tarım yüzde 12,7 küçüldü” ( 1.12.25), T24 https://t24.com.tr/haber/tuik-acikladi-ucuncu-ceyrek-buyume-rakamlari-belli-oldu,1280282

[2] FAOSTAT, Food and Agriculture Organization of the United Nations 2022 ve 2023 verilerine dayanarak belirlenmiştir

[3] Sema, Kalaycıoğlu (27.02.2025, “Yumurta”, Muhalif Gazetesi

[4] İhracatta, 2025 Mayıs ayı itibarıyla sektör payları: İmalat sanayi yüzde 95; tarım, ormancılık ve balıkçılık: yüzde 3;  madencilik ve taş ocakçılığı yüzde.1.4.

Yorumlar
Z
Ziyaretçi 6 saat önce
Çok kapsamlı ve güzel bir yazı olmuş.
BEĞENME
0
CEVAPLA