İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5171 %-0.02
49,6234 %-0.14
5.748,37 % -0,08
92.326,85 %-1.225
Ara

Kıbrıs’ın yeni first ladysinden “Yeşil Direnç”e destek

YAYINLAMA:
Kıbrıs’ın yeni first ladysinden “Yeşil Direnç”e  destek

Kıbrıs, bu hafta çevre tarihine geçecek bir zirveye ev sahipliği yaptı: Yeşil Direnç Zirvesi.

Kıbrıs’ın ve Türkiye’nin dört bir yanından eğitimciler, iş insanları, çevre örgütleri ve karar alıcılar bir araya geldi. Ama sahnenin gerçek yıldızları çocuklardı… Çünkü Yeşil Okullar Projesi, 100 den fazla okula ulaşmış durumda.

Soda şişelerinden bahçe kumu yapan öğrenciler, geri dönüştürdükleri atıklardan okul eşyaları üreten öğretmenler, dijital fidan bağışıyla ormanlaştırma yapan gençler… Bir zamanlar “çevre eğitimi” denilince tahtadaki bir ders konusundan ibaret olan şey, bugün yaşayan bir kültüre dönüşüyor.

Yeşil Okullar Projesi ‘nin mimarı Prof.Dr. Şerife Gündüz. Final Üniversitesi öğretim üyesi Profosör Gündüz’ün, çıktığı bu yolculuktaki yol arkadaşları ana sınıfından, lise öğrencilerine kadar Kıbrıs’taki tüm öğrenci yaş grupları.

“Sadece doğaya değil, geçmişten gelen kültürel mirasımıza da kulak veriyoruz.” Diyor Sayın hocamız. 100 den fazla okula ulaşan bu projeyi Türkiye’ye de getirmeyi planlıyor Şerife Gündüz ve ilk adres olarak da Gaziantep belirlenmiş.

Proje, Kıbrıs Türk Girişimci Kadınlar Derneği (GİKAD) ve Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle yürütülüyor. Ancak bu sadece bir okul projesi değil; bir iklim dayanışması modeli. Eğitim, özel sektör ve bireyler aynı masada. Okullar çevre kulüpleri kurarken, işletmeler o okullarla eşleşiyor; geri dönüşüm, enerji tasarrufu ve doğa projelerinde el ele veriyorlar.

Benim de katıldığım zirvede, bu bütünlüğün neden vazgeçilmez olduğunu zirvenin açılış konuşmasını yapan, Cumhurbaşkanı eşi Nilden Bektaş Erhürman çarpıcı bir şekilde ifade etti. Kendisi de bir çevre mühendisi olan Sayın Erhürman, yakında başlayacak bütçe görüşmelerinde, yeni yönetimin bu konuya biraz torpil yapabileceği sinyalini verirken,  “Küçük bir ada ülkesiyiz ama doğal kaynaklarımızı sınırsızmış gibi tükettik. Artık her atığı bir kaynak olarak görmeliyiz.” cümlesi ile dikkat çekti. Seçimden sonra cumhurbaşkanı eşi olarak katıldığı ilk etkinliğin çevre ile ilgili olmasının da mutluluğunda olan Bayan Erhürman’ın Kıbrıs’ın iklim krizi sorunlarına çözümüne ilişkin çalışmalarda bizzat yer alması hiç şaşırtıcı olmamalı. Zira kendi ülkemizin Cumhurbaşkanı eşi Emine Erdoğan’ın bu konuda hiçbir eğitimi olmamasına rağmen, İklim Krizine yönelik olarak özellikle sıfır atık konusundaki çalışmaları dünyaca takdir görüyor.  Kaldı ki Nilden Hanım bunun eğitimini almış, kendisinden beklentimiz elbette daha fazla İklim Krizinin çözümlerine ilişkin olarak. Kıbrıs’ın yeni first ladysinin az önce yazdığım cümlesine tekrar dönecek olursam;   “Küçük bir ada ülkesiyiz ama doğal kaynaklarımızı sınırsızmış gibi tükettik. Artık her atığı bir kaynak olarak görmeliyiz.”

Bu cümle, Kıbrıs’ın da dünyanın da temel dengesine işaret ediyor: Tüketim yerine dönüşüm.

Zirvede benim altını çizdiğim konu ise, iklim haberlerinin neden daha çok okunması gerektiğiydi. İklim krizini anlamak yalnızca verilerle olmaz; kültürle olur. Eğer şirketlerin kurum kültürüne, okulların eğitim diline, bireylerin gündelik alışkanlıklarına “iklim bilinci” yerleşmezse, medya da tek başına yeterli olamaz.

Okullar bu noktada büyük bir fırsat: Çünkü orada öğrenilen her davranış, eve, sokağa, geleceğe taşınıyor. Bugün Yeşil Okullar’da yapılan her küçük proje (atıl şişeden kum üretmek, okul bahçesine fidan dikmek, çevre gazeteciliği yapmak ) aslında büyük bir dönüşümün mikro modelleri.

Kıbrıs, su kıtlığıyla, atık yönetimi sorunlarıyla, hızla daralan doğal alanlarıyla iklim krizinin tam kalbinde. Ama tam da bu yüzden Yeşil Okullar gibi projeler, sadece bir eğitim hamlesi değil, bir direnç politikası. “Yeşil direnç” ifadesi bu anlamda tesadüf değil, ada ülkeleri, çocukların eliyle geleceğe direniyor. Şimdi mesele, bu modeli daha geniş ölçeklere taşımak.

İklim krizi bir ders değil, bir davranıştır. Okullarda başlayan her yeşil davranış, toplumun geleceğine atılan tohumdur. Kıbrıs’taki Yeşil Okullar bunu yapıyor: Eğitimi, ekonomiyi ve bireyi aynı denklemde buluşturuyor. Ve bu denklem, dünyanın geleceğini değiştirebilir. Türkiye’de, özellikle deprem bölgesindeki yeni okul projelerinde; belediye-üniversite iş birliklerinde; hatta özel sektör eğitim fonlarında bu tür üç ayaklı sistemlerin örnek alınması gerekiyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *