İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5116 %0.02
49,5708 %-0.08
5.764,11 % 0,19
89.642,02 %-2.875
Ara

ABD-Çin Tarife Savaşının Açık Denizlere Yansıması

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
ABD-Çin Tarife Savaşının Açık Denizlere Yansıması

ABD'nin Çin’den gelen tüm malların ithalatına istisnasız olarak uyguladığı tarifeler Mayıs itibarıyla ortalama yüzde 50 ye yükselmiş bulunuyor. Buna karşılık, Çin'in Amerikan mallarına uyguladığı tarifeler ortalama yüzde 32 civarında. Oranların sekiz yılda neredeyse 1.5 kat artmasının Amerikan bütçe gelirlerine, üretim ve tüketime ne kadar yansıdığı henüz belli değil. Zaten bu nedenle ekonomik olmaktan çok, siyasi rekabet, uyarı veya cezalandırma amaçlı olduğu düşünülüyor. Mayıs ayında Cenevre’de yapılan görüşmelerde, bazı kısıtlayıcı önlemleri kaldırması karşılığında Çin'in ABD'ye nadir mineralleri ihraç etmeye başlayabileceği ve denetimli ürünlerin ABD ne ihracat başvurularının onaylanacağı açıklanmıştı. Ancak Haziran’da ipler yeniden gerildi. ABD Ticaret Sekreterliği, çelik türevi ürünler listesine ev aletlerini de ekleyerek bunların ithalatına yüzde 50 ek tarife uygulanacağını ilan etti. Nihai ürün yerine, içerdiği çelik oranına göre uygulanacak olan yeni tarife, Haziran sonundan itibaren yürürlüğe girmiş bulunuyor. Şu anda ek yüzde 50 tarifeye tabi mallar arasında, buzdolabı ve dondurucular, kurutucular, çamaşır ve bulaşık makineleri ile ocaklar var. Çin boyutunda olmasa bile Trump yönetimi tüm ticaret ortaklarını tarife bombardımanına tuttuğu için başka ülkelere ticaret kayması pek yok gibi. Ama beyaz eşya ve diğer elektrikli ev aletlerinde Alman ve Fransız firmalarının Türk firmalarına göre Amerikan pazarına girme şansı daha fazla olduğu halde, onlar için bile ölçek ve teknik şartlarla ilgili zorluklar var. Ama kalite, marka, dayanıklılık ve satış sonrası hizmetler gibi ayrıntılar da Türk ürünlerinin şansını azaltmakta.

“Harika” Anlaşma Kaçakçılığı Teşvik Eder mi?

ABD-Çin ticaretindeki tarife uygulamaları, yeni değişikliklerle ikili ilişkileri iyice karmaşık hale getirmiş durumda. Özellikle ürün gruplarına özgü denetimler artarken geçerli olacak kurallara ilişkin yönergelerin hazır olmaması önemli bir sorun. Belirsizliğin maliyetinin bu yıl ABD ve Çin kadar, dünya ticaret sistemine çıkacağı kesin. WTO sistemi çökertildi. Çok taraflılık güvencesindeki tarife adaleti ilkesi de berhava. Çok taraflı ticaretin tahtına yeniden oturan ikili ticaret, teşvik uygulamalarında keyfiliği arttırıyor. Bu özellikle yaygın yolsuzluğun bulunduğu ülkelerdeki düzeni daha da bozmak için yeterli. ABD ve Çin arasındaki tarife makasının açılmasını Trump, yaptığı “harika” anlaşmanın sonucu kabul ediyor ve umursamıyor. Ancak bu Çin’in ABD ye yaptığı ihracatın azalmasına neden oluyorsa, bu defa Türkiye gibi ülkelerin Çin malları sağanağına karşı ne gibi korumacı önlemler aldıklarına bakmak gerekir. Çünkü Çin, ABD dışındaki piyasalara daha fazla ihracat yaparak zararını telafi etmeye çalışacaktır. ABD ayrıca Çin'in haksız ticaret uygulamalarına tepki amacı taşıyan ve ulusal güvenlik tehdidi olarak kabul ettiği ürünler için de yasaklayıcı tarifeler uygulamakta. Çelik, alüminyum ve otomobiller üzerine haksız rekabeti telafi edici tarife koyarken, Fentanil gibi uyuşturucu maddelerin, iletişim araçlarının, optik teçhizat ve yarı iletkenlerin ticaretinde ulusal güvenlik şartı aramakta. Bu şart ABD-Çin ticaretindeki ilk açık siyasi eşik olmakla birlikte, Trump’a biraz hak vermek gerek. Çünkü ulusal güvenlik her ülkenin gözetmesi gereken meşru bir konu. Ancak yüksek ve korumacı tarifelerin kaçakçılığa ne kadar davetiye çıkarttığı nedense Trump yönetiminin pek dikkate almadığı bir ayrıntı. Uzun süren serbest ticaret dönemlerinden sonra aniden başlayan korumacılığa karşı kaçakçılığın nasıl ve hangi önlemlerle engelleneceğine ilişkin bir bilgi yok.                                           

                                                                 Suları Bulandıran Çin

Panama Kanalı’nın birleştirdiği iki okyanusun kıyılarındaki limanların Çin tarafından satın alınması/ işletilmesi olasılığı Trump’ın korkulu rüyası.  Eğer anlaşmaya varılırsa kanalın dört büyük limanından hiç olmazsa birinin bir Amerikan şirketi tarafından satın alınmasını/ işletilmesini istiyor. Atlantik kıyısındaki üç limanın bir Tayvan şirketine ait olması sorun değil. Ama Pasifik kıyısındaki Balboa limanının Asya-Amerika ticaretinin yüzde 40 ını elinde tutması ve demiryolu bağlantısının bulunması nedeniyle dünyanın en değerli limanlarından biri olması, Trump’ın bu limanı Çin’e kaptırmama mücadelesinin sebebi. Temmuz sonuna kadar, dünyanın 22 ülkesindeki 41 limanın mülkiyeti gibi Balboa’nın da Hong Kong merkezli Hutchison şirketinden (CKH) iki Batılı şirkete devredilmesini öngören 23 milyar dolarlık anlaşmanın şartlarıyla ilgili görüşmelerin sonuçlanması bekleniyordu. Trump CKH nın bir Çin şirketi olduğunu iddia ediyor ve Balboa limanının Amerikan BlackRock ve İsviçre-İtalyan MSC ye satılmasını bekliyordu. Ama Çin’in, Çin dev devlet taşımacılık şirketi COSCO yu alıcılar arasına sokması, Trump’ın oyununu bozarak anlaşmaya taş koydu. Tabii Trump’ın asıl hedefi Çin’in küresel tedarik zincirleri üzerindeki etkisini azaltmak. Bunun için Panama Kanalında başlayan mücadelenin Orta Doğu ve Kuzey Afrika limanlarına sıçramasına kesin gözle bakmak gerek. Çin’in Kuşak ve Yol projesine bağlı olan veya olmayan limanları satın alması veya işletmesi ile ilgili Amerikan çekinceleri önceleri daha çok Çin’in ticari yayılmasını engellemek amacını güdüyordu. Ama şimdi ticaret yoluyla siyasi etki alanının engellenmesi dünyaya bir güvenlik konusu olarak takdim ediliyor.  BlackRock ve MSC nin BAE ve Umman'dan, Irak ve Mısır'a uzanan kıyılardaki 12 limanı birden devralmaya hazırlandığı yayılan söylentiler arasında. Artık Çin’in sahip olduğu veya talip olacağı her liman Trump’ın radarına takılacak. 

Şimdi Sıra Hangi Limanlarda?  

Çin’in Kum port ve Pire limanları Asya ticaretinin Avrupa’ya Akdeniz üzerinden uzanan yolu üstünde bulunmaları nedeniyle yakında radara yakalanmaya namzet. Ama Çin’in Hayfa Havalimanı'na ve İsrail donanmasının ana üssüne çok yakın olan Hayfa Körfezi Limanı (Haifa Bay Port) topunda ağzındaki ilk liman. Çin devletine ait Şanghay Uluslararası Liman Grubu(SIPG), tarafından 25 yıllığına kiralanarak 2021 de faaliyete başlayan Hayfa Körfezi Limanı'nın kapasitesini iki katına çıkarmak için girişimde bulunması, sadece ABD nin değil İsrail’deki güvenlik lobilerinin de tepkisini çekiyor. "İsrail Çin’in Hayfa Körfez Limanındaki genişlemesini durdurmalı, Hayfa anlaşması yeniden değerlendirilmeli ve ABD ile olan ortak çıkarlarla uyumlu hale getirilmeli” avazeleri şimdi Trump’ı uyandırıp harekete geçirecek kadar yüksek. Suriye’nin Tartus ve Lazkiye limanlarından Rusya’nın ne kadar çıktığı pek belli değil. Ama eğer Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı yerine Kerkük-Banyas boru hattı projesi ikame edilirse oraya da BlackRock ve/veya MSC şirketleri talip olabilir. İş ki Çin Doğunun limanlarından apar topar çıkarılsın.  Türkiye’de de Kumport dışında ağız sulandıran birkaç liman var. Örneğin Alsancak limanı 2017 de Türkiye Varlık Fonu’na devredilmişti. Ama hala TCDD tarafından iletiliyor. BAE 'nin Abu Dabi Port şirketi ile Alsancak’ın satışına yönelik müzakerelerin olumsuz sonuçlandığı açıklandı. Şimdi o kıymetli limanın da talipleri arasına Çin’in girmesi muhtemeldir. Bakalım BlackRock ve MSC da Trump’ın desteği ile Alsancak’a talip olur mu?  Öte yandan bir zamandır Rusya’nın Mersin limanından ve Ak kuyu Nükleer santralinden çekilmekte olduğu haberleri de gelirken, Mersin limanının hangi firmalara satılacağı veya kiralanacağı belirsizliğini koruyor. Ne yazık ki güncele sıkışıp kalmış olan kamu oyununun ve muhalefetin gündeminde bu konular yok. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *