Pestisitli olduğu gerekçesi ile AB’den dönen ürünlerde Bulgaristan’ın oyunu

Türkiye’nin en büyük kiraz ihracatçı temsilcilerinden birinin bu sene daha bir kilo kiraz yemediğini söylesem fıkra anlatıyorum zannedersiniz. Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı, Prof. Dr. Seni Yazgan ile Tarım, İklim Krizi ve Pestisit Kullanımı Üzerine detaylı bir sohbet yaptık.
Sayın Yazgan, Türkiye, dünyada kiraz üretiminde birinci sırada yer alıyor. Ancak bu yıl kiraz yemek neredeyse imkânsız. Tüketiciler fiyatların neden bu kadar yüksek olduğunu merak ediyor. Tüm kirazlar ihracata mı gidiyor?
Hayır, durum öyle değil. Temsil ettiğim firma Türkiye'nin en büyük kiraz ihracatçılarından biri. Ama bu sene ben bile bir kilo kiraz yemedim. Sebebi ise çok açık: Üst üste yaşanan iki şiddetli don olayı, özellikle sert çekirdekli meyvelerde büyük ürün kayıplarına yol açtı. Kiraz, kayısı, nektarin gibi ürünlerde %90'a yakın bir kayıp yaşadık. Hal böyle olunca arz azaldı, fiyatlar fırladı. Şu anda piyasadaki kirazların 400–500 TL gibi fiyatlarla satılmasının temel nedeni bu.
Yani bu bir iklim krizi sonucu diyebilir miyiz?
Kesinlikle evet. Ayrıca iklim değişikliği, sadece donlarla değil, su kaynaklarıyla da tarımı tehdit ediyor. Su rezervlerimiz bu yıl çok düşük. Bu şartlara uyum sağlamayı öğrenmezsek ileride kiraz değil, belki içme suyu bile bulamayacağız. 2050 yılında sıcaklık artışı 1,2 dereceden 1,5 dereceye çıkarsa bu coğrafyada sadece tarım değil, yaşam da zorlaşacak.
Pestisit konusuna gelirsek… Türkiye'de tarım ilaçları kullanımı fazla mı? Pestisitsiz üretim mümkün mü?
Pestisitsiz üretim kesinlikle mümkün değil. Zararlılar artık yılda iki değil altı-yedi döngü geçiriyor. Bu, ilaç kullanımını mecbur hale getiriyor. Bizim en büyük sorunlarımızdan biri, üretici ile ilaç bayisi arasındaki ilişki. Eğitim seviyesi düşük üreticiler, çoğunlukla ellerinde hangi ilaç varsa onu kullanıyor. Oysa doğru zamanda, doğru dozda ve doğru ilaçla müdahale şart.
Avrupa’dan geri dönen ürünler Türkiye'deki pestisit kullanımının fazla olduğunu mu gösteriyor?
Bu konu abartılıyor. Bir örnek vereyim: Aynı dönemde Türkiye ve İspanya’dan gelen aynı ürün, aynı raflarda satışa çıktı. Bir Avrupa laboratuvarında analiz ettirdik. Türkiye'den gelen üründe 2 etken madde vardı, ikisi de limit altındaydı. İspanya’dan gelen üründe 3 etken madde vardı ve ikisi limitin üzerindeydi. Ama raftaydı. Çünkü Türkiye, Bulgaristan’da kapısında büyük sıkıntılar yaşıyor. Bulgaristan bu işi ticari fırsat olarak görüyor. Her analiz onlara para kazandırıyor.
Bu ürünler ihracata çıkmadan önce Türkiye'de test edilmiyor mu?
Ediliyor. Önce ihracatçılar akredite laboratuvarlarda analiz yapıyor. Sonra Tarım Bakanlığı da analiz yapıyor. Tüm bu süreci geçmesine rağmen Bulgaristan bazen "kalıntı var" diyerek ürünleri geri çeviriyor. İtiraz etsek 15-20 gün sürüyor. Bu süreçte tırdaki meyve çürüyor.
Yani sorun analizden çok ticari ve siyasi mi?
Kesinlikle. Hatta bir sefer ürünümüzün imha edildiğini söylediler ama bizim koyduğumuz GPS’li takip cihazıyla ürünün Bulgaristan’da 5 pazarda dolaştığını gördük. Bunlar ciddi denetim sorunlarını gösteriyor.
Peki çözüm öneriniz nedir?
Üreticiler mutlaka örgütlenmeli. Kooperatifler ya da üretici birlikleri üzerinden havza bazlı, planlı tarıma geçilmeli. Sulama, gübreleme ve ilaçlama gibi süreçler merkezi bir planlamayla yapılmalı. Avrupa Yeşil Mutabakatı bunu gerektiriyor. Ayrıca Tarım Bakanlığı da ilaçları takip edecek yeni bir sistem geliştiriyor. Beşeri ilaçlardaki reçete sistemine benzer bir yapı. Kare kodla hangi parsel ne kadar ilaç kullanacak, fazlasını alamayacak.
Bakanlık’tan İlaç Takip Sistemi Geliyor
Bu noktada çok önemli bir gelişmeden de bahsetmek isterim. Tarım ve Orman Bakanlığı, beşeri ilaçlarda olduğu gibi reçeteli ve izlenebilir bir pestisit takip sistemi kurmak üzere çalışma başlattı. Bu sistemle birlikte:
- Her bir pestisit, karekod ile kayıt altına alınacak.
- Ne kadar alana, ne kadar ilaç gerektiği sistem tarafından belirlenecek.
- Örneğin, bir üreticinin beş dönümlük arazisi için beş kilo ilaç yeterliyse, bayiler artık on beş kilo satamayacak.
- Bu sistem hem satışları hem de uygulamaları denetleyebilir hale getirecek.
Bu çok doğru ve yerinde bir adım. İlaçların stoklanması, uygunsuz kullanımı ya da fazladan alım gibi sorunların önüne geçilecek. Aynı zamanda bayiler de denetlenecek, üretici de yönlendirilecek. Böylece yanlış yönlendirme, kontrolsüz satış ve kalıntı sorunları büyük ölçüde azalacaktır.
Peki tüketiciye ne önerirsiniz?
En önemli konu: Mevsimsel ürün tüketmek. Her gün domates, biber, kiraz yemek zorunda değiliz. Vücudun bu yükü kaldırabileceği bir sınır var. Ayrıca aşırı gübreleme sonucu ürünlerde azot birikimi gibi başka sağlık riskleri de var. Bir de sosyal medyada çıkan "şöyle yıkarsan temizlenir" gibi iddialar tamamen hurafe. Sistemik ilaçlar ürünün içine geçiyor. Dış yüzeyi yıkamak yetmiyor.
Son olarak, bu tür spekülasyonlarla tarım sektörü zarar görüyor mu?
Evet, çok. Bilgisi olmayan kişilerin yaptığı yorumlar çok ciddi sonuçlar doğuruyor. Geçmişte bir televizyon yorumcusu tavukla ilgili bir iddiada bulundu, Bandırma’daki 3-4 büyük firma iflas etti. Herkes konuşmasın. Uzman olan konuşsun. Bakanlık da bu konuda gerekli denetimi yapmalı.