Ceviz Dalında Değil, İklim Krizinde Çürüyor
Zamanın birinde, yaşlı bir adam kasabanın kenarındaki boş bir tarlaya ceviz fidanı dikmeye başlar. O sırada yoldan geçen genç bir adam onu görüp yaklaşır:
— “Buralara ceviz dikiyorsun ama, bu ağaç büyüyüp meyve verene kadar sen yaşamazsın ki!” der gülerek.
Yaşlı adam, elindeki küreği toprağa saplayıp gülümser:
— “Evet, belki ben bu ağacın meyvesini göremem. Ama ben de gölgesinde oturduğum ceviz ağaçlarını dikmedim. Onlar benim için dikildi. Şimdi ben de benden sonrakiler için dikiyorum. Göremesem de, bilirim ki bir gün birileri bu ağacın altında serinleyecek, cevizini kırıp yiyecek.”
Ceviz Üreticileri Derneği’nin düzenlediği “Cevizde Verim Artışı İçin Çözümsel Yaklaşımlar ve Küresel Tecrübeler” temalı toplantıda yeni nesil ceviz üreticiler bir aradaydı. Birbirinden donanımlı kişilerin bir araya gelmelerinin nedeni son yıllarda ülkemizin düşen ceviz üretimi.
Her bir konuşmacı dertli. “ESKİDEN BÖYLE DEĞİLDİ”
Bu cümle, Türkiye’de ceviz üreticilerinin son yıllarda en sık kurduğu cümle. Geçmişte dünyanın en büyük üreticilerinden biri olan Türkiye, bugün dalında çürüyen meyveler, çekirge istilasına uğrayan ağaçlar ve ürün verimliliğinde büyük kayıplarla mücadele ediyor. Elbette bunun ekonomik, kültürel, tarımsal birçok sebebi var ama asıl büyük gölge artık netleşti: İklim krizi.
Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Ceviz Üreticileri Derneği toplantısında, bu gerçek tüm çıplaklığıyla masadaydı. İspanya ve Portekiz’den toplantıya katılan sektör temsilcileri, Türkiye’deki ceviz üretimini “kıyaslanamaz” olarak niteledi. Sebep, sadece üretim tekniği değil; toprak kalitesi, eğim, kök derinliği, iklim hassasiyeti, sulama altyapısı ve elbette toprağa duyulan saygı.
Türkiye, 1960’larda ceviz üretiminde dünya birincisiydi. 70’lerde ikinci, 80’lerde Çin’in devreye girmesiyle üçüncü, 90’larda dördüncü sıraya düştü. Bugün ise hâlâ 4. Sıradaki yerini koruyor ama giderek daha çok “hayal kırıklığı” ile anılan bir sektör haline geliyor.

Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı Ömer R. Ergüder’e göre,, “Düşük verimlilik sadece ekonomik sorun değil, sektörde var olma sorunudur.” “Verim düşük, maliyet, çaba, emek, risk yüksek, hayal kırıklıklarımız işin cabası.” “Sorunların iki ana sebebi var. “Bizlerden kaynaklanan, bizim dışımızdaki etkiler” “Bizim dışımızdaki etkilerin başında iklim krizi geliyor. Son 3 yıldır çok etkileniyoruz.”
Üreticileri temsilen konuşan İbrahim Baykal’ın sözleri de üreticilerin derin kaygılarını özetliyor:
“İklim krizinden dolayı son 2 yıldır sıcaklık nedeniyle %30-35, soğuk nedeniyle Marmara’da %30, İç Anadolu’da %70 verim düşüşü yaşadık. Hiç beklemediğimiz bir riskti. Bu artık sadece bizim değil, dünyanın sorunu…”
Sektörün İspanya ve Portekiz temsilcilerine göre ise, Türkiye’de ceviz yetiştiriciliği çoğunlukla “hazırlanmamış topraklarda”, “yüksek eğimli arazilerde” yapılıyor. Oysa ceviz ağacının derin köklere ihtiyacı var. Dahası, iklim kriziyle birlikte ceviz yetiştiriciliği artık sadece toprak değil, zamanlama, çeşit seçimi, tozlaşma döngüsü gibi bilimsel bir süreç gerektiriyor.
Hastalıklarla, istilacı hayvanlarla, sıcaklıkla, donla mücadele eden üreticilerden anladığım şu ki, sorunların hepsi İklim Krizinin sonuçları iken mücadele iklim krizine yönelik değil.
Budama gibi, yeni çeşitler denemek gibi, gübre gibi meselelere odaklanan üreticilere salondan bir soru geldi. “Kaç kişi arazisinde su optimizasyonu yapıyor? “ ki ceviz suya çok ihtiyacı olan bir ürün ve Türkiye su stresi çeken bir ülke. Salondaki oran %1 .
İşte burada toplantıya katılan TOPRAQ Bölge Müdürü Özkan Yurduseven’in sözleri “İklim Krizi ile nasıl mücadele edilebilir?” Sorusuna yanıtlardan sadece birisi oldu.
“Çiftçilikte birinci kural doğru sulamaktır. Akıllı sistemle yapay zeka ile sulama eşiklerini belirleyebiliyoruz. Algoritma tabanlı son teknoloji çözümümüz bitkilerin ihtiyaçlarına yönelik sulama planlaması yaparak doğru zamanda doğru miktarda sulama yapmanızı sağlar. Bahçede çalışanın okuma yazma bilmesi gerekmiyor bu sistemin çalışması için. Hem sulamada hem meteorolojik istasyonlarda suyu verimli kullandığımızda iklim değişikliği ile mücadeleye katkı sağlamış oluyoruz. “
Ama biz ne yapıyoruz?
Sorunun kökeni olan iklim krizine çözüm aramak yerine, yeni fidanlar, yeni çeşitler, farklı gübreler, hatta farklı bölgeler arıyoruz. Oysa krizi doğrudan konuşmadıkça, hiçbir çözüm kalıcı olamaz.
Ceviz üretimi, sadece bir tarım ürünü değil; doğayla, iklimle, toprakla kurulan bir ortaklık. Ve bu ortaklık bozuldu. Kuraklık, dengesiz yağışlar, ani don olayları, zararlılar… Bunların hepsi iklim krizinin sesi.
Çözüm, yeni fidanlarda değil; iklim uyumlu tarım politikalarında, doğaya saygılı toprak yönetiminde, üreticiyi eğiten ve destekleyen sistemlerde yatıyor.
Artık meyve dalında çürümeye başlamadan, kökten düşünmenin zamanı geldi.
Yoksa “daha önce böyle değildi” cümlesi, sadece geçmişe değil, geleceğe de kapanan bir kapıya dönüşecek.