İstanbul
Açık
25°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,5766 %0.04
47,0891 %0.03
4.325,75 % 0,07
118.720,00 %-0.591
Ara

Şaşan Ahlaki Pusula, Ticaret ve Siyaset

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Şaşan Ahlaki Pusula, Ticaret ve Siyaset

Enflasyonun parayı pul eden, gelir adaletsizliğini, geçim sıkıntısını ve yoksullaşmayı derinleştiren etkileri kadar kötü ve kalıcı maliyetleri var. İnsan psikolojinin, toplumsal barışın bozulması, ahlaki pusulanın şaşması, artan fırsatçılık ve yolsuzluk bunların başında geliyor. Sahtekarlık ve aldatmaca doğallaşıyor. Sağ gözün sol göze güveni kalmıyor. Gıdada tağşiş, malzeme ve kaliteden çalma sıradanlaşıyor. Pazarda, markette, bakkalda almadığınızı aldı, bir aldığınızı çift saymak; eksik para üstü vermek, fahiş fiyat istemek ticaretin olağan akışı haline geliyor. Ahlakın sukut ettiği düzende hak ve hukuk arayışının soluğu kesiliyor, denetleyici kamu otoritesi itibar yitiriyor. Herkesin birbirinin ensesini tokatlamaya fırsat kolladığı ortamda, enflasyon yozlaşan toplumsal davranışlardan da besleniyor. Şaşan ahlaki pusula, işçi, işsiz, kentli, köylü, esnaf, çiftçi, memur veya sanatçı ayırmıyor. Salgın hastalık gibi herkese, her kesime bulaşıyor.

Çarıklı Erkan-ı Harp Köylü

Ege köylüsü çalışkan ve yeniliğe açık bir köylüdür. Bereketli topraklarında sebze, meyve tarımı, zeytincilik, küçük-büyük baş hayvancılıkla uğraşır; süt ve süt ürünleri üretir. Ama yıllardır çocuklarını tarım dışı mesleklere yönlendirdiklerini üzüntüyle izlerim. Zaten bugüne kadar köy gençleri arasında veterinerlik veya ziraat mühendisliği gibi meslekleri seçenleri görmedim. Oysa uçak mühendisi olanları bile var. Tarıma duyulan bu isteksizlik ve sevgisizliğin nedenlerinin başında elbette toprakla uğraşmanın zorluğu geliyor. Ama başka etkenler de var: 1. Devletin tarımı yeterince korumaması ve desteklememesi; 2. Verimli topraklarda, zeytinliklerde ve orman alanlarında yerli ve yabancı madencilik firmalarına denetimsiz maden arama izni vermesi; 3. Halk direnişlerine rağmen bunların köylüye alternatif ekmek kapısı olarak takdimi; 4. Kıyı kesimlerindeki tarım topraklarına otelcilik ve yazlık konutların musallat olmasıyla iç turizmin köylüye çiftini bozup, tarlasını satarak yine alternatif fırsat yaratması; 5. Tarımda çalışanların sosyal güvence ve emeklilik hakkından yoksun olması, bunlardan bazıları. Topraktan kopuş dört nala devam. Haksız değiller. Ama geçimini hala tarımdan kazanan kuşak, şimdi artık kurnaz, fırsatçı ve acımzasız. Şehirden geleni aptal biliyor. Yıllardan beri tanıdıklarına bile dost kazığı atmayı meşru hak olarak görüyor. Eli mahkum diye İstanbul fiyatlarının iki, üç mislini istemekten çekinmiyor, utanmıyor.

“Eski Çamlar Bardak” Eski Köylü Esnaf Olunca

Bu köylü 30 yıl önceki tok gözlü, kadir bilir, hak etmediğini istemeyi günah sayan köylü değil. Gözlerini para büyümüş. Topraklarını elden çıkarmazdan önce, alın terini altın fiyatına pazarlamaya çalışan farklı bir köylü. Haksız, hukuksuz düzeni köşe dönme fırsatı olarak gören fırsatçı bir köylü. “Bu nasıl bir fiyat? İstanbul’da bu çok daha ucuz” deyince “ ne yapalım! biz de dışarıdan alıyoruz. Beğenmiyorsan gelirken İstanbul’dan getirirsin” diye cevap veriyor. Çanakkale domatesi üretmeyi bırakmış. Artık Adana’dan veya belki Dağıstan’dan gelen “Çanakkale Domatesi” ni tarlasında satan esnaf- köylü var. İstanbul’da şimdilerde 36 liraya bulunan domates, tarlanın ortasındaki tezgahta 60 lira. “Fahiş fiyat”, şimdi kırsal kesimde, tarım topraklarından, meralardan ve zeytinliklerden çalınmış arazilerde, “orman vasfını yitirmiş” olduğu iddia edilen yerlerde boy atmış yazlık sitelerin ve beş yıldızlı otellerin ortağı olduğu günahın vergisi. Üretmeden ticaretin kapısı şimdi ardına kadar açık. Ama yazın üç ay boyunca yazlıkçı kazıklayıp, kışın yan gelip yatmayı marifet sayan esnaf köylünün değiştirmediği davranışlar da var. Çalışan tarlada da, kocasının marketinde yine kadın. Benim gibi fahiş fiyata itiraz edenlere “ ne yapalım geçim zor” diyen de kadın. Erkek ise yine kahve dedikodusunda siyaset peşinde.

“Ne Olacak Halimiz?”

Olur olmaz yerde siyaset sohbeti, uyanık ve entel görünme arzusunun tezahürü. Güncele hapsolmuş toplumun renksizleşen insanları, kalıplaşmış siyaset cümleleriyle iletişim arayışında. Ama siyaset aynı zamanda konu değiştirmek için ağızda çiğnenerek çürütülen, yapışkan bir sakız. Bazen bir “çevir kazı yanmasın” manevrası. Bölgenin has ürünü domatesin fahiş fiyatına gösterdiğim tepkiyi hiç tınmayan “gözlerinin altı çukur Eminem”, malını almadığım için önce bir “canın sağolsun ablam” faslı geçiyor. “Çakır Eminem” nasılsa enayi bir alıcı bulacağına emin. Ortam biraz yumuşayınca, onu hep selamladığım türkünün ritmini tutturarak “ne olacak halimiz?” diye acıklanıyor. “Şimdi bir de İran-İsrail savaşı çıktı başımıza. Yarın bakarsın bunu da bulamayız” diye satamadığı pahalı domates için kendini avutuyor. Kendince beni de tembih ediyor. “Neyse buna da şükür” diyerek tevekkülle sohbeti tatlıya bağlıyor. “ Emineme selam ederek” oradan ayrılıyorum.

Yorumlar
Z
Ziyaretçi 1 ay önce
Yaşadığınız bu gerçekleri, bize doğruları da hatırlatarak paylaşmanız çok anlamlı sayın hocam, teşekkürler. Ahlak anlayışıyla vatan sevgisi Ile ‘Efendimiz’ yapacağımız köylü tanımı 30 yıldan da eskilerde kaldı sanıyorum. Mahalleye çevrilen eski köylerdeki insanlar artık mükemmel birer ‘lümpen proleter’. Kötü örnekler onların gözlerini boyamış durumda. Kalın sağlıkla.
BEĞENME
0
CEVAPLA