Bir düğün, bir savaş
Günlerden 8 Haziran’dı. Gündeme dikkat çekici bir haber düştü. Sabık ve sakıt (eski ve düşük) İran Şahı Rıza Pehlevi’nin oğlu, Veliaht Prens Rıza Pehlevi, ortanca kızı İman’ı Paris’te görkemli bir düğünle evlendirmişti. Düğüne mollalar rejiminden kaçarak diaspora oluşturan İran’ın eski aristokrat aileleri, eski Şahbanu Farah Pehlevi ve pek çok tanınmış isim katılmıştı.

İman Pehlevi’nin dört yıldır birlikte olduğu, Mayıs ayında New York’ta belediye nikahıyla evlendiği eşinin kimliği çok ilginçti. Jerusalem Post gazetesinin haberine göre damat bey Bradley Sherman Amerikalı bir Yahudiydi. Sherman’ın ne iş yaptığına gelince... Silahlı insansız hava aracı SİHA’ların dağıtımını yapan bir şirketin üst düzey yöneticisiydi.
Şah ailesine yakınlıklarıyla bilinen sürgündeki İranlılar’ın evlilik haberini memnunlukla karşıladıkları, ancak Tahran’daki mollaların çok kızdıkları verilen haberler arasında. Hatta, düğün haberi duyulur duyulmaz, sosyal medyada dünya çapında Yahudi lobilerinin baskısıyla İran’daki rejimin devrileceği, ülkede monarşinin yeniden tesis edilerek Veliaht Prens Rıza Pehlevi’nin yeni Şah olarak Tahran’da tahta oturacağı spekülasyonları yapılmaya başlanmıştı. Zaten Prens Rıza Pehlevi de uzun bir süredir Batı ülkelerinde, geri dönüşü için destek toplama ve kamuoyu oluşturma faaliyetlerini sürdürüyordu.
Düğünün üstünden beş gün geçmişti ki 13 Haziran sabaha karşı İsrail İran’a saldırı başlattı. Ardından İran İsrail’e karşı saldırıya geçti. Yaygın beklenti İsrail’in İran’ı istila edip mollalar rejimini devireceği yönündeydi. Bu beklenti içinde olanlar ya gerçekten bilgisizler ya da algı operasyonu yaratmaya çalışıyorlar.
İran ve İsrail’in nüfuslarıyla yüzölçümlerini karşılaştıralım. İran’ın nüfusu 90 milyonun üstünde, yüzölçümü ise 1.5 milyon kilometrekareye yakın. İsrail’in nüfusu 10 milyon civarında, yüzölçümü ise 22 bin 227 kilometrekare.
İsrail en yüksek teknolojiyle nokta atışı yapıp en üst rütbeli komutanlarını da öldürse acaba 91 milyonluk bir nüfusla nasıl baş edebilir? Ayrıca ABD’nin desteği olmadan İsrail İran’a karşı uzun soluklu bir savaş sürdürebilir mi? Pers İmparatorluğu kurulalı aradan 2,500 yıl geçmiş. İran’da beğenseniz de beğenmeseniz de bir devlet geleneği var. Öyle Irak, Suriye, Libya gibi kısa geçmişli, suni yaratılmış bir ülke değil. Hele İsrail’in sadece 77 yıllık geçmişi olduğunu düşünürseniz İran bir fiskeyle yerle bir edilemez. Şunu da akıldan çıkarmamak lazım: İran dünya petrol ihtiyacının yüzde 20’sini karşılama potansiyeline sahip. Hürmüz Boğazı’ndan petrol tedarikini kestiği zaman ne yapacaksınız? Bakın, bir kaç gün önce ABD Başkanı Donald Trump neler söyledi?
“İsrail’in hava saldırılarıyla hiç bir ilgimiz yok. Ama gerekirse destek verebiliriz.”
Benim okumama göre Trump, İsrail’in bu yaptığından hoşnut değil. Daha da öte bu sözleriyle İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’yu ateşe atıyor. Zaten uzun zamandır Washington mahfillerinde İsrail’in sınır tanımaz saldırganlıklarının dizginlenmesi, Netanyahu’nun terbiye edilmesi gerektiği konuşuluyordu. Bir son dakika haberi de CBS Televizyonu’ndan geldi. Buna göre Trump Netanyahu’yu, İran’ın Ruhani Lideri Ayetullah Ali Hamaney’e suikast yapılmaması için uyarmıştı.
Derken, Netanyahu’nun son bir konuşması yayınlandı. Bu konuşmasında Netanyahu İranlılar’ın Trump’ı öldürebileceklerini söylüyordu. Acaba Netanyahu, Trump’a aba altından sopa gösterip, istediğimiz desteği vermezsen MOSSAD devreye girer, mi demek istemişti? Göreceğiz.
Dikkat çeken başka bir gelişme de Trump’ın önceki gün katıldığı Kanada’da düzenlenen G-7 zirvesinin bitmesinden önce ziyaretini yarıda kesip apar topar ABD’ye dönmesiydi.
İSRAİL’İN KARİZMASI ÇİZİLDİ
Bir de şuna dikkat çekmekte yarar var. İsrail yıllarca kendisinin dünyanın en güvenli ülkesi olduğunu pazarlamasına karşın koruyucu kalkanı Demir Kubbe’nin İran füzeleri tarafından delinmesiydi. Böylece İsrail’in aslında çok güvenlikli ülke olduğu masalı da çöktü.
Bölgemizdeki savaşta son durum böyle. İran’daki rejim İsrail’in saldırıları ve düzenleyeceği suikastlarla değil, İran halkının kendisinin, “Artık yeter,” demesiyle devrilir. Mollavari ya da tek adam rejimleri kendi halklarına zulmettikleri, adalet, hukuk ne varsa tanımadıkları ve kalabalık insan yığınlarını açlığa ve sefalete mahkum ettikleri için halkları tarafından satılmaya mahkumdurlar. Dilerim İranlılar bir an önce harekete geçer ve mollaların saltanatına son verirler.
PARİS’TE İMZALANAN ANLAŞMA
Bunları yazarken İsrail-İran savaşının Türkiye’ye etkileri çok fazla konuşuluyor. Hatta İran’ın Malatya’daki Kürecik radar üssünü vuracağı spekülasyonları bile yapılıyor. Küresel liderimiz yakın dostu Trump’la iki kere telefon görüşmesi yapmış. Acaba ne gibi güvenceler verilmiş olabilir? Derken bizim sayın damat, yani Baykar isimli silah sanayii şirketi sahibi Selçuk Bayraktar, gitti, Paris’te İtalyan Leonardo isimli silah sanayii şirketiyle bir ortaklık anlaşması imzaladı. Leonardo nedir diye sorarsanız.. Açık bilgi kaynaklarına göre İsrail silah sanayiine yazılım dahil her türlü üretim malzemesini sağlayan şirket. Yani, siz Galata Köprüsü’nü kapatacak, Türkiye’nin her yerinde Gazze’de İsrail’in katliamına uğrayan Filistin halkının acılarına farkındalık yaratmak için alemi toplayıp miting yapacaksınız, sonra da İsrail silah sanayiine destek olan bir şirketle ortaklık kuracaksınız. Koltuk kurtarma uğuruna her türlü taklayı atabilirsiniz. Ama karşınızda sizin inandırıcılığınızı sorgulamaya başlayan güçler var. Bu kaçıncı fırıldaklık? Amiyane tabirle, yemezler koçum!