Muhalif kanalların sonradan muhalif konukları
Uzun zamandır haber kanallarında standart bir görüntünün oluştuğunu görüyoruz. Genelde aynı konukların ve moderatörün bölünmüş bir ekranda aynı anda olduğu bir görüntü formatı. Konu elbette ki gündem gereği değişebiliyor ama konuklar genelde aynı. Bu format tüm haber ağırlıklı yayın yapan kanallar için geçerli.
Bu programların konuk profili üç gruba ayrılmakta.
Birinci grupta yer alan ve tamamı ile iktidar savunucusu olup “yandaş” diye tabir edilen kanalların konuk profili. Bu program yandaş konuklardan oluşmakta ve diğer kanallarda olduğu gibi nadiren değişmekte.
İkinci grupta ise daha geniş seyirci kitlesi tarafından izlenme kaygısı ile hareket eden ve tarafsız görüntüsü vermeye çalışan kanallar ve onların konuk profili yer almakta. Bu programlarda genelde ekranın bir tarafına yandaş konuklar, diğer yanına ise muhalif görünümlü konuklar koyarak dengeli bir konuk ve tartışma ortamı izlenimi vermeye çalışıyorlar.
Üçüncü grupta ise konu ve konuklarını tamamı ile muhalif bakış açısı ile oluşturan ve “muhalif” olarak adlandırılan kanallar yer almakta.
Bu yazının konusu bu üçüncü grupta yer alan bir konuk profili ile ilgili.
Bu konuk profili, geçmişte bambaşka bir ülke hayal eden kadroların karşısında durmuş, her türlü sertlikte mücadele etmiş, ya ülke bu noktaya geldikten sonra durumun farkına varmış ya da artık eski mahallesinde itibar görmeyip, kendine bir yer arayanlardan oluşmakta.
Biraz tanıyalım bu figürleri.
Cumhuriyetle birlikte vatandaşlık bilinci ve hakları ile tanışan halkımız doğal bir sürecin ilk adımlarını atmış, başka bir tabirle bağımsız bir ülkenin, özgür bireyleri olma yolunda emeklemeye başlamıştı.
1960’ı yıllarda dünya genelinde yayılan savaş karşıtlığı ve özgürlük talepleri temelli hareketler, 1961 anayasasının sağladığı düşünce, ifade ve örgütlenme alanları başta olmak üzere oluşan özgürlük iklimi ile ülkemizde de karşılık bulmuştu.
Bu süreçte ülkemiz çok sayıda ilerici, çağdaş, demokrat ve idealist insan yetiştirdi. Öğrencisi, gazetecisi, akademisyeni, siyasetçisi, yazarı...
Sözüm, Deniz Gezmiş ve arkadaşları ile başlayan, Uğur Mumcu ve diğer gazeteciler, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok gibi akademisyenler ile devam eden bu ülkeyi aydınlık yarınlara taşıyacak yetişmiş insanların katledilmesi sürecinde, nerede durdukları veya ne tepki gösterdikleri malum eski siyasetçi, yazar ve gazeteci figürlere. Bu figürler bugün ülkenin geleceği ile ilgili analizlerini yapmak için kanal kanal geziyor, demokrasi konusunda uzun ve parlak cümleler kuruyorlar.
Sözüm, bugün muhalif kanallarda kare kare yer alıp bu iktidarı eleştirip, güzel yarınlar için fikir üreten, özellikle 70’li yıllardan başlayarak o aydın kadrolar ile her biri bir şekilde mücadele etmiş, karşılarında durmuş, ya fiilen ya da fikren bugünlere gelmemizde katkısı olanlara.
Bu kadrolu yorumcuların samimiyetsizliği zaten ortada.
“Muhalif kanal” olarak tanımlanan kanalları bu konuda samimiyete davet ediyorum. Bu ülkenin dününü, bugününü ve yarınlarını analiz edecek çağdaş, demokrat ve samimi kadrolar saymakla bitmez. Bu sonradan muhaliflere bu kadar itibara gerek var mı?