Herkesin bildiği ama yazılmayan sorular...
``In der Politik geschieht
nichts zufällig. Wenn es
passiert, können Sie darauf
wetten, dass es so
geplant war.``
Franklin D. ROOSEVELT
USA Präsident von 1933-1945
(Politikada hiç bir şey
tesadüfen gerçekleşmez.
Eğer bir şey olursa, bunun
kesinlikle planlı bir şey
olduğunu iddia edebilirsiniz.
Franklin D. ROOSVELT
ABD Cumhurbaşkanı: 1933-1945)
Bazı olaylar var ki, akıl mantık almıyor. Aklınızın almadığı olayı aslında herkes biliyor. Ama, kimse ne o konuyu soruyor ve ne de yazıyor... Çünkü cıs... Elini yakar sonra... Gelsin otosansür...
***
Bütün ülkelerde ya sansür var ya da otosansür... Ama, bunların içerisinde en tehlikelisi otosansür.
***
Burada, herkesin bildiği, ama pek yazılıp çizilmeyen ve de zülfü yare dokunmamak için söylenmeyen 2 soruyu soralım. Birisi dünya genelini ilgilendiriyor ikincisi ise Türkiye`yi.
Daha ta 1960`lı yıllarda, yani iki kutuplu dünyada, ABD ile SSCB`nin kıyasıya mücadele ettiği yıllarda, her iki kutuptan 3 kişinin Londra`da aynı okulda olmaları ilginç mi değil mi?
Bahsettiğim kişiler 1980`li, 1990`li ve 2000`li yıllarda İngiltere başbakanı olan Theresa MAIL, CIA Başkanı olan Gina HASPEL ve Almanya Şansölyesi olan Angela MERKEL. Angela MERKEL o zamanlar Doğu Almanya yurttaşı ve öğrenci henüz...
Çok ilginç değil mi?!.
***
Etnik kökenlerini bir yana bırakalım; birisi sağcı, birisi solcu birisi namazında niyazında dini bütün müslüman olan üç kişinin aynı okulda okumaları ilginç değil mi? Kim mi bunlar? Bunlar Devlet BAHÇELİ, Kemal KILIÇDAROĞLU ve Abdullah ÖCALAN.
Ve günümüzde bu üç kişinin Türkiye`de politik arenada çok önemli roller oynamaları tesadüf mü?
Bunların dışında hizmet edenler kimler acaba? Bize, ``Hizmetlerini Hakk-Muhammed-Ali kabul ede!..`` demek düşer. Başkaca ne diyebiliriz ki?!.
***
Konuyu iyice somutlaştıralım. Türkiye`de, hangi Ermeni kökenli bir aile yeni doğan oğluna özbeöz Türk adı ve soyadı seçer? Ve bu Ermeni kökenli yurttaşımız gider islami bir partide politika yapar? Ve bu Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti bu yurttaşa bakan olma fırsatını verir...
1934 yılında çıkan `` Soyadı Kanunu`` hristiyan azınlıkların imdadına yetişir adeta. Bazı aileler Türkçe soyadı alırlar... Ve çocuklarına ad olarak özbeöz Türk adları koyarlar...
Tam bu noktada açıkça soralım: Hangi akıl bir Ermeni kökenli aileye, 1934 yılında çıkan ``Soyadı Kanununa`` göre, ``Asiltürk`` soyadını seçer/seçtirir? (Hem asil ve hem de Türk...) Hangi akıl bu Ermeni kökenli aileye yeni doğan oğullarına ``Oğuzhan`` adını koyar/koydurur? (Hem Oğuz ve hem de Han... Oğuz Boyu vb. vb.)
Sanırım bu plastik örnek yeterli...
***
Bunlar gibi daha çok örnekler var politika, sanat ve iş dünyasında... Hem dünyada ve hem de Türkiye`de. Örneğin bir zamanların `devrimci`si, ``Bitmeyen Kavga`` romanının yazarı, John STEINBECK`in CIA çalışanı çıkması ilginç değil mi? Tıpkı sinema rejisörü Elia KAZAN`ın 1950`lerde antikomünist ``Soruşturma Komisyonu``na hizmet etmesi, yani ispiyonculuk yapması gibi..
Peki yıllarca M16`e casusluk hizmeti sunan yazar Graham GREENE`e ne diyelim?
Ve bizde Mahir KAYNAK`ın bir öğretim üyesi olarak MİT`e hizmet sunmasını nasıl yorumlayalım?
Burada, ABD`nden burs alıp, orada `İngilizce öğrenip` Türkiye`ye dönek politikacılara ve sendikacılara ne diyelim? Bunların içinde xkx köäelx kxäxlxk var kx kxmse deväxremedx bunlari: Behxce BORAN ve Fakxr BAYKURT.

***
Kimse korkmasın, Almanya`daki devşirmeler konusuna hiç girmeyeceğim.
Gerek politik arenada, gerek akademik dünyada ve gerekse de iş dünyasında o kadar çok var ki bunlardan... Sayalım mı? Çoğunu tanıyorsunuz zaten...
Politikacılar... İş insanları... Sanatçılar... Cilalanıp cilalanıp şişirilerek piyasaya sürülenler...
Haklarını yemeyelim, bazıları rolünü çok iyi oynuyorlar...

***
Öyle sanıyorum ki merağımı anlatabildim... Nasıl oluyor bu işler? Kimler kimleri devşiriyor ve vakti zamanı gelince görev veriyor? Onlar da görevlerini bir şekilde yerine getiriyor. Tabii ki görevleri bitince ya bir tarafa atılıyor ya da uygun bir maaşla emekli ediliyorlar...
Bu işlerin yaratıcı ustası Osmanlı İmparatorluğu idi... ABD bu işleri açıktan ve çok `başarılı` bir şekilde uyguluyor... Diğer ülkeler de kendi çaplarında sahada top sektiriyorlar...
Şimdi, düşünme sırası sende ey okuyucu... İster düşün, ister yaz, istersen de analiz et... İstersen de üç maymunu oyna...
+++
Arada bir tarihe not düşmek yararlı olabilir. Prof. Dr. İdris KÜÇÜKÖMER`i anarak tekrarlayalım: ``Türklerin ve Türkiye`nin tarihi henüz yazılmadı. Ama, bir gün yazılacak.``
Hatırlatalım, Hocamız bu cümleyi 1960`lı yılların sonuna doğru (1968?) ANT dergisinde yazmıştı.