Diplomanın Yedeği Şart II
Bir zamanlar diplomamı sadece kaybetmekten korkardım. Artık iptal edilmesinden de korkuyorum.
Önceki yazımın konusu, diplomayı yedekleme önerim tamamen benim kişisel çözümümdü. Yakınlık ve önem algımla alakalıydı. Benim de diplomam var ya… İşte İmamoğlu’nun diploması iptal edilince konuyu kendime yakın ve önemli hissettim. "Benim de diplomam iptal edilirse…" diye endişelendim. Psikolojik yani.
Kolektif sorumluluk algısı gibi sosyolojik bir hassasiyetim yoktu.
Yazım üzerine bana ulaşan değerlendirmelerden anladım ki, diploma iptali sadece benim kişisel endişem değilmiş. Yani diploması olan başka birileri de benzer endişeler taşıyormuş. Mesele, toplumsal bir travmaya dönüşmüş.
Zaten toplumsal olma hali çok sayıda bireyin bireysel hallerinin toplamından oluşmuyor mu?
***
Diplomamı hem fiziksel olarak (saklama, koruma) hem de alternatif yollarla (yedekleme) güvence altına alma şansım yok. Kilitli kutuda saklasam veya sayısal kopyasını buluta yüklesem, güvence altına almış olamam. Bu tür yöntemler belki çalınmaya veya kaybolmaya karşı çare olabilir. Ama iptal edilmesine önlem olamaz.
Diyelim ki 40 yıllık diplomayı kırk kilitli çelik kasada saklıyorum. İptal edildiğinde, 40 yıldır kasada duran sahici diplomam anında sahte olmuş olur.
Bu durumda; sahte belge bulundurmak durumunda kalmamak için, o kırk kilidin kırkını kendim açıp, içinde saklı kırk yıllık diplomamı kendi ellerimle yok etmeliyim. Yoksa sahte belge bulundurmuş olurum. Buluta yüklediğim kopyasını da hemen silmem gerekir.
Modern yöntemlerle çözüm bulma şansım yok. O yüzden ilkel atalarımızın ilkel yöntemlerine mecburuz. Stoklama ve yedekleme, insanın kıtlık, tehdit veya belirsizlik karşısında kaynakları (yiyecek, bilgi, statü, kimlik) koruma ve geleceğe hazırlık yapma çabasının bir parçası. İlkel düzeyde, bu dürtü "Hayatta kalma" (survival) içgüdüsünden doğuyor.
Diplomamın iptal ihtimaline karşı çözümü, ilkel atalarımızın bu içgüdüsel davranışında buluyorum. Stoklama veya yedeklemekten başka aklıma gelen daha iyi bir çözüm yok.
***
Erdoğan çiftçilerle buluşmasında, “Şimdi ben bir şey tavsiye edeceğim. Ben şunu yapıyorum, her akşam yatarken manda yoğurdu. Manda yoğurdu hakikaten kalitedir, çok iyidir. Onun içine şöyle Medine hurması doğrarım, 3 tane veya 5 tane. Ona biraz çay kaşığı kestane balı ve yulaf ezmesi atarım. Bu dörtlüyü karıştırarak yer yatarım, şifa. Eskişehir'de bizde olan belediyelerden biri, o sürekli bakraç içinde manda yoğurdumu gönderir. Bir de Ankara Mamak belediye başkanımız bakraç içinde temin ediyor. Tavsiye ederim." ifadesini kullanmıştı.
Benim: "Şimdi ben bir şey tavsiye edeceğim. Ben şunu yapıyorum, yeni bir üniversite okuyorum. İptal edilmesi ihtimaline karşılık, diplomamı yedekliyorum. Tavsiye ederim." ifadelerim Erdoğan’ın dedikleriyle örtüşüyor.
Doğrusu, benim diploma yedekleme önerim tamamen kendi kişisel koşullarımla alakalı. Genel bir geçerliliği olduğunu söyleyemem. İmamoğlu’nun diploması iptal edilmeden başlamıştım yeni üniversiteye. Yani zaten diplomayı yedeklemek üzereyim.
İşte bu durumda, diploma yedekleme önerim birtakım sorunlar içeriyor. Her şeyden önce benmerkezci bir tavır olduğunu söyleyebilirim. Yedek diplomanın iptale karşı şifa olacağını düşündüğümden, herkese tavsiye ediyorum. Halbuki herkesin vakti ve koşulları buna uygun olmayabilir.
Tıpkı herkesin Ankara Mamak’tan bakraç içinde yoğurt temin etme imkânı olmaması gibi.
Çok farklı sebeplerden başladığım yeni üniversite sürecim sorunsuz ilerlediğinden, "İşe yarıyor" diye genelleştiriyor olmam, "bilişsel önyargı" (Confirmation bias) diye tanımlanıyor. "Ben yapıyorum, oluyor" diyerek buradan ürettiğim delil ise "alıntı yanılgısı" (Narrative fallacy) diye ifade ediliyor.
Neyse ki toplumu etkileyebilecek siyasi figür, sanatçı, kanaat önderi vb. bir vasfım olmadığından, vatandaşta "Ben demek ki bu şifaya (yedek diploma veya manda yoğurdu) ulaşamıyorum, eksik bir insanım" gibi düşüncelere (psikolojik yalıtım - psychological insulation) yol açmıyorum.
Ama şifa niyetine yine de tavsiye ediyorum: Diplomanın yedeği şart.
***
“Normal şartlarda ayda iki kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız… Biber alırız 3 tane alırız bir kilo alacağımıza" diyerek, geçim tavsiyesi veren AKP 22, 24 ve 27. Dönem Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ…
Katıldığı televizyon programında, “Ben gidip kasaba 100 lira verip et almıyorum. Gidip kuzuyu kestiriyorum” diyerek, tasarruf önlemlerinden örnekler veren BBP Genel Başkanı Destici...
“Her akşam yatarken manda yoğurdu, Medine hurması, kestane balı ve yulaf karışımı yerim” diye şifa öneren Erdoğan…
Ve toplumsal travmaya çare olarak yedek diploma öneren, ben!
Dört farklı kişi, dört farklı konu lakin tek istikamet; gurur verici!
***
Aslında bu yazının konusu, "Diplomanın yedeği şart" yazıma gelen geribildirimlerin değerlendirilmesiydi. Ama uzadı. O yüzden: Devam edecek...