İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5352 %0.05
49,6395 %0.02
5.778,77 % 0,45
92.050,74 %-1.076
Ara

Kıbrıs Türkü iradesine sahip çıkmalıdır

YAYINLAMA:
Kıbrıs Türkü iradesine sahip çıkmalıdır

Dış müdahaleler, algı operasyonları ve iç çekişmelere rağmen, Kıbrıs Türk halkı kendi kaderine sahip çıkacak bilinç ve iradeye sahiptir. Olmalıdır.

Yusuf KANLI

Kıbrıs Türkü yine bir seçim dönemine girdi. Ama bu kez mesele sadece sandığa kimin ismini yazacağımız değil; irademize kimin ipotek koymaya çalıştığı ve bizim buna ne ölçüde direnebileceğimizdir.

Seçim atmosferi her zamanki gibi puslu.

Ankara’dan esen sıcak-soğuk rüzgarlar, aday işaret etmeler, kamuoyu yönlendirmeleri geçmişte de vardı, bugün daha da yoğun hissediliyor.

Ne yazık ki bu müdahaleler zamanla alışılmış, neredeyse normalleşmiş gibi görünüyor.

Ancak artık mesele sadece Türkiye’nin etkisiyle sınırlı da değil.

Son yıllarda Avrupa Birliği ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi kaynaklı “beşinci kol” faaliyetleri adanın kuzeyinde sistemli bir şekilde yürütülüyor.

AB ve Rum vakıflarının fonlarıyla desteklenen sözde sivil toplum projeleri, kültürel etkinlikler ve medya çalışmaları,

Kıbrıs Türk halkının milli kimliğini aşındırmaya, Anavatan Türkiye ile olan gönül bağını gevşetmeye yönelik stratejik hamlelerdir.

Amaç açıktır: Kıbrıs Türkü’nü Türkiye’den koparmak, aidiyetsiz bir topluluğa dönüştürmek ve nihayetinde adayı Rum hâkimiyetine hazırlamak.

Tarih boyunca türlü baskılara ve oyunlara rağmen var olmayı başaran bir halk için bu senaryolar yeni değildir.

Ve geçmişte olduğu gibi, bugün de Kıbrıs Türk halkı, iradesine sahip çıkacak güce ve bilince sahiptir.

Tartışırız, atışırız ama birlikte ayakta dururuz

Elbette biz Kıbrıs Türkleri kendi içimizde sıkça tartışırız. Ağzımızı açtığımız anda birbirimize söylenmedik söz bırakmayız. İftirayı, hakareti, bağırmayı da bazen düşünce özgürlüğü diye meşrulaştırırız.

Ama dışarıdan bir müdahale geldi mi, ister Ankara’dan, ister Brüksel’den, ister güneyden, işte o zaman içgüdüsel bir refleksle kenetleniriz.

Bu halk, evinin içinde birbirine kızsa da, dışarıdan gelen taşa karşı birbirinin kalkanı olmayı bilir.

Son günlerde yaşanan Yılmaz Özdil tartışması da bu karakterimizin yeni bir yansımasıdır.

Özdil’in üslubundan gocunmuş olabiliriz.

Kimimiz ifadesini ağır bulmuş, kimimiz tavrını ölçüsüz görmüş olabilir.

Ama Kıbrıs Türk kültüründe eleştiriye tahammül etmek ve eleştiriden ders çıkarabilmek bir erdemdir.

Biz gün boyu tartışırız, karşı fikirlerle atışırız, ama tartışma bittikten sonra oturur, kahvemizi veya rakımızı birlikte içer, sohbet ederiz. Demokrasiyi sadece sandıkta değil, hayatın içinde yaşarız.

Özdil gibi Türkiye kamuoyunda etkili kalemlere, onlarla doğru iletişim kurarak sesimizi duyurmaya ihtiyacımız var.

Kapıları kapatmak, düşmanlık üretmek değil, bilakis doğru bilgiyi anlatmak ve kazanmak gerekir.

Bugün Kıbrıs Türk halkına düşen görev nettir: İrademize sahip çıkmak. Ne Ankara’dan, ne Brüksel’den, ne de Lefkoşa’nın güneyinden gelen müdahalelere boyun eğmemek. Kendi kaderimizi başkalarının yazmasına izin vermemek. Kıbrıs Türkü, yalnızca Rum saldırılarına karşı değil, dünyanın ikiyüzlü politikalarına karşı da onurlu bir varoluş mücadelesi vermektedir.

Bu mücadele kolay kazanılmadı; bedeli şehitlerle, gözyaşıyla, on yıllarca süren kuşatmalarla ödendi.

Türkiye’siz bir gelecek tasavvur edilemez

Bugün yapılması gereken, birbirimizi yıpratmak değil, birbirimize güvenmektir. Seçimler geçer, hükümetler değişir, ama milletlerin onuru ve varoluş iddiası baki kalır.

Unutulmamalıdır ki: Kıbrıs Türk halkının iradesi masa başı pazarlıklarla dizayn edilemeyecek kadar değerlidir. Çeşitli imkanlar ve sahte vaatlerle bu halkın bağımsızlık şuuru satın alınamaz.

Gerçek Atatürkçüler, Atatürk’ün harita üzerinde Kıbrıs’ı işaret ederek yaptığı o tarihî uyarıyı bugün dünden daha fazla ciddiye almak zorundadır: “Bu adaya mutlaka dikkat edin.”

Çünkü Kıbrıs sadece coğrafi bir mesele değildir; Türk milletinin Doğu Akdeniz’deki bekasının adıdır.

Sağduyunun bir gün mutlaka galip geleceğine inananlardanım. Ama sağduyu, rüzgâra göre yön değiştirenlerin değil, doğru bildiği yolda kararlılıkla yürüyenlerin erdemidir. Hatırlayın. Ne diyordu rahmetli liderimiz Rauf Denktaş? “Düşüncelerinde bir ileri, bir geri adımlar atmayacaksın, her dönemin adamı değil, her dönem adam olacaksın!”

Rüzgâr ne kadar sert eserse essin, doğru yerde duranlar er ya da geç haklı çıkar.

Kıbrıs Türkü, kaderini başkalarının insafına bırakmayacak kadar köklü bir tarihe ve şehit kanlarıyla sulanmış bir toprağa sahiptir. Kıbrıs Türk halkının ilham kaynağı her zaman Türkiye olmuştur.

Bu gerçeği en veciz şekilde ifade edenlerden biri rahmetli liderimiz Dr. Fazıl Küçük olmuştur. “Türkiyesiz hiçbir şey olmaz, hiçbir şey yapamayız be çocuklar…” demiyor muydu Dr. Küçük?

Ve ebedi liderimiz Rauf Denktaş da, 2004 Annan Planı oylaması öncesinde, Kıbrıs Türkü’ne Avrupa Birliği vatandaşlığı, Türkçenin AB dili olması gibi cazip vaatler sunulurken, Türkiye olmadan hiçbir geleceğin mümkün olamayacağını o unutulmaz “Türkiye’siz cennete bile gitmem” sözleriyle dile getirmemiş miydi?

Bugün de Kıbrıs Türk halkının rehberi bu bilinç olmalıdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *