Cihatçıların cinnet halleri
Yazılarımda iç siyasetle fazla ilgilenmemeye çalışıyorum. Çalışıyorum da bazen öylesine akıl almaz gelişmeler karşıma çıkıyor ki yazmadan edemiyorum. Son örnek siyasal İslamcı Yeni Şafak gazetesi ve bir zamanlar AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarının metin yazarı ve eski baş danışmanı Aydın Ünal.
Yeni Şafak denilen mevkuteyi okumam. O mevkutede yazı yazan Aydın Ünal’ın köşesi beni ilgilendirmez. Ancak Bugün Kıbrıs gazetesinde bir yazı dikkatimi çekti. Hatırlatırım, Bugün Kıbrıs, kara para aklayıcısı, yasa dışı bahis patronu Halil Falyalı’nın Türkiye’deki önemli siyasiler hakkında tuttuğu kasetlerin öyküsünü yayımlayıp dünyaya ilan eden gazete... Şaşırma eşiğimi çoktan aştığımı düşünüyordum ama yazıyı okurken ağzım açık kaldı; sizlerle paylaşayım dedim. Ama ondan önce size, yazıya konu olan, tıpkı Türkiye’de İmam Hatip Okulları’yla yapılması hedeflenen gibi KKTC’de de dini ağırlıklı eğitimin dayatılmak istenmesi tartışmalarından iki cümleyle söz edeyim. 2002 yılından önce Türkiye’de yaşananların benzeri, bugünlerde KKTC’de kamusal alan ve okullarda baş örtüsü serbestisi dayatmaları varmış. Bu dayatmalar besbelli Ankara’dan yapılıyor. Buna karşılık da Kıbrıslı Türkler buna direniyorlar. Çağdaş eğitimden uzaklaşılmaya çalışıldığını, baş örtüsünün siyasal İslam’ın simgesi olduğunu ve laiklikle bağdaşamayacağını, ifade özgürlüğüyle ise hiç ilgisi olmadığını söyleyip karşı çıkıyorlar.
Gelelim Bugün Kıbrıs gazetesinde, Aydın Ünal’ın yazısına yapılan yoruma.. Öldürülen kara para aklayıcısı Halil Falyalı’nın Türkiye’deki önemli siyasilerle ilgili çektiği video kasetler haberinin artçı şokları devam ederken Bugün Kıbrıs gazetesinin yazısını okuyalım:
“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski baş danışmanı ve AKP eski milletvekili Aydın Ünal’ın Yeni Şafak’taki son köşe yazısı skandal ifadelerle dolu. Ünal, KKTC’deki toplumsal değişimleri hedef alarak, baş örtüsü tartışmaları ve laik yaşam tarzını bir ‘milli güvenlik tehdidi’ olarak niteledi. Daha da ileri giderek ’51 yıl sonra Kıbrıs’a bir kez daha Barış Harekatı yapmak, Kıbrıs’ı kurtarmak kaçınılmaz görünüyor,’ ifadesiyle askeri müdahale çağırısında bulundu.
“Ünal’ın bu ifadeleri, başta Kıbrıslı Türkler olmak üzere bir çok kesimin tepkisini çekti. Sosyal medyada ve çeşitli basın organlarında ‘Kıbrıs’ta yaşayan Türkler’e yönelik tehdit’, ‘sivillere karşı şiddeti meşrulaştırma girişimi’ ve ‘demokratik iradeye müdahale’ yorumları yapıldı.
“Kıbrıs meselesi üstünde yıllarca çalışan uzmanlar bu tür söylemlerin, Kıbrıslı Türkler’in kendi kimliklerini ve geleceklerini tayin etme hakkını yok sayan, vesayetçi ve otoriter bir zihniyetin dışavurumu olduğunu belirtiyor. Ünal’ın askeri müdahale çağırısı niteliğindeki ifadeleri, demokratik toplumlarda tartışılması dahi tehlikeli bir söylem olarak değerlendiriliyor.
“Kıbrıslı Türkler’in demokratik tercihleri, toplumsal yaşam tarzları ve düşünce özgürlüğü, Türkiye’deki bazı çevrelerin dayattığı ideolojik çerçevelere sığmayabilir. Ancak bu farklılık, silahla ya da baskıyla ‘düzeltilmesi’ gereken bir tehdit değil, aksine, çoğulculuğun ve özgürlüğün bir göstergesi olarak görülmeli.
“Aydın Ünal’ın yazısı Türkiye’de bazı siyasi aktörlerin KKTC’ye yönelik bakışındaki sorunları bir kez daha gözler önüne serdi. Kıbrıs’a ‘ayna’ tutanlar önce kendi içlerine bakmalı.”
Yazıyı okurken gerçekten Ankara’da kimilerinin KKTC’yi nasıl kendi arka bahçeleri, hatta “yavru”ları gibi gördüklerini ortaya seriyor, diye düşündüm. Çok hastalıklı bir zihniyet.
Aydın Ünal yazısında Kıbrıs’taki laiklik ve demokrasi anlayışını “milli güvenlik tehdidi” olarak görüyor ve KKTC’de laikliğe son verilmesi için askeri müdahale çağırısında bulunuyor. Aydın Ünal acaba bu yazısıyla kendisinin ve kendisi gibi düşünenlerin Türkiye için milli güvenlik tehdidi haline geldiklerini anlamıyor mu?
AB’nin, 2004’teki genişleme kararında Kıbrıs Rum Kesimi’ni (bütün dünya Rum tarafını Kıbrıs’ın meşru devleti olarak tanıyor, KKTC’nin devlet kimliğini kabul etmiyor) tam üyeliğe kabul etmesiyle bütün ada Avrupa Birliği toprağı sayılıyor. Aydın Ünal denen zat bu sözleriyle AB toprağına askeri müdahale çağırısı yaptığının farkında değil mi? İkinci olarak da şunu söylemek lazım:
Ortadoğu’da cihat ilan ederek neo-Osmanlı yayılmacılığı yapmaya kalkıştınız; tutmadı. Hatta son Suriye hamlesiyle de hezimete uğradınız. Şimdi kala kala son çare olarak KKTC’yi mi buldunuz? Benden size tavsiye. Orada çok kötü duvara toslarsınız. Bir tavsiye daha: Acilen bir psikiyatriste görünün. Mazhar Osman hayatta olsaydı sizi hemen Bakırköy Akıl ve Ruh Hastalıkları Hastanesi’ne yatırırdı. Bizdeki amiyane tabirle, kafasındaki bir kaç tahtası eksik zatın uzun süre baş danışmanlık yaptığı Türkiye’nin bugün düştüğü duruma şaşırmamak lazım.