Ziyaretin olası sonuçları
Recep Tayyip Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyaretleri gerçekleştikleri dönemler ve yarattıkları sonuçlar bakımından genelde dikkat çekici oldu.
İlk ziyaret Erdoğan henüz başbakan olmadan önce yapıldı. Yalnızca AKP Genel Başkanı sıfatıyla kabul edilmesi, ABD’nin Milli Görüş gömleğini çıkaran ve ABD karşıtı olan hocasından ayrılan Erdoğan’a verdiği desteğin açık bir göstergesiydi.
5 Kasım 2007 ziyareti, haftalar öncesinden konuşulmaya başlanan, medya tarafından büyük önem atfedilen ve iddialara göre Türkiye siyasetini en fazla etkileyen buluşma oldu. Temmuz ayında yapılan seçimleri yüzde 47 oy oranıyla kazanan Erdoğan en güçlü dönemindeydi. ABD ile ilişkiler son derece iyi gidiyordu. Bu görüşmeden kısa bir süre sonra Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları başlatıldı. Türkiye’nin yıllar boyunca ana gündemi bu davalar oldu. Bu operasyonların başlatılma kararının 5 Kasım 2007’deki Erdoğan-Bush görüşmesinde alındığı hem o dönemde hem de sonraki süreçte birçok kişi ve çevre tarafından iddia edildi.
Zamanla iktidarın ABD ile ilişkileri bozulduğu için aralıklar uzasa da Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyaretleri sürdü. Gerçekleşen son buluşma ise şekli bakımından AKP Genel Başkanı sıfatıyla yapılana, etkisi bakımından 5 Kasım 2007’dekine benzer özellikler taşıyor.
Öncelikle medya her ne kadar üzerinde duramasa da Trump’ın hileli seçimler üzerine sarf ettiği sözler ve meşruiyet sağlama çıkışı son derece önemli ve dikkat çekicidir.
ABD için kendi çıkarları ile paralel ilerledikten sonra demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi kavramların hiçbir geçerliliğinin olmadığı zaten bilinen bir gerçektir. Türkiye’de bu değerlerin aşınmasına rağmen Erdoğan’ın meşruiyetinin sağlamlaştırılacağına dair verilen güvenceler önümüzdeki süreçte iç siyasetin daha da gerilmesine yol açabilecek sonuçlar doğurabilir. Çünkü belli ki Erdoğan’ın ABD açısından iyi bir müttefik olduğu onaylanmış, böylelikle muhaliflere yönelik baskının arttırılması yolunda herhangi bir engel bulunmadığı görülmüştür.
ABD desteği sağlandıktan sonra, yaşanacak oy kaybı riski belli ki ikinci plana atılacak, ne olursa olsun iktidarda kalma planı bu güvenceyle sürdürülecektir.
Trump’ın Suriye’deki iktidar değişikliğinin Erdoğan’ın zaferi olduğuna yönelik açıklaması ise Türkiye’nin ilerleyen dönemde başını ağrıtabilecek niteliktedir. Karışıklığın sürdüğü, hatta her geçen gün daha da arttığı Suriye’de istikrarın sağlanamamasının ve çatışmaların sürmesinin bütün sorumluluğu bu açıklamayla birlikte tamamen Türkiye’nin üzerine yıkılmış durumdadır. İstikrarsızlığın doğuracağı kötü sonuçların faturasının ilk olarak Türkiye’ye çıkartılması artık ciddi bir tehlike olarak karşımızdadır.
Medyada yapılan olumlu propagandaya rağmen son ziyaretin bekleneni vermediği objektif bakıldığında rahatlıkla görülebilecek bir gerçektir. ABD ile uzun süredir devam eden birçok meselenin çözüme kavuşturulamamış olmasının yanında, bu ziyaretle birlikte yeni sorunların doğduğu da söylenebilir. KAAN savaş uçağı için yapılması planlanan motor alımına ABD Kongresi tarafından onay verilmemesi bunun ilk işaretidir.