Bakanın telekız merakı
Yıl 1963. Dünya basınına bir bomba düştü. İngiltere’nin Muhafazakar Partili Savaş Bakanı John Profumo, telekızlarla düşüp kalktığı, yetmemiş gibi Sovyetler Birliği’nin istihbarat servisi KGB’ye devlet sırlarını sızdırdığı şüphesi ortaya çıkınca görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı.
Babası İtalyan asıllı olan John Profumo İngiltere’nin en iyi eğitim vermesiyle bilinen üniversitelerinden Oxford’dan mezun olmuştu. Profumo Oxford’dayken, 1930’lu yıllarda Gisela Klein isimli Alman bir öğrenciyle sevgili olmuş, birliktelikleri uzun süre devam etmişti. Yıllar sonra Gisela Klein’ın Alman Nazi istihbaratına çalıştığı ortaya çıkmış, bu nedenle İngiliz iç istihbarat servisi MI5 Profumo’yu mercek altına almıştı.
Aradan yıllar ve İkinci Dünya Savaşı geçmiş, Profumo Muhafazakar Başbakan Harold Macmillan Hükümeti’nin Savaş Bakanı olmuştu.
Evli olan Profumo eğlenceye düşkünlüğüyle tanınıyordu. Temmuz 1961’de bir akşam, verdiği partilerle ünlü Vikont Astor’un malikanesindeki bir davete katıldı. O davette Christine Keeler isimli 19 yaşındaki foto modelle tanıştı. İkilinin ilişkisi o gece başladı. Kendini foto model olarak tanıtan Keeler’ın aslında bilinen bir telekız olduğu daha sonra ortaya çıkacaktı.
Bu ilişki MI5 tarafından anında öğrenildi. İstihbarat ajanları Keeler’in arabulucusu olduğu bilinen Steven Ward adlı kişinin tehlikeli birisi olduğunu bildirerek Profumo’yu uyardılar. Çapkın bakan bunun üstüne telekız olarak da çalışan Christine Keeler’la ilişkisini kesti. Ne var ki tam o sıralar Keeler’ın Londra’daki Sovyet Büyükelçiliği’nde deniz ataşesi kisvesi altında KGB ajanı olan Sergey İvanov’la da düşüp kalktığı ortaya çıktı. Mesele bakanın çapkınlığının çok ötesine geçmiş, ulusal güvenlik sorunu haline gelmişti.
Derken, muhalefetteki İşçi Partisi milletvekillerinden George Wigg Profumo’nun Christine Keeler’le ilişkisi olduğunu Avam Kamarası’nın bir oturumunda açıkladı. Profumo bunun üstüne Keeler’i tanıdığını ama aralarında hiç bir ilişki olmadığını ileri sürerek konunun üstüne gidecek basın mensuplarını uyararak hepsine dava açacağını bildirdi.
Ne var ki Profumo’nun bu tehdidi işe yaramadı. Gazeteler olayın üstüne gitmeye devam ettiler. Başbakan Macmillan olayın dallanıp budaklanması üstüne Profumo’dan istifa etmesini istedi. O yıllarda bir siyasetçinin hele de Avam Kamarası’nda açıkça yalan söylemesi affedilmez bir suçtu. Profumo istifa etti ama Mcmillan Hükümeti ciddi yara almıştı. İngiltere’de 1964 genel seçimlerinin galibi, büyük ölçüde Profumo skandalı nedeniyle İşçi Partisi olacaktı.
Olay nereden mi aklıma geldi? Son zamanlarda bizde patlak veren skandallar, kim kimle kokain çekmiş, grup seks partilerine katılmış? Kokain denen uyarıcı madde nasıl bu kadar kolay bulunup torbacıların eline düşüyor ve bir telefon mesafesinden kullanıcılara servis edilebiliyor? Kimler bu kokain baronları? Onlar hakkında ağızlar kapalı. İşin içine siyasetçiler, iş insanları, spor kulüpleri yöneticileri, üst düzey medya mensupları karışmış. Akıl alır gibi değil.
Toplumda belli mevkilere gelen insanların özel yaşamlarına çok dikkat etmeleri gerektiği bilinen bir kuraldır. Ama beşer şaşar misali, hele de bizde, alt tabakadan yetişerek sınıf atlayıp belli mevkilere gelen insanlar ne oldum delisi haline geliyor, kontrolu elden kaçırıveriyorlar. Son ise hep hüsran. İtibarın beş paralık olması, siyaset ve medya mevtası haline gelmek... Para, şan, şöhret, mutlak güç demek ki insanı böylesine zıvanadan çıkarıyor.
Sizlere anlattığım Profumo skandalının üstünden tam 62 yıl geçmiş ama hala dün yaşanmış gibi hatırlanabiliyor.
2026 insanlık ve dünyaya iyilik getirsin, siyasi İslam hayatımızdan çıksın, gelen gideni aratmasın.