Monroe doktrini ve İngiliz parmağı
Trump Yönetimi geçenlerde yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’ni açıkladı. Belge Batı dünyasında tam bir şok etkisi yaratırken “Yeni Binyılın Kalkınma Hedefleri” (Millenium’s Development Goals) konusunda BM’ye uzun süredir danışmanlık yapan Amerikalı ekonomi profesörü Jeffrey Sachs başta olmak üzere tanınmış kanaat önderleri tarafından topa tutuldu. Belgenin dibacesinde (giriş bölümü) Monroe Doktrini esas alınarak kaleme alındığı yazılı. Monroe Doktrini nedir diye soracak olursanız anlatayım.
Yıl 1823. Dönemin ABD Başkanı James Monroe Kongre’ye yıllık konuşmasını yapıyor ve diyor ki: Avrupalı güçler herhangi bir şekilde Batı Yarıküre’nin (Kuzey ve Güney Amerika) işlerine müdahale eder, sömürgecilik girişimlerinde bulunurlarsa karşılığını alırlar.
O yıllarda ABD Avrupalı güçlerin Florida, Pasifik Okyanusu’nun kuzey batısı ve Latin Amerika’yla fazlasıyla ilgilendiklerinden endişeliydi. Zaten Rusya Alaska’dan Oregon’a kadar neredeyse bütün Pasifik kıyısını kontrolu altına almış, bölgeyi kendisininkiler dışında bütün öteki ülke gemilerinin girişine kapatmıştı. Bunun üstüne, İspanya’nın, Avrupalı müttefiklerinin yardımıyla Latin Amerika’daki eski sömürgelerini yeniden ele geçirmeye hazırlandığı haberleri yayılmaya başlamıştı.
Avrupa’nın iki Amerika kıtasına müdahale hazırlıkları ABD olduğu kadar İngiltere’nin de çıkarlarıyla çatışıyordu. İngiltere’nin Latin Amerika ülkeleriyle ticaretinin tam gelişmekte olduğu bir sırada İspanya’nın böylesi bir müdahale hazırlığı Londra’nın hiç işine gelmiyordu. Bunun üstüne, 1823’te İngiltere Dışişleri bakanı George Canning, ABD’ye Avrupa’nın Kuzey ve Güney Amerika’ya daha fazla müdahalesinin önünü kesmek için ortak bir açıklama yapmayı teklif etti. Ancak bu teklif ABD Dışişleri Bakanı Quincy Adams tarafından geri çevrilince Başkan James Monroe Avrupa’yı uyaran ve Monroe Doktrini adı verilen tek taraflı açıklamasını yapma kararı aldı. ABD’nin 19. yüzyılda Avrupa’ya askeri bakımdan karşı koyacak gücü olmadığı için Monroe Doktrini’ni kaba kuvvetle savunma görevini İngiliz Kıraliyet Deniz Kuvvetleri üstlendi. Böylece ABD Kuzey ve Güney Amerika’nın tek hakimi haline geldi. Yani Monroe diyordu ki: Amerika Amerikalılar’ındır. Siz Avrupalılar geldiniz, burayı kurdunuz. Kızılderilileri vs kestiniz. Ama artık burada biz bir devlet kurduk. Siz buraya bulaşmayın, biz de size bulaşmayacağız.
Fakat 1904’te Theodore Roosevelt’in başkan olmasıyla doktrine bir ekleme yapılarak ABD’nin artık askeri güce sahip olması nedeniyle Latin Amerika’nın “polisiye gücü” olmaya sıvandığı dünya aleme ilan edildi.
Aradan geçen yıllarda çeşitli ABD yönetimleri Monroe Doktrini üstünde değişiklikler yapsa da belgenin özü günümüze kadar kaldı. Hatırlayın Arjantin, Brezilya, Nikaragua, Şili ve öbür Latin Amerika ülkelerindeki askeri darbeleri... Bunlar ABD’nin “olur”u olmadan mı yapıldı sanırsınız?
Şimdi diyeceksiniz ki Trump durup dururken neden Monroe Doktrini’ni ortaya attı? Anlaşıldığı kadarıyla Trump Amerika kıtası çevresinde tek başına at oynatmak istiyor. Eskiden yapılmış olan, sözüm ona egemen ülkelerdeki askeri darbeler artık Trump’ı kesmiyor. Güney Amerika ülkeleri ve Kanada’yı arka bahçesi olarak görüyor. Dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip olmasıyla bilinen Venezuela’da Maduro Yönetimi’ni devirip ülkeyi istila etmeye kalkışıyor. Karayipler’de ABD savaş gemileri fazla mesai yapıyor. Zaten hatırlayın, Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz Meksika Körfezi’nin ismini değiştirmeye, Kanada’yı ABD’nin 51. eyaleti yapmaya kalkışmıştı. Bununla yetinmemiş, NATO’nun Avrupalı müttefiklerine artık hiç bir askeri ödenek ayırmak istemediğini, gerekirse ABD’yi NATO’dan çıkaracağını bile söylemişti. Trump’ın marifetleri bununla da kalmıyor, Danimarka’yı Grönland’ı işgal etmekle de tehdit ediyordu. Şimdilik bu tehdidinden vaz geçmiş görünüyor.
Ancak görünen o ki Trump, Başkanlığının daha bir yılı bile dolmadan dünyayı karıştırmayı, Avrupa ülkelerini yalnızlaştırıp eski kıta üstünde istediği gibi at oynatmayı hedefliyor. Şimdilik göz diktiği bölgelerden birisi nadir toprak elementlerine sahip olduğu bilinen Ukrayna ve korkarım aynı nedenle bizim Eskişehir bölgesi.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesine kimileri bir kaçığın hezeyanları gözüyle bakıp ciddiye almayabilir. Ancak durum çok ciddi. Nasıl ki 1939’da Almanya’da bir kaçık bütün dünyayı savaşa sürükleyip milyonlarca insanın ölümüne neden olduysa Trump da bugün benzer bir girişimde bulunabilir.
Dikkatinizi çekerim. Trump’ın İngiltere’ye yaptığı resmi ziyaretin üstünden ancak bir ay geçtikten sonra bu belgenin açıklanması da anlamlı. Britanya ve Kuzey Denizi’ndeki bazı adalara sıkışmasına rağmen hala dünyanın en önemli oyun kurucusu olarak bilinen İngiltere ya da Birleşik Krallık’ın bu belgede parmağı var mı? Akıl hocalığı yaptı mı? İlerleyen zamanlarda anlarız. İngiltere’nin tarihsel ismi Albion. Albion’un anlamı “beyaz toprak”.Güney kıyılarının, özellikle Dover bölgesinin beyaz kalkerle kaplı olması nedeniyle Albion denilmiş. Fransa İngiltere’nin AB’den çıkma kararı (Brexit) sırasında “Perfide Albion” (Hain İngiltere) sözleriyle tepki gösterirken acaba haklı mıydı?