82 ve Baader-Meinhof Fenomeni: Bir Tehdidin Anlamsal Doygunluğu
Kıbrıs’ta Ersin Tatar seçimi kaybedince, Bahçeli, “Kuzey Kıbrıs Parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır” dedi. Bahçeli, “81 Düzce’den sonra 82’nin Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olması kaçınılmaz hale gelmiştir” ifadesini kullandı.
82, ilk defa pandemi döneminde dikkatimi çekmişti. Bir maç için Yunanistan’a giden Galatasaray’a PCR testi yapılmak istenince, takım Türkiye’ye geri dönmüştü. İşte o sıralar fark ettiğim “82 Atina” paylaşımlarını önce anlamamıştım. Meğerse “Tepemizi attırmayın! Bir gece ansızın geliriz, Atina’yı 82’nci vilayet yaparız!” demekmiş.
82’nin “yerli ve milli bir refleks” olduğunu böyle öğrenmiştim.
O günden sonra hep karşılaştım 82 ile. Yaşadığım şey tam bir “Baader- Meinhof fenomeni”ydi.
Bu fenomen, bir şeyi ilk kez öğrendikten veya fark ettikten sonra, o şeyin aniden etrafınızda çok daha sık karşınıza çıkmaya başlaması hissidir.
Sonrasında 82’yi nerelerde görmedim ki? “82 Kudüs”, “82 Şam”, “82 Atina”, “82 Selanik”, “82 Kerkük”, “82 Musul”, “82 Kahire” …
Bahçeli’nin “82 Kıbrıs” ifadesini kaçırmamış olmam, bu fenomen ile açıklanabilir.
Cem Küçük’ün televizyon programında söyledikleri bugün gibi gözümün önünde: “Orası Suriye’nin toprağı ama… Şimdi Mekke, Medine bizde olsa kötü mü olur ya? Kudüs bende olsa kötü mü olur? 82 Kudüs, 83 Şam, 84 Mekke, 85 Medine, 86 Kahire (…) Ama bizim olsa fena mı olur ya… Sevinmez misin abi ya?”
Nazif Okumuş, eklemişti: “Kerkük ve Musul’u sayanlar da var.”
Bir şey, bu kadar mı yürekten istenir? “Sevinmez misin abi ya?” demesi insanın yüreğinin yağını eritir. Kıyamazsınız. “Keşke Mekke, Medine Cem Küçük’lerin olsun, Kudüs Cem Küçük’ün olsun.” diye, içimden desteklediğimi hatırlıyorum.
***
82'nin Kudüs'ten Şam'a, Atina’dan Selanik’e savrulmasıyla tıpkı bir kelimeyi defalarca tekrarlayınca anlamını yitirmesi gibi, bir çeşit Anlamsal Doygunluk'a ulaşma ihtimali söz konusudur. Tamamen “yerli ve milli tehdit” söylemi artık bir rutin, hatta bir espri kaynağı haline gelebilir.
Bu duruma karşı çözüm önerim ise basit: 82'nin eski gücünü geri kazanması için, acilen yeni bir ilçe 'il' yapılmalı ve ona 82 kodu verilmelidir.
Türkiye genelinde il olma potansiyeli taşıyan çok sayıda ilçe bulunuyor. Bu ilçeler arasında; Kozan, Kahta, Polatlı, Bandırma, Edremit, Ergani, Yüksekova, Elbistan, Lüleburgaz, Ereğli, Midyat, Ünye, Cizre, Fethiye, Nazilli, Akhisar, Erciş, Manavgat, İskenderun, Siverek, Çorlu, İnegöl, Alanya ve Tarsus yer alıyor.
Turgut Özal’ın verdiği “Siverek il olacak.” sözünün tutulmaması üzerine, Siverekliler eski Cumhurbaşkanı dahil 13 siyasetçiyi mahkemeye vermişti. Bu tutumuyla Siverek, diğer adaylara fark atar. Benim tercihim Siverek olur. Ama hangisinin olacağından ziyade, birinin olması, il sayımızın 82’ye çıkması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Böyle olursa; dosta güven, düşmana kaygı veren “yerli ve milli tehdit” ve yeni 'yüksek siyaset' söylemimiz doğal olarak bir sonraki sayıya, 83'e geçecektir. '83 Atina', '83 Kıbrıs' denileceğinden, söylem yeniden tazelenmiş, ilk etki gücüne kavuşmuş olacaktır.
***
Hiç “82 Yunanistan” veya “82 Suriye” denildiğini duymadım. O yüzden “82 Kıbrıs” denilmesini yadırgadım. Halbuki “82 Lefkoşa” denilebilirdi. Gerekiyorsa “83 Gazimağusa”, “84 Girne” diye devam edebilirdi. Veya “82-L Lefkoşa”, “82-Gz Gazimağusa”, “82-Gr Girne” diye yeni bir kodlamaya geçilebilirdi.
Veya 82: Selanik, Atina, Musul, Kerkük, Şam, Kahire gibi şehir isimleriyle değil, Yunanistan, Suriye, Mısır… gibi ülke isimleriyle birlikte kullanılmalıydı. Hem “82 Kıbrıs”, hem “82 Selanik” olmaz.
***
“81 Düzce’den sonra 82’nin Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olması kaçınılmaz hale gelmiştir” ifadesinde dikkat çeken bir fark var. 82, ilk kez dışa değil içe dönük bir hedefi, bizden bir hedefi, işaret ediyordu.
82, yüklendiği misyon gereği tehdit ve buna bağlı işgal, harekât, operasyon vs. yaptırımlar çağrıştırır. “82 Atina”, “82 Kudüs” ... derken zihnimizde oluşan algı bu çerçevededir.
“82 Kıbrıs”, bu açıdan kafa karıştırmaktadır. “Kıbrıs Harekâtı” zaten yapılmamış olsaydı “Kıbrıs’a harekât mı düşünülüyor?” sorusu akla gelebilirdi. Ama öyle bir durum söz konusu değil.
Bahçeli açıklamasını, yeni bir açıklama ile açıklamasaydı, ben bu düğümü çözemezdim.
Birkaç gün sonraki açıklamasında, federasyon tartışmalarının Türkiye açısından tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini belirterek, “KKTC’de federasyon, Suriye’de federasyon amaçlayan güçleri de tetikler. Bu da Türkiye açısından kabul edilemez. Bu kapsamda baktığımızda en doğru kararın KKTC’nin Türkiye’ye katılması olacaktır” dedi.
Ben de durduk yere “82 Kıbrıs” nereden çıktı diye düşünüp duruyordum.
Kıbrıs’ta seçimi %62,76 ile kazanan Tufan Erhürman, Ankara'nın desteklediği iki devletli çözüm yerine Kıbrıs Cumhuriyeti ile federasyon temelli müzakerelere geri dönülmesini savunuyormuş ya… İşte bu da Suriye’de federasyon amaçlayan güçleri tetiklermiş.
Meğerse mesaj Kıbrıs’tan ziyade Suriye’deki federasyon amaçlayan güçlereymiş. Tetiklenirlerse 82, onlaraymış.