Meşruiyet sorunsalı
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Amerika seferini bitirip Türkiye’ye döndü. Döndü de özellikle Washington’da ABD’nin kaçık Başkanı Donald Trump’la iki saat yirmi dakika süren görüşmesinde yaşananları, o görüşmeden önce söylenen sözleri duyup okudukça utançtan yüzüm kızardı.
Neler mi oldu? Anlatayım... Önce Erdoğan Fox News haber kanalına verdiği mülakatta Trump’la ilgili “Trump savaşları bitireceğini söylüyordu. Gazze’yi bitirebildi mi? Hayır. Ukrayna’yı bitirebildi mi? Hayır,” deyince ortam gerildi. Malum, Trump dünyada yedi savaşı sona erdirmekle övünüyor ve Nobel Barış Ödülü almak istiyor. Erdoğan bu sözleriyle Trump’ın “savaşları bitiren adam” imajını yerle bir ederken devreye ABD’nin sapı silik Dışişleri Bakanı Marco Rubio girdi. “Sorunlarını çözmek için bize geliyorlar. Erdoğan gibi. Beş dakikalık bir görüşme için yalvar yakar oluyorlar,”mealinde bir tepki verdi. Bizim Dışişleri Bakanlığı’ndan ses seda yok. O arada İletişim Başkanlığı, Erdoğan’ın konuşmasıyla ilgili Fox News’dan kaynaklanan bir çeviri hatası olduğunu ileri sürse de Amerikan televizyon kanalı haberinin arkasında durdu ve çeviri hatası olmadığını açıkladı.
Derken, ABD’nin bölge genel valisi gibi davranan Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 2025 Concordia Zirvesi’nde bir konuşma yaptı. BBC News’un haberine göre Barrack Türkiye’yle ABD Kongresi arasındaki sorunlara ilişkin bir soruyu yanıtlarken , “On yıldır S-400, F-35 ve F-16’lar gibi aynı meselelerle uğraşıyoruz,” dedi. Barrack devamla şu dehşetli cümleleri telaffuz etti:
“Başkanımız (Trump), ‘Bundan bıktım. İlişkiler düzeyinde bir adım atalım ve ihtiyacı olanı verelim,’ dedi. ‘Tamam sayın başkan, neye ihtiyacı var?’ diye sorduğumda, ‘Meşruiyet,’ dedi. Çok akıllı birisi. Mesele sınırlar, S-400 ya da F-16’lar değil. Mesele meşruiyet.”
Barrack ikili ilişkilerin seyri konusunda da şu yorumu yaptı:
“(Erdoğan) 71 yaşına geldi. (Türkiye) bir demokrasi ama otoriter gibi. Başkan Trump dahice bir şekilde,’Çözüm olarak ona meşruiyet vermeliyim,’ dedi. Şu an bu oluyor. Bence bunun sonucunda büyük değişiklikler göreceksiniz.”
Bu ne demek? Bir ülkenin lideri ya da iktidarı meşruiyetini halkından alır. Yani ABD Başkanı istedi ve verdi diye bir iktidar meşru mu sayılır? Bir ülke ve devlet için bundan daha küçültücü ifadeler kullanılabilir mi? Keşke Erdoğan çıkıp, “Siz ne biçim sözler söylüyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti sizin vassalınız mı? “ deseydi. Ama demedi. Belki de Barrack’ın bu sözlerinden haberi olmadı. Onun olmadıysa danışmanları ne güne duruyor?
Ayrıca Barrack, “Meşruiyeti verdikten sonra büyük değişiklikler olacak,” derken neyi kast ediyor? Türkiye’nin, batağa saplanmış tam bir Ortadoğu ülkesine dönüşmesini mi?
İlgimi çeken, Trump’la görüşmesi sırasında Erdoğan’ın bir ara Barrack’ın yanına gidip onunla bir kaç dostça söz etmesinden sonra işaret parmağıyla göğsüne dokunduğu video karesiydi. Erdoğan anlaşılan Barrack’la iyi bir dostluk kurmuş.
“BU ADAM HİLELİ SEÇİMLERİ İYİ BİLİR”
Gelelim, Erdoğan’ın Trump’la Beyaz Saray’daki Oval Ofis’te yaptığı görüşmeye... Basına açık toplantıda sürekli Trump konuştu. Erdoğan yüzünde hafif bir gülümsemeyle susmayı tercih etti. Yıllar önce Davos’ta yaptığı “Van minut” çıkışı benzeri sert bir tepki beklememekle birlikte Erdoğan’ın bir kaç kelam etmesini umuyordum. Olmadı. Erdoğan sanki Oval Ofis’te değil de başka bir alemdeydi.
Toplantıda Trump Erdoğan’ı öve öve bitiremedi. Ondan sürekli, “Bu adam,” diye söz etti. “ Ben rica ettim, bu adam Rahip Brunson’ı hemen serbest bıraktı,” diye hatırlatma yaptı. Ne zillet!
Hızını alamayan Trump, 2020 Başkanlık seçimlerini, hile karıştırıldığı için kaybettiğini söyledikten sonra gülerek Erdoğan’a döndü:
“Bakın, bu adam hileli seçimleri (rigged elections) iyi bilir.” Aaa, o da ne demek? Trump bu sözlerine bir an önce açıklık getirmelidir.
Bir ara, “Bu adam Halkbank davası konusunda bana ricacı oldu,” cümlesini sarf etti. Ardından şöyle devam etti:
“Bu adam Suriye’de zafer kazandı. Ama bunu kabul etmek istemiyor.” Yani, Suriye’de olanların bütün sorumluluğunu sanki Erdoğan’a yıkmak istiyordu. Bizim Cumhurbaşkanı buna da ses çıkarmadı.
Derken konu Türkiye’nin Rusya ‘dan doğal gaz alımına geldiğinde Trump bunun kısa sürede sona erdirilip ABD doğal gazının alımının hayata geçirilmesini dilediğine işaret etti; iki ülke arasındaki ticaret hacminin 100 milyar dolara yükseltileceğinden dem vurdu. Oh, ne güzel. Anlaşılan 100 milyar dolarlık ticaret hacminin bütün yükü Türkiye’nin, daha doğrusu Türk halkının sırtına bindirilecek.
Bütün bu olanlar içinde ben Barrack’ın “meşruiyet” sözüne fena halde takıldım. Bakalım Erdoğan Türkiye’ye döndüğünde Barrack’ın ima ettiği biçimiyle “kendisine tanınan meşruiyet” konusunda neler yapacak? İçimi şimdiden bir korku sardı.