Bu böyle gitmez! Türkiye, demokrasiden sapmaz!
Prof Dr. Adem Sözüer, CHP'nin hukukçularının isteği üzerine hazırladıkları mütalaayı imzalı olarak duruşmadan yaklaşık 10 saat önce bana göndermişti. İlerleyen saatlere karşın 27 sayfalık mütalaayı dikkatle okudum.
NORMAL BİR HUKUK DAVANIN REDDİNİ GEREKTİRİRDİ
Söz konusu bilimsel mütalaaya karşın bırakın mutlak butlanı, tedbir kararının bile çıkmayacağını; hukuk normalinin davanın reddi olması gerektiğini müşahede ettim. Ancak, ertesi sabahki duruşmada mahkemeden hukuk normaline uygun bir karar yerine, yani davanın reddi yerine tedbir kararı verilmeden usul yönünden davanın 24 Ekim'e ertelenmesi kararı çıktı. Prof. Dr. Kalaycıoğlu'nun kavramıyla ifade edeyim; demek ki Sultanizm böyle buyurdu! Demek ki CHP'nin üzerinde daha tepinmek gerekiyor! Dokuz kez reddedilen tedbir istemi onuncu kez reddedildi! Hukuku değersizleştiren ne varsa yaşanıyor! Özel'in açıkladığı, İstanbul’da CHP'ye kayyım atayan hakimin ve eşinin AK Parti kontağı hukukun hal-i pür melalini ortaya koymaya yetiyor da artıyor.
Prof. Dr. Sözüer, duruşmadan sonra mütalaayı sosyal medya hesabından aşağıdaki notla yayınladı:
“CHP kurultay davası ile ilgili olarak; Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğu, görülmekte olan davada ve yürütülen kovuşturmada; mutlak butlan veya yokluk gibi kararların hukuka aykırı olacağı, kayyım atama veya sair tedbir kararların da haksız olacağı, verilecek hukuka aykırı kararların devam etmekte olan olağan ve olağanüstü kurultay süreçlerini durduramayacağına dair Volkan Aslan ile hazırladığımız bilimsel mütalaa...”
PROF. DR. SÖZÜER VE DR. ASLAN'IN MÜTALAASININ "SONUÇ" BÖLÜMÜ
Aşağıya, 27 sayfalık mütalaanın dokuzuncu ve son bölümü olan "Sonuç" bölümünün tamamını aktarıyorum:
1. Siyasi partilerin kurultay, il ve ilçe kongrelerinde seçim yapılması durumunda, seçimle ilgili uyuşmazlıklar bakımından Siyasi Partiler Kanunu (SPK), m. 21’in uygulanması ve uyuşmazlık hakkında karar verme yetkisinin ilgili seçim kuruluna ait olduğu, YSK’nın 5 Eylül 2025’te İstanbul ilçe kongrelerinin durdurulmasını tam kanunsuzluk olarak nitelendirerek kaldırmasının da bu durumu teyit ettiği,
2. Kurultayda gerçekleşen, genel başkanın ve diğer organların seçImı ile bu seçImlere yönelik SPK’da özel düzenleme bulunduğundan bu seçmlerin iptal ile ilgili olarak Dernekler Kanunu yahut Medeni Kanun’daki genel düzenlemelerin uygulanmasının mümkün olmadığı,
3. İtiraz şekli SPK’da düzenlenmeyen kurultay kararları ile ilgili olarak Dernekler kanunu yahut Meden Kanun’daki genel kurul kararlarının iptaline ilişkin düzenlemelerin uygulama alanı bulabileceği,
4. SPK, m. 21’in uygulama alanı bulmadığı, merkez organları seçmler dışındak uyuşmazlık konusu kurultay kararları bakımından ortada mutlak butlan veya yokluk sebebi bulunmadığından Meden Kanun, m. 83/3’ün mütalaa konusu uyuşmazlık bakımından uygulanma kabiliyeti bulunmadığı,
5. SPK, m. 21’de belrtlen süre geçse dahi Yüksek Seçim Kurulunun tam kanunsuzluk lçtihadı ile seçimleri iptal edebllildiği ancak mütalaa konusu uyuşmazlık bakımından seçilme yeterliliğine ilişkin yahut tam kanunsuzluk çthadının uygulanmasını gerektrecek bir itiraz yahut bulgunun söz konusu olmadığı, zira olağanüstü kurultayın iptal talebyle yapılan başvurunun Yüksek Seçim Kurulu tarafından llçe seçim kurulu kararının kesn olması ve ortada “tam kanunsuzluk halinin” de bulunmamasına dayanılarak reddedildiği, Kasım 2023’te gerçekleştrlen kurultay bakımından ise Yüksek Seçim Kuruluna bu yönde bir başvuru da yapılmadığı,
6. Ceza mahkemesinde görülen davada da delegelere menfaat sağlamak yönündeki iddaların doğru olması durumunda dahi delegelerin kamu görevlisi olmaması nedeniyle menfaat temininin rüşvet suçu olarak nitelendirilemeyeceği,
7. Birkaç delegeye yönelik örneğin tehdit veya hürriyetten yoksun bırakma gibi suçlar işlenmiş olsa dahi seçim sonucunu değiştirmeyecek bu tür fiiller nedeniyle sadece suç işleyen kişilerin ceza sorumluluğunun gündeme geleceği, böyle münferit hallerin kurultay seçimlerini etkleyecek bir sonuç doğuramayacağı,
8. Yine bir varsayım olarak örneğin görev sürelernn dolması dışında gelinen aşama itibariyle merkez organlarına seçilmiş olan kişilerin kazandıkları sıfatları kaybetmelerinin ancak merkez organlarında yer alma yeterliliklerini kaybetmeleri halinde söz konusu olabileceği; bu bakımdan söz konusu yeterliliklerin kaybının kısıtlanma, ceza mahkumiyet alma gibi durumlarda gündeme gelebileceği, bu durumun dahi, kurultayda kesinleşmiş seçimlerin geçmşe yönelik olarak iptal sonucuna yol açmayacağı,
9. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, mütalaa konusu merkez organlarının seçimler bakımından hukuk mahkemeler görevsiz olduğu gibi kurultay iptalinin gerekçeler olarak sunulan iddalarla ilgili ceza soruşturması ve kovuşturması sürecinin de merkez organlarının seçimler üzerinde herhangi bir etkiye yol açmayacağı, kurultayda seçilmiş bir kişiyle ilgili kesinleşmiş bir yargı kararı ile bir hak yoksunluğu hükmü söz konusu olması varsayımında ise bu kesinleşmiş hükmün sadece ilgili kişiler için sonuç doğuracağı ve bu gibi hallerin de kurultayda yapılan seçimlerin geçersizliğine yol açmasının hukuken mümkün olmadığı, 10. Asliye Hukuk Mahkemelerinin Siyasi Partiler Kanunu’ndaki açık hükümlere rağmen kendilerini görevli sayıp siyasi partlerin kurultaylardaki seçimlerle ilgili kendilerini görevli sayıp davalara bakmalarının Anayasa ve slyasi partiler mevzuatında öngörülen seçim yargısını ortadan kaldıracak nitelikte bir sonuç doğuracağı, bu nedenle görevsizlik kararının verilmesi gerektiği, buna rağmen somut uyuşmazlıkta hukuk mahkemesi kendini görevli saysa dahi mutlak butlan veya yokluk kararının verlmesinin hiçbir dayanağının söz konusu olmadığı, mevcut dava veya ilgili kovuşturmalarda verlecek kayyım, tedbir v.b kararların hukuka aykırı olacağı, bunların başlayan olağan ve olağanüstü kurultay süreçlerini engellemeyeceği,
Sonuçlarına varmış bulunmaktayız. Saygılarımızla."
CHP ÜYESİ OLMAYANLAR NASIL MÜŞTEKİ OLABİLİYOR?
Ankara'daki duruşmada hakimin davayı açanların CHP ile bağının sorulması kararını da verdi. Oysa internete bile bakılsa müştekilerin parti üyeliklerinin davayı açmadan önce son bulduğu görülebilirdi. Örneğin davacı Lütfü Savaş daha adaylığının söz konusu olduğu dönemlerdeki tutumu nedeniyle ihraç edilmişti. Bu tablo, iktidarın ileri sürdüğü, CHP'nin tarafları olduğu, onların birbiriyle 'dalaştığı' tezini çürütüyor.
CHP'YE GÖNÜL VERENLER DE, SEÇMEN DE GERÇEĞİ GÖRÜYOR
Öteyandan, bütün bu gelişmeler bir yandan CHP'yi konsolide ediyor, kenetliyor. Ekrem İmamoğlu'na açılan çok sayıda dava, belediyelerin üzerindeki operasyon dalgaları, tehdit ve şantajla açılan transfer borsası, iktidarın araçsallaştırdığı yargıyla CHP'nin üzerinde adeta tepinmesiyle oluşan tabloya seçmen, yurttaş hiç inanmıyor. AK Parti seçmeninin yüzde 30'u, MHP seçmeninin yüzde 45'i dahi inanmıyor.
KILIÇDAROĞLU, ŞİMDİ SUSARAK KONUŞUYOR AMA ZATEN ZAMANINDA İDİYECEĞİNİ DEMİŞTİ
Dünkü duruşma sürecinde ve öncesinde kamuoyu gibi ben de merak ettim; acaba CHP'nin 7. Genel Başkanı Kılıçdaroğlu konuşacak mi? Ne diyecek?
Kılıçdaroğlu, ne duruşma öncesinde ne de sonrasında konuşmadı. Susmayı tercih etti. Aslına bakarsanız aylar önce bir televizyon kanalına çıkıp diyeceğini demişti! Ondan sonra kritik eşiklerde 'susarak' konuştu! O televizyonda konuştukları iktidarı yüreklendirdi. Bir merkezden planlandığı belli olan dava dilekçeleri ortalığa düştü. Kayyım heveslilerine gün doğdu! Öyle ki, sosyal medya ve medya ayağı bile kuruldu!
Dünkü duruşmada şikayetçi delegelerin avukatı O. Y. Üregen'in talebi;"Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimdeki isimlerin tedbiren görevlerinin kendilerine iade edilmesini talep ediyoruz." dedi. Ne var ki Kılıçdaroğlu cephesinden "Ne münasebet?.. Yok öyle bir talebimiz." diyen çıkmadı!
CHP'NİN GÜNDEMİ, REHAVETE KAPILMADAN YÜRÜYÜŞÜNÜ SÜRDÜRMEK
İki bilim insanının mütalaasını dikkate almayarak yazılı hukuk kurallarını bir kenara bırakacak hakim düşünemiyorum. 24 Ekim'de davanın yetkisizlik yönünden reddi sürpriz olmayacaktır. Ancak, CHP'nin üzerinde tepinmek suretiyle partiyi içe kapatmak isteyen mahfillerde bu ihtimale karşı bir oyun planının olmayacağını herhalde kimse düşünmez bu kötücül süreçte. Bu bağlamda CHP rehavete kapılmamalı.
CHP, bu kötücül, karanlık süreçten başını eğmeden çıkacaktır. Düşünün; CHP İstanbul’daki kayyım olayıyla, mutlak butlan davasıyla uğraşırken bir yandan haftada iki eylem yapıyor; kuruluş haftasını kutluyor, program çalıştayını yapabiliyor; bir yandan da 22. Olağanüstü Kurultayı toplamaya hazırlanırken aynı zamanda 39. Olağan Kurultay sürecini çalıştırıp mahalle delege seçimlerini, ilçe kongrelerini gerçekleştiriyor. CHP hem yürüyor hem ciklet çiğniyor.
İMAMOĞLU VE ÖZEL’İN BÜYÜK 'GÜNAHI'
Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel'in, CHP'nin yaşadıklarının bir tek nedeni var; onların 'günahı' çok ama çok büyük! Onlar CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nda değişimi sağladı, ardından da 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP'yi 47 yıl sonra büyük bir oy sıçramasıyla yüzde 38'e çıkarmak suretiyle birinci parti yaptı.
Millet değişim istiyor, o yüzden İmamoğlu-Özel ittifakının yenilediği CHP'nin seçmen yelpazesi genişliyor. CHP, milletin değişik renkleriyle buluşuyor. İktidar işte bundan korkuyor CHP'den. İmamoğlu, bütün anketlerde açık ara önünde Erdoğan'ın. CHP de bütün anketlerde birinci parti.
"KORKMA!"
İstiklal Marşı'mız "Korkma!" sözcüğüyle başlar. Korkmuyor artık kimse, korkmayacak da... Çünkü karşıda korkak bir iktidar var, korkak bir rakip var. Sandık ille gelecek ve bu millet Sultanizmi, otoriter rejim heveslilerini bertaraf edecek, iktidarı ellerinden alacak. Özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü diyenlere; milletin ve ülkenin dertleriyle dertlenecek olanlara verecek. Bu böyle gitmez! Türkiye demokrasiden sapmaz!