ABD Ticaret Polikası Çin’e mi Yarayacak?

Trump her gün yeni bir ülke veya bölgeyle ilgili yeni gümrük tarife listeleri açıklıyor. Yeni son tarihler veriyor. Geleneksel ticaret ortaklarının bile ABD karşısında diz çökmesini ve piyasalarını Amerikan mallarına açmasını umuyor. Düşman veya siyasi rakip kabul ettiği ülkelerin ise teslim bayrağı açarak ABD nin koşullarını, kayıtsız şartsız kabul etmesini bekliyor. Belirsizliğin piyasalara verdiği zarar, tarifelerin ABD için beklenen olumlu üretim ve istihdam etkisinden fazla. Yaratılan fırtınanınsa ne dünyaya, ne de ABD ye faydası var. Zararın sanıldığından daha fazla olduğuysa ancak uzun vadede anlaşılacak. ABD gümrük idaresi son altı aydan beri tarife listeleri ile nasıl başa çıkıyor acaba? Çünkü bazen ticari kargo tarife değişikliklerine yolda yakalanıyor. Gümrükleme sürelerinin bu nedenle uzaması şimdi Türkiye’den ABD ye ihracat yapan firmaların bile yakınmaya başladığı bir konu. Amerikan piyasasına girişlerin güçleşmesinin Amerikalı üreticiyi teşvik etmesi ve istihdamı arttırması kısa dönemde üretim planlarının yapılmış olması nedeniyle zaten zor. Çok uluslu büyük firmalar ile küçük ve orta ölçekli ulusal firmaların bu açıdan farkı yok. Uzun dönemse Trump’ı aşacak bir süre. “Ondan sonrası tufan” daha doğrusu soluklanma dönemi perspektifi.
Bezdiren Ticaret, Tıkanan Ticari Müzakereler
Ticarete konu olan milyonlarca ürün ve yüzbinlerce hizmet kalemi var. Bunların her biri uluslararası istatistik sınıflandırması içinde ana ve alt gruplar, nihai ürünler, aramal ve ham maddeler, yatırım malları, üretim maksadıyla yapılan ithalat/ihracat, geçici ithalat/ ihracat, ticareti yasak, sınırlı ve serbest mallar/hizmetler olarak yer alır. Üretim faktörleri ve teknoloji transferleri de uluslararası ticarette alışılmış kurallara göre ticarete konu olur. Oysa şimdi Trump yönetimi işlemleri sadece ticari tarifeler üzerinden yürütüyor izlenimi veriyor. Tarifelere bağlı miktar değişmelerinin müzakerelerde ne şekilde ele alındığını kamu oyları duymuyor. Öte yandan bir de işin kişiselleşmiş yönü var. Örneğin eğer Trump bir sabah kalkıp, Bolsonaro soruşturması yüzünden ABD nin Brezilya’dan yaptığı ithalatta tarife oranlarını yükselteceğini açıklıyorsa, bunun ekonomik değil siyasi yaptırım işlevi ağır basıyor. Nitekim Trump, tarifeleri “cezalandırma” amacıyla kullanıyor. Tarife kırbacıyla ABD nin dünyadaki üstünlüğünü ispat çabasında. Tarife oranlarıyla AB, Brezilya, Kanada veya Meksika’yı yola getirebileceğini hesaplaması fütursuz özgüveninin yarattığı uluslararası siyasi tedhiş. Ama ticari belirsizlikten en çok etkilenen Amerikan tüketicisi. Şimdi ticari kisveli siyasi tarifeler yüzünden Amerikan halkı daha pahalı sebze ve meyve tüketmek zorunda. Aynı durum tüm ithal ürünler için geçerli.
AB ve Rusya ile Ticarette Tarifeler
ABD ve AB arasındaki ticaret, ekonomik olduğundan daha çok siyasi güç dengeleri açısından önemli. İki ticari blok arasında her zaman piyasa giriş koşulları açısından rekabet olmuştur. Ama hiç bir zaman bu kadar belirsizlik olmamıştır. Rekabetin sadece teknoloji yoğun ürünler, uçak, otomobil veya silah sanayi ürünleri arasında olduğu sanılmasın. Peynir, şarap, jambon ve markalı ürünler arasındaki rekabet her zaman ticaret savaşı sınırlarında uzlaşmacı müzakerelerle sonuçlanıp, piyasaların ateşini yatıştırırdı. Bunun için yıllarca GATT ve WTO yuvarlak masa toplantıları yapıldı. Oysa şimdi Trump “AB tarifelerini yüzde 30 e yükselttim. Masaya gelmezlerse yeni oranlar 1 Ağustos’ta yürürlüğe girecek” buyurunca AB ticaret bloku tüm piyasalarını aynı anda Amerikan ürünlerine açıyor mu? Belirsizlik yine önce Amerikalı tüketicinin başında patlıyor. Ama örneğin Birleşik Krallık hemen durumdan istifade için paçaları sıvıyor. Öte yandan Rusya zaten ABD ticari ve siyasi yaptırımlarının muhatabı değil miydi? Ama şimdi eğer 50 gün içinde Ukrayna ile ateşkes olmazsa ABD Rusya’ya karşı ikinci dalga tarifeleri yüzde 100 e çıkaracak. Yani Rusya ile ticareti olan ülkelerin ABD ye yaptıkları ihracat yüzde 100 tarifeye tabii olacak. Bakalım Türkiye bu durumdan nasıl sıyrılacak?
Çin’in Genişleyen Ekonomik Etki Alanı
Trump’ın yeni tarife oranı açıklamalarını Çin’in artık pek önemsemediği apaçık. Bunun bir nedeni Trump tarife fırtınasının Asya Pasifik’in her köşesinde farklı şiddette de olsa hissedilmesi. Diğer neden ise Amerikan ticari tarife politikasının, Avustralya ve Yeni Zelanda’yı Çin ile ekonomik ilişkileri geliştirmeye teşvik etmesi ve böylece Asya-Pasifik’in hızla Çin’in ekonomik etki alanına girmeye başlaması. Açıkçası Trump, Çin’e kendi eliyle Büyük Okyanus’ta geniş bir alan bırakmış bulunuyor.. Bunu da fark ediyor olmalı ki arada bir BRICS’e de çatıyor. Tabii Çin, Rusya ve İran ile olan ticaretinden dolayı Trump’ın ikinci dalga tarife uygulama ve/veya tehditlerinden de etkileneceğe benzer. Ancak bu etkilenme, hem geniş ve çeşitliliği zengin coğrafyası, hem de güçlenen bölgesel ekonomik ilişkileri nedeniyle bir hayli sınırlı kalacağa benzer. Ama daralacak olan Çin-ABD ticaretinin kabağı yine daha çok Amerikan tüketicisinin başında patlayacak gibi. ABD ekonomisinin yükselen enflasyonla birlikte durgunluğa girme olasılığı da var. Ancak tarihin bu dönemecinde Çin’e düşen önemli bir bölgesel sorumluluk var. Eğer yakın çevresindeki ülkelerle siyasi sürtüşmelerini ortadan kaldırmayı başarır; Tayvan, Singapur ve Filipinler’e karşı, Güney Çin denizindeki yayılmacı emellerini dizginleyebilirse bu fırtınalı dönemin kazananı Çin olur.