İstanbul
Açık
32°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,5860 %-0.48
47,7946 %-0.42
4.352,20 % -1,39
118.064,75 %1.384
Ara

Anakronizm

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Anakronizm

Tom Barrack ABD Başkanı Donald Trump’a çok yakın, milyarder bir iş insanı olarak biliniyor. Bu iş insanı her ne halse Trump tarafından Ankara’ya Büyükelçi olarak atandı. Yetmedi; ABD’nin Suriye Özel Temsilciliği’yle de görevlendirildi.

Barrack’ın dedesi Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, bugün Lübnan olarak bilinen topraklarda doğmuş. Büyüyünce bölgede kendisine hayat olmadığını anladığından cebinde Osmanlı pasaportuyla ABD’ye göçmüş. Barrack böyle bir ailenin oğlu. Sıklıkla Osmanlı hayallerinden söz etmesiyle de biliniyor.

Geçenlerde peşinde Anadolu Ajansı’nın (a.a.) muhabiri, İzmir sokaklarını dolaşmış, tarihi Kemeraltı Çarşısı’yla Kızlarağası Hanı’nı gezmiş. İzmir ziyareti sırasında öyle şeyler anlatmış, emellerinden söz etmiş ki gözlerim fal taşı gibi açıldı.A.A’da yayımlanan söyleşisinin başında Barrack dedesinin 1900’lü yılların başında Osmanlı pasaportuyla ve cebinde 13 lirayla Amerika’ya gittiğini anlatarak şunları söylüyor:

“Türkiye benim için bir illüzyondu. Dna’mın geldiği yere dönmek ayrıcalığı ve onuruna sahip olmak, hem de Trump adına kıdemli bir diplomat olarak, tarihi ülkelerden birinde ABD’yi temsil etmek gerçekten büyük bir ayrıcalık.”

Üstü şekerle kaplanmış bu sözlerden sonra Barrack konuşmasını sürdürüyor:

“NATO zirvesindki aile fotoğrafında da görüldüğü gibi Cumhurbaşkanınız Recep Tayyip Erdoğan ve Trump birbirlerine çok yakın iki lider. Bu iki lider birbirlerini çok seviyorlar.” Derin sevgileri ikisine de hayırlı olsun deyip okumaya devam ediyorum:

“Hepimiz, birbirine bu kadar güvenen iki lidere sahip olduğumuz için muazzam bir fırsatı ele geçirdiğimiz görüşündeyim. Bu vizyonu nasıl uygulayacaklarını çok iyi bilen Marco Rubio (ABD Dışişleri Bakanı) ve Bakan Fidan var.

“Ortadoğu’nun içinde bulunduğu kargaşaya çözüm arayışları sürüyor. Yüzyıllardır süregelen bir karmaşa var. Bu karmaşa büyük ölçüde Batı tarafından yaratıldı. Yani Batı’nın sürekli müdahale etme çabaları yüzünden...”

Büyükelçi Barrack yavaş yavaş dilinin altındaki baklayı çıkarmaya başlıyor:

“Benim için İzmir Yahudiler’in, Müslümanlar’ın, Hıristiyanlar’ın bir arada yaşadığı, bu toplulukların harmanlandığı bir örnek. Bu, tüm dünyada ve Ortadoğu’da olması gereken bir durum. Bence Türkiye tüm bunların merkez noktası olabilir. Suriye’de gördüğünüz üzere, Suriye’de olanların büyük kısmı Türkiye ve liderliği sayesinde gerçekleşiyor.

“Osmanlı İmparatorluğu’ndaki millet sistemi (yani ümmet) yüzlerce yıl farklı grupların merkezi sistemde varlıklarını sürdürmelerine imkan verdi. Yeni kuşak için bir diyaloga ihtiyaç var ama bu diyalog savaş değil.”

Büyükelçi Barrack sonunda meramını açıkça söylemiş. Türkiye Osmanlı dönemindeki düzene keşke dönse, demeye getiriyor. Bence ya kötü niyetli ya da tarih bilmiyor. Yani Cumhuriyet’i yıkalım, cumhur yerine ümmet kuralım, güzel güzel işimize bakalım, demeye getiriyor.

 Bu söyleşinin yayımlanmasından hemen sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan herkesi şaşkınlığa düşüren bir açıklama yaptı. Mustafa Kemal Atatürk’ten hiç hoşlanmamasıyla da bilinen Erdoğan nedense 23 Nisan 1920’de ilk Cumhuriyet Meclisi’nin açılışını hatırlamıştı. Hatırladığı başka bir şey daha vardı. Atatürk, o gün Cuma olduğu için Meclis açılışından önce namaza gidilmesi ve salavat getirilmesi çağırısında bulunan bir telgrafı bütün üyelere göndermişti. Yani Erdoğan demek istiyor ki:” Atatürk Meclis açılışını da dualarla yaptığına göre artık her şey tamam.”

Atatürk ne yapacaktı? Osmanlı’dan arta kalan bir sürü hacı hocayı tedirgin etme adına katı laikliği baştan mı dayatacaktı? Kendisi de eski bir Osmanlı subayı olan Gazi Mustafa Kemal tabii ki ilk meclisin açılışında dua okutacaktı. Bundan daha doğal ne olabilirdi? Siz dönüp 105 yıl öncesi olanlara bakıp onların özlemini çekiyorsunuz.

Bu özlemle olsa gerek, Erdoğan’ın eski şoförü, bugünün sabık AKP milletvekili olan  “Yeliz” lakaplı Ahmet Hamdi Çamlı X platformundan yazım ve noktalama hataları dolu  bir paylaşım yaptı:

“Kadim bir geçmişe sahip Aziz Millet ve Büyük Devlet, kanlı 1923 darbesiyle hesaplaşmadan ve helalleşmeden, Yeni, Terörsüz ve Büyük Devlet yolunda ilerleyemez..!

“Bir düdük çalıp, yeni, onurlu ve beyaz bir sayfa açılmalıdır..!”  

Bak sen! Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı olan 29 Ekim 1923 meğer kanlı bir darbeymiş. Vay vay vay. Bizim Yeliz yeni tarih yazıyor. Hadi ağzından baklayı çıkar da açık söyle. Osmanlı’yı, belki adı Osmanlı değil de Sultanizm olur, Sultanizm’i inşa etmek istiyorsunuz. Ben de pek çok şey istiyorum da bir türlü hayata geçmiyor kardeşim. Bir de benden tavsiye... Yüz beş yıl öncesinin hayalini kurmak,  anakronizm yani geçmişte yaşamaktır. Anakronizmin başka anlamları da var. Sözlüğe bak öğrenirsin, diyeceğim de, tabii okuması, yazması olana...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *