Boş yapmayın!

Genç kuşağın bayıldığım bir sözü var; saçmalama halinde veya gereksiz, boş yere konuşma ya da fiillerde "boş yapma" diyorlar.
CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'na dönük açılan dava için de, mutlak butlan beklentisine girenler için de "boş yapma" demek en özet ve en uygun niteleme kanımca. Gençlerle arkadaşlık öğretici oluyor doğrusu.
ERTELEME KARARI SÜRPRİZ DEĞİL, ÇÜNKÜ DAVA SÜREÇ ODAKLI
CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'na ilişkin dört şikayetçi tarafından açılan ve kamuoyunu "butlan" davası olarak meşgul eden zorlama davanın bu sabahki duruşmasından "erteleme" kararı çıktı. Davanın üçüncü duruşmasında "karar" için 8 Eylül işaret edildi.
Bilindiği gibi bu davanın seyrinde karar sonucunda CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'na iptal kararı çıkmasını bekleyenler ve umanlar aynı zamanda bir kayyımdan da öte mutlak butlan bekleyip önceki yönetimin partinin başına getirilmesini, CHP'nin 7. Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasını beklediler. Kılıçdaroğlu’nun da beklentisinin bu doğrultuda olduğunu kamuoyu sarfettiği; "partiyi kayyıma bırakmam", "Özel ile bu aşamada görüşmeye gerek yok, karardan sonra ararsa oturur, konuşuruz", "genel başkan neredeyse genel merkez orasıdır" gibi sözlerle ifade etti.
İKTİDARIN MURADI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in beklediği gibi çıktı karar; Özel, davanın "sonuç odaklı değil süreç odaklı" olduğunu söylemişti (Dün yüzyüze görüştüğüm hukukçu bir CHP MYK üyesi de bugün için karar beklemediğini belirtmişti. Demek ki bu beklenti MYK'da öngörülmüş). Nitekim hukuken 38. Olağan Kurultayı geçersiz sayma yönünde bir karar verilmeyeceği için mahkeme karar duruşmasını 8 Eylül’e erteledi. Çünkü iktidarın muradı, CHP'yi içe döndürmek, ikilik yaratmak, bir iç tartışma türbülansına sokmak ve bunu kontrolü altındaki medyada köpürterek CHP'yi seçmen nezdinde güya itibarsızlaştırmak.
Mütalaalarına çok güvendiğim hukukçu Prof. Dr. Adem Sözüer de duruşmadan hemen önceki akşam sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak 10 maddede söz konusu davayı değerlendirdi. Sözüer de davanın erteleneceğini şu yaklaşımla bildi:
"Konuyla ilgili zorlamalı da olsa bir ceza davası açıldığı için, onun sonucunun beklenmesine yönelik bekletici mesele kararı verilmesi muhtemeldir."
Evet, dava ertelendi ama tartışma ister istemez sürecek... Çünkü Beştepe şiddetle istiyor ki CHP kendi içinde tartışsın (CHP'nin bu noktada çok dikkatli olması lazım)!
HUKUK ÇERÇEVESİNDE DURUM
Tabii tartışma hukuken de sürecek. İşte bu cihetle Prof. Dr. Sözüer'in ders niteliğindeki,
"Anamuhalefet partisine yönelik 'eylemli kapatma' girişimi hakkında on gerekçe" başlığı ile yaptığı değerlendirmeyi de buraya bilhassa karar verme noktasındaki hukukçular ve aynı zamanda sağduyusunu görece koruyan iktidar cenahındaki unsurlar için alıyorum.
"1) CHP Kurultayı ile ilgili ceza ve hukuk davaları pozitif hukuk bağlamında değerlendirilemez.
2)AYM/AİHM kararlarının uygulanmadığı, muhalif siyasetçi ve gazetecilerin tutuklandığı, belediyelere kayyum atandığı
ortamlar hukuktan arındırılmıştır, hukuk normları askıdadır.
3)Bu ortamlardaki ülkelerde Anayasa ve kanunlar yürürlükteymiş gibi görünür ama;kuvvetler ayrılığının etkin olmamasından yararlanıp yetkiler sistemli olarak amaç dışı kullanılarak 'görünüşte davalar' (Schauprozess) açılır.Bu yolla tarihte de pek çok örneği görülen siyasal tasfiyeler yapılır.
4)Hukuktan arındırılmış ortamlarda muhalefetteki siyasal partiler,kamusal yetkiler kötüye kullanılıp
'organize işlerle'
iç çatışma,tartışma ve belirsizliklere sürüklenmek istenir. Böylece etkin muhalefet yapan partiler"Türk tipi"bir majestelerinin muhalefet partisine dönüştürülür.
5)Bu; bir partinin Anayasa Mahkemesi kararı olmadan, yani hukuki değil eylemli kapatılmasıdır. Örneğin HDP kâğıt üzerinde açık bir parti gibi görünmekte,ama malum 'organize işlerle' etkinliği fiilen sonlandırılmış ve parti eylemli olarak kapatılmıştır.
DEM'in kurulma sebebi de budur.
6) Eylemli kapatma darbe dönemlerinde yapılan parti kapatma ve kayyum atamalarından bile daha olumsuzdur.Çünkü darbe zaten hukuki değil fiili bir rejimdir.
7)Siyasi partilerin kurultaylarındaki seçimler seçim kurulları ve hâkim yönetim ve denetiminde gerçekleşir. İlçe ve il seçim kurulları ile Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan itirazlar üzerine verilen kesindir.
İtiraza gidilmediği için kurullar önüne gitmeyen sonuçlar da kesindir.Bir asliye hukuk mahkemesi kesin nitelikteki bu karar veya sonuçları yok sayıp parti yönetimini değiştiremez.
8)Delegeye menfaat temin edilmesi doğru varsayılsa bile bu bir hile olmadığı gibi TCK'daki rüşvet suçunu oluşturmaz.Menfaat ve baskı v.s iddiaları doğru olsa dahi partiye kayyım atanamaz.
30 Haziran'da kurultay seçimini yok sayma, kayyım atama gibi kararlar verilemez.
9)Konuyla ilgili zorlamalı da olsa bir ceza davası açıldığı için,onun sonucunun beklenmesine yönelik bekletici mesele kararı verilmesi muhtemeldir.
Hukuki başka pek çok argüman var.Ancak hukuktan arındırılmış ortamlarda bunlar etkili olmaz. 30 Haziran'da; hukuktan arındırmanın ne ölçüye varabileceğini göreceğiz.
10)Partilerin hukuk dışı yöntemlerle etkisizleştirilmesi esasen suçtur.Bu suçların mağduru sadece o partinin üyeleri değil tüm toplumdur. Fail ise hukuktan arandırılmış ortamı oluşturanlardır.Eylemli kapatma girişimi 'fiili' bir zor kullanma olduğu için, çözümü 'hukuki' eylemliliktir."
TÜRKİYE, ÇOĞULCU DEMOKRASİDEN, SERBEST SEÇİMLERDEN GERİYE DÖNMEZ
İktidar bir yandan CHP'nin cumhurbaşkanı adayını içeri tıkıyor yakın çalışma arkadaşlarıyla birlikte, bir yandan da kendisini adaylaştıran partinin, CHP'nin ensesinde adeta boza pişirmek için dümen üzerine dümen çeviriyor. Sözcülerine ekranlarını açan televizyonlara ceza üstüne ceza kesip lisans iptalini demoklesin kılıcı gibi üstlerinde tutuyor; kanalların sahipleri hakkında yakalama kararları çıkarılıyor; ekran yüzleri tutuklanıyor, soruşturmaya tabi tutuluyor!
Bunun da adı serbest seçim olacak, öyle mi? İktidar cenahında hala aklına mukayyet olanlar, ülkesinin en kıymetli yumuşak gücü demokrasinin erdeminin farkında olanlar kaldıysa Ülkücü kökenli hukukçu Sözüer'in 10 maddelik değerlendirmesini sindire sindire birkaç kez okumalıdır.
Türkiye, bu yaşananları hiç hak etmiyor, bütün bunlar sanıyordu ki millet 65-70 eskide kaldı. Hani "eski Türkiye" diyor ya iktidar; neden 65-70 yil önceye kırıp direksiyonu CHP ile uğraşıyorsun? Çok partili çoğulcu demokrasinin nimetleri ile iktidara geldin, gitmen gerektiğinde gidecek, çalışıp seçmenin gözüne girebilirsen girip yeniden geleceksin. Türkiye, ne Putin Rusya'sı gibi olmak ister, ne Hamaney İran'ı, ne de Netanyahu İsrail'i ... Türkiye, Avrupa bile faşizmin, nazizmin yükselişi içindeyken Atatürk döneminde çok partili demokrasiyi deneyen ve sonunda 1946'da kapıyı açan, 1950 seçimleri ile de hem de CHP iktidarında içselleştiren bir ülkedir. Bilmem anlatabildim mi?