Cumhuriyetçiler’den Trump’a uyarı: “İran macerası ABD’nin sonu olur”
İran’la İsrail arasındaki füze savaşı 8. gününe girerken ABD kamuoyunda ülkenin Ortadoğu’ya daha fazla karışmasına itiraz sesleri giderek artıyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun, ülkesinin tek başına İran’la baş etmesinin mümkün olmadığını görerek ABD’yi savaşın içine sokmak istediği açık bir gerçek. Ancak, ABD Başkanı Donald Trump bu konuda ikircikli davranıyor, bir gün İsrail’i tabii ki destekleriz, derken ertesi gün bambaşka bir tutum alması Kudüs’teki şahinler kanadını hayli kızdırmışa benziyor.
Öyle ki, Netanyahu hiç çekinmeden, İranlılar’ın Trump’ı öldürmeye hazırlandıklarını söyleyerek ABD Başkanı’nı tehdit etmeye kadar işi vardırıyor. Bu arada, Trump’ın Cumhuriyetçi Partisi içindeki MAGA (Make America Great Again) hareketi, Trump’a, başkanlık seçiminden önce, ABD’nin sınır ötesi askeri müdahalelerine son verip ülkesini ekonomik olarak yeniden büyütme konusunda verdiği sözleri hatırlatıyor; İran macerasına girişmek ABD’nin sonunu getirir, diyor. MAGA, bununla da kalmıyor, Sovyetler Birliği’nin, on yıl süren Afganistan işgalinin (1979-89) nasıl muazzam bir fiyaskoyla sonuçlanıp Moskova rejiminin dağılmasına yol açtığını hatırlatıyor. MAGA ayrıca şu tezi de savunuyor:”Sovyetler Birliği Afganistan’da Taliban’la savaştı. Buna rağmen yenildi. İran Afganistan’a benzemez. Binlerce yıllık bir devlet geleneği, belli bir kültür, bilim, tarih altyapısı var. Derken, Beyaz Saray’ın 27 yaşındaki çömez Sözcüsü Caroline Levitt şöyle bir açıklama yaptı:
“Yakın zamanda İran’la nükleer görüşmelerin yeniden başlayıp başlamayacağı kesinlik kazanacak. Bakacağız. Başkan, önümüzdeki iki hafta içinde İran’la ilgili nihai kararını vereceğini söylüyor.”
Komikliğe bakar mısınız? İki hafta içinde Trump İran’a savaş açma ya da açmama kararı verecekmiş. Buna ipe un sermek demezler mi? Ayrıca Levitt’in herhalde ABD yasalarından haberi yok. Trump, ABD Başkanı olarak ancak bir kaç günlük, kısa süreli askeri bir operasyon için tek başına karar verebilir. ABD’nin topyekun, uzun süreli bir savaşa girebilmesi için Kongre’nin onayı gerekiyor. ABD Başkanlık sistemi böyle bir şey.
ABD’de durum böyleyken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bir çıkış yaparak, “Ayağınızı denk atın. Benim İran’daki nükleer tesislerinde mühendislerim var. Onların kılına zarar verirseniz karşınızda Rusya’yı bulursunuz,”dedi. Çin’den de, “Sakın böyle bir savaşa girmeyin. Dünyayı ateşe atarsınız,”mealli bir uyarı geldi. Trump için tam bir açmaz ya da kırk katır mı kırk satır mı örneği...
Amerikan NBC Televizyonu’nun internet sitesinde ABD’nin sınır ötesi askeri müdahaleleri ve ülkelerin rejimlerini değiştirmesiyle ilgili bir yazı yayımlandı. “ABD Destekli Rejimlerin Çalkantılı Geçmişleri- İran da Aynı Yolun Yolcusu Olur” başlıklı yazıda şu ifade kullanılıyor:
“Amerikan askeri müdahaleleriyle resimleri değiştirilen Irak, Afganistan ve Libya’ya bakın. Hiç birisi iç çalkantılardan kurtulamadı. İç çalkantılardan kurtulmayı bırakın, ülkeler bölündü.
“University College of London profesörlerinden Brian Klaas diyor ki:’Bir cismi kırmak kolay, ancak parçalarını birbirine yapıştırmak çok zordur. Dış destekli rejimi bir ülkeye dayatmak hiç de zor değildir. Ama sonrasına bakmak lazım. Hemen her zaman bir güç boşluğu ve iç çatışma doğar.’
“İsrail ve ABD eliyle İran’da bir rejim değişikliğinden korkanların başında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geliyor. Macron bu konuda,’İran’da dış destekli bir rejim değişikliği bölgeyi büyük kargaşaya sürükler,’dedi. İngiltere’deki Birmingham Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Nic Cheeseman da, ‘Diyelim ki Trump İran’ın Ruhani Lideri Ali Hamaney’i devirdi. Ama bir rejimin başındakini öldürmek çare değil. Siyasi sistemlerde çok derin bağlar vardır. Baştakini katletmek o rejimin alaşağı edileceği sonucunu çıkarmaz. Bir ülkede geniş halk kitlelelerinin isyanları ve toplumsal hareketlilik sayesinde istikrarlı bir hükümet kurulabilir. Bunu halkların kendi iradeleriyle yapmaları gerekir.’”
Aklın yolu birdir. Sizlere bir anımı anlatayım. Sanıyorum 2011 yılıydı. ABD’nin çok etkili düşünce kuruluşlarından Council on Foreign Relations’ın (CFR) İstanbul’da bir toplantısı vardı. Tam Arap Baharı denilen Ortadoğu’daki kalkışmaların başladığı günlere rastlayan toplantıda söz alıp şunları söylemiştim: “Siz Amerikalılar hiç geçmişten ders almayacak mısınız? Daha önce yaptığınız her sınır ötesi askeri harekat sonunda yüzünüze patladı. Bilgisayar üstünde yaptığınız hesapların hiç biri tutmadı. Sosyal dinamikleri göz ardı edip her yere müdahale etme hevesindesiniz. Öyle, ben buraya demokrasi getireceğim, demekle demokrasi gelmiyor.” Bu sözlerimin üstüne salonda buz gibi bir hava esmiş, toplantının moderatörü, ‘Leyla, bu kadar acımasız olmak zorunda mısın?’ demişti.
Demişti ama yaşayıp görüyorum. ABD galiba hala geçmişten ders almamış olacak ki, İsrail’in bütün tehditlerine rağmen İran’la savaşa girmek konusunda kesin,”Hayır,” diyemiyor. Dolambaçlı yollara baş vuruyor. Kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmaz, derler.