Kurşunsuz İlk Savaş
Geleneksel savaşların silah seslerinin artık yerini klavye tıkırtıları aldı, tanklar yerini “robot” insan ordularına bıraktı. Artık düşman, sınırların ötesinde değil, ekranların arkasında. Siber savaş, top ve tüfek yerine kodlarla yürütülen, fiziksel yıkım yerine veri kaybı ve bilişim kaosu yaratan yeni bir savaş biçimi. Bu "kurşunsuz savaşın” en çarpıcı ve ilk örneği ise 2007'de Estonya'ya yapılan ve ülkeyi neredeyse felç eden siber saldırılar oldu.
Siber Savaşların İlk Kıvılcımı
2007'de Estonya, tarihin ilk kitlesel siber saldırısına maruz kaldı. Bir anıtın taşınmasını protesto eden siber gruplar, bankaları, medya kuruluşlarını, parlamentoyu ve kritik altyapıyı hedef alan koordineli saldırılarla ülkeyi adeta felç etti. Estonya, o dönem dünyanın en "dijitalleşmiş" toplumlarından biriydi; bu da saldırının etkisini katladı. Ancak asıl önemli olan, bu olayın devletlerin siber tehditleri ciddiye almasına neden olmasıydı. NATO, ilk kez bir üye devlete yönelik siber saldırıyı "ortak savunma" kapsamında değerlendirdi. Estonya, siber güvenliği ulusal savunma politikasının merkezine koyan ilk ülke oldu.
Siber Savaşın Doğası: Sınır Tanımayan Tehdit
Estonya örneği, siber savaşın üç temel özelliğini ortaya koydu:
Asimetrik Güç: Bir hacker grubu, bir devletin altyapısını çökertme gücüne sahip.
Anonimlik: Saldırganların kimliği genellikle belirsiz; bu da saldırganın bulunup cezalandırılmasını zorlaştırıyor.
Sivil Hedefler: Hastaneler, enerji şebekeleri veya bankalar gibi kritik sistemlerin vurulması, toplumsal kaos yaratıyor.
Bu dinamikler, siber savaşı geleneksel çatışmalardan ayırıyor. Artık tanklar değil, algoritmalar; cepheler değil, sunucular savaşıyor.
Estonya Sonrası Dünya: Yeni Cepheler ve Savunma Stratejileri
Estonya saldırıları, devletleri siber ordular kurmaya itti. ABD'de “Cyber Command”, Çin'de “Mavi Ordu” Türkiye’de TSK bünyesinde Siber Savunma Komutanlığı gibi yapılanmalar ortaya çıktı. Öte yandan, siber saldırıların hedefi artık yalnızca devletler değil: 2021'de Colonial Pipeline'e yönelik fidye yazılımı saldırısı, ABD'nin doğu kıyısında benzin krizi yarattı. Ukrayna'da 2015'te elektrik şebekelerinin yasa dışı ele geçirilmesi, binlerce kişiyi karanlıkta bıraktı.
Geleceğin Savaşına Hazır mıyız?
Siber savaşlar, uluslararası hukukun henüz tam tanımlayamadığı gri bir alan fakat bu alanda çalışmalar kararlıkla sürdürülmektedir. Estonya saldırılarının faili resmen tespit edilemedi; Rusya ile de bağlantılı olduğu iddiaları ise kanıtlanamadı. Bu belirsizlik, dijital caydırıcılık kavramını zorluyor. Peki savunma nasıl olacak?
Kritik Altyapıların Korunması: Estonya, saldırılar sonrası verilerini "bulut diplomasi" ile yurtdışına yedekledi.
Uluslararası İş Birliği: NATO'nun Tallinn'deki Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi, küresel bir model oldu.
Siber Okuryazarlık: Bireylerden devletlere herkesin dijital savunmaya katılması şart.
Son Söz
Estonya, siber savaşların laboratuvarıydı. Bugünse bu savaş, tüm ülkelerin kapısında. Kurşunsuz ama en az fiziksel çatışmalar kadar yıkıcı bu mücadelede, direnç; teknolojik yenilik, hukuki düzenlemeler ve toplumsal farkındalıkla gelecek. Unutmayalım: Bir sonraki saldırı, bir elektrik santralini, bir hastaneyi veya seçim sistemlerini hedef alabilir. Hazır olmanın bedeli, hazır olmamaktan her zaman daha hafif…
Peki ya yapay zekâ, dijital savaş alanında sadece bir araç olmaktan çıkıp, kritik anlarda insandan daha hızlı ve etkili kararlar vermeye başlarsa? Bu otonom yetenek, kurşunsuz savaşların bir sonraki evresini ve etik ikilemlerini anlatan başka bir yazının konusu olsun...