Kamuoyu İzmir’deki grevi satın almaktan uzak

İzmir’de 28 Mayıs’tan bu yana DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası’na bağlı İzenerji, İzelman ve Egeşehir iştiraklerine bağlı 23 bin civarındaki işçi grevde. 23 bin işçinin nabzını tutuyorum ve görüyorum ki, en az 15 bini aşkın işçi bu greve mutabık değil, mantıklı bulmuyor, çünkü kamuoyunun bu grevi satın almadığını, sendikanın gerçeklikle bağdaşmayan taleplerini abartılı buluyor. Sendikanın taleplerinin özünde gördüğüm kadarıyla örtülü biçimde “eşit işe eşit ücret” dense de geçen yıl Türk-İş’e bağlı Belediye-İş ile 5700 işçiyi kapsayan sözleşmenin baz alınması yatıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın yaklaşımı ise şu:
“Kurmaya çalıştığım tek şey, mali disiplini olan bir belediye, kamu kaynağını doğru kullanan bir yönetim anlayışıdır; hem İzmir’in hem çalışanlarımızın geleceği için bunu yapmak zorundayım.”
DİSK Genel İş, siyasi ortamı, iktidarın CHP’li belediyeler ve partinin tüzel kişiliği üzerinde üzerinde estirdiği kasırgayı yok sayarak ortalık toz pembeymiş gibi ülke gerçeklerini, İzBB’nin olanaklarını, iktidarın İzBB üzerindeki mali kıskacını yok sayarak, adeta üç maymunu oynayarak aşırı ve karşılanamayacak taleplerle masaya gelip bir adım geri atmadan nihayet greve gitti. Grev bu yazıyı kaleme aldığım dün (pazartesi akşamı) altıncı günündeydi. Metropoldeki sınırlı hatlar ve bazı dış ilçelere çalışan İZTAŞIT projesindeki hatlar dışında ESHOT otobüsleri kontak kapatmış durumda. Büyükşehir ana artellerdeki çöpleri toplayamıyor. İzBB, sıcakların başladığı yaz günlerinde sağlık kaygısıyla ilçe belediyelerinin desteğiyle çöp toplamaya kalktığında sendika tarafından ‘grev kırıcılıkla’ suçlanıyor! Sendika, belediyenin masadaki tekliflerini dezenforme etme yoluna gidiyor. Grev tabii ki hak ama insaf; mevcut siyasi baskılarda, mali koşullarda istemenin bir ölçüsü olmalı değil mi? Meslekleri kıyaslayarak örnek vermek istemiyorum ama vasıfsız işçilerle uzmanlık, kariyer gerektiren meslekler bir olabilir mi? DİSK Genel İş’e göre zahar ki olabilir! Üniversitedeki bir doçentten daha fazla maaş istenebilir mi vasıfsız işçi için? Öte yandan, sendika görüyorum ki çıplak maaş dışındaki birçok yan ödemeyi sanki belediye vermiyor gibi davranıyor!
İZBB BAŞKANI DR. TUGAY NE DİYOR?
Dr.Tugay, ortamdaki ücretlere ilişkin bulanıklığa karşı şu çıkışı yaptı:
“Toplu İş Sözleşmesi taslağındaki yaklaşık 50 ayrı kalemdeki yan ödemeleri tamamen kaldıralım! Aylık net ücret olarak 65.000 Lira’dan başlayan, 80.000 Lira’ya ulaşan rakamları ödeyelim. Üstüne eylül ayında bu artışa yüzde 10 daha ekleyelim: bu da en az 71.500 Lira’dan 88.000 Lira’ya kadar aylık net ücret anlamına gelecektir.
Bu teklif üzerinde konuşmak ve mümkün olan en kısa sürede sözleşmemizi imzalamak için DİSK Genel-İş Sendikası’nı masaya davet ediyorum. Önerdiğimiz bu rakamın nasıl bir özveriyle verilebileceğini çalışanlarımızın takdir edeceğine inanıyorum. İzmir halkının yaşadığı mağduriyetler uzamasın diye her türlü özverili yaklaşımı göstermeye çalışıyoruz. Önerdiğimiz rakamları karşılayacak günlük yevmiyeleri belirlemek için sendika temsilcilerini görüşme masasına bekliyoruz. Yan ödemeler üzerinden yaratılan kafa karışıklığını kaldıracağız. Her ay herkese ödenecek net maaşı konuşacağız.”
Grev elbette demokratik bir yasal hak… Hiç kuşku yok. Ancak ya yukarıda altını çizdiğim koşullar? Kurban Bayramı’na yayılacak bir grevi düşünemiyorum. İzmirliler bayram ziyaretini otobüsleri olmadan nasıl yapacak? Ortalık sıcak yaz günlerinde çöp içindeyken nasıl gezecek, dolaşacak, bayramın tadını çıkaracak?
KEMAL TÜRKLER’İN KOĞUŞ ARKADAŞI OLARAK NOT EDİYORUM
Öte yandan, sendikacılık sadece bir ücret sendikacılığına indirgenemez! Bunu DİSK’in efsane genel başkanı Kemal Türkler’in hapishane-koğuş arkadaşı olarak not ediyorum özellikle! DİSK Genel Başkanı henüz ilkokuldayken DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, Genel İş Sendikası Başkanı Remzi Çalışkan muhtemelen daha kısa pantolonluyken Türkler, Daysal ve yedi sendika genel başkanından daha önce bildiklerimize ilaveten sendikacılığın bir ay boyunca adeta master eğitimini aldım. Sendikacılık bütün koordinatları görmeyi gerektirir. DİSK, sarı sendikalarla farkını net olarak koymalıdır. DİSK, İzmir’de sıradan koşullarda olunmadığını görmelidir.
DİSK’E BAZI SORULAR
Çerkezoğlu, Sarı ve Çalışkan’a buradan bazı sorular yönelteceğim: 1)İktidarın mali kıskacına kitlesel bir tepki verilmezken CHP’nin yönettiği İBB’ye beşinci dalga operasyonlar yapıldığı günde İzmir’deki grev mitingi doğru mudur? Bu nasıl bir zamanlamadır? DİSK’e bağlı sendikaların üye sayısı 2025 başı itibariyle 283.182 kişi. Bunun 171.348’i belediyelerde örgütlü olan Genel İş üyesi. Genel İş 126 belediyede örgütlü. Genel İş, yüzde 73 oranında CHP’li belediyelerde örgütlü. Şunu demek istiyorum; CHP, yönettiği belediyelerde Genel İş’in örgütlenmesine oldukça tolerans gösteriyor. Peki, Sarı’nın Dr. Tugay-Dağ kıyaslamasından DİSK ve Genel İş hiç sıkılmadı mı? Sarı, kamuoyunda esefle karşılanan açıklaması sonrasında hala bir özür bile dilemedi. Umarım, Çerkezoğlu diler. 2)Grevin mağduru İzmir, İzmirliler… Herkes ve bu arada sendika bunun ne kadar farkında? 3)İzBB bütçeyi kalem kalem açıklıyor, durumunu ortaya koyuyor, sendika taleplerinin külliyen kabul edilmesi halinde maaşları ödemede sıkıntı yaşanacağını açıkça ortaya koyuyor fakat buna karşın Genel İş’in Nuh deyip peygamber dememesini nasıl açıklamak gerekir; takdiri İzmirlilere, kamuoyuna bırakıyorum.
CHP GENEL MERKEZİ İZMİR’DEKİ GREVE NASIL BAKIYOR?
Peki CHP Genel Merkezi İzmir’deki greve nasıl yaklaşıyor? CHP Genel Başkanı Özel, önceki gün soru üzerine görüşlerini şöyle açıkladı:
“Sonuçta sendikal örgütlenme bizim çok arkasında durduğumuz bir haktır. Bu hakkın kullanılmasına söyleyecek hiçbir sözümüz yoktur. Siyaset de sendikal siyaset ve mücadele de bizim yaptığımız siyasette makule göre yapılır. Ortalamaya göre yapılır. Ortalama vicdan, ortalama akıl, ortalama beklentiler vardır. Bundan uzaklaştıkça, makuliyetinizi kaybettikçe, desteğini kaybetmeye başlarsınız. Ben kimseye nasıl hakkını savunacağını söyleyemem. Ve ya işini karışmam ama haklılık zemini terk edip çok uçlara savrulduğunuzda bu sefer toplumsal desteği kaybetmeye başlarsanız. Ben yıllarca hak savunuculuğu, yıllarca meslek örgütü yöneticiliği yaptım. Kendi tecrübelerimden hareketle kamu vicdanında işçinin de onun taleplerinin destek görmesi gerekirken, bu bu kadar eleştiriliyorsa o zaman dönüp bakmak lazım. Biz bir yerde kantarın topuzunu kaçırdık mı? Ya da geçmişte kantarın topuzu kaçtı, şimdi bunu bir fırsatla daha da ilerilere götürmeye çalışalım mı? diye. Bir düşünmek lazım onu…”
İŞTE O ZAMAN “İKLİM AKDENİZ OLUR”
Görülüyor ki, Özel de “makulde” uzlaşmayı işaret ediyor, aşırı taleplerin sendikayı yalnızlaştıracağının altını çiziyor. Son olarak yinelemek istiyorum; sendika ve belediye, işçilerin çoğunun bile arzulu olmadığı grevi bayram öncesinde sonlandıracak bir uzlaşma masası kurup İzmirlileri sevindirse ne iyi olur. Bu grev bayrama sarkmamalı, sarkarsa yazık olur. Sonradan varılacak uzlaşmanın tadı tuzu kalmaz. Sendika iki adım geri çekilir, belediye ileriye bir adım atar, İzmirli bir “oh” çeker, halaylar çekilir, davullar çalar ve işte asıl o zaman sıcak yaz günlerinde “iklim Akdeniz olur” Kemal Burkay’In ölümsüz dizelerinde olduğu gibi.