İktidarın yerel yönetimlere iyice çökme planı
Başkanlığını Murat Karayalçın’ın yaptığı Yerel Reform Girişimi’ni kamuoyu İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara, Mersin’deki etkinlikleriyle tanıyor artık. Geçen yıl yaz sonunda kurulan bu ihtisas derneği, yerel yönetim alanındaki gerekli reformları gündeme getirmek, bu reformların önünü açmak amacında. Merkezi yönetimin yerel yönetim üzerindeki vesayetini olabildiğince kaldıracak yasal düzenlemeleri sağlamak amacında.
Ne var ki, Cumhur İttifakı, 31 Mart 2024’teki yerel seçim sonuçlarıyla hayal kırıklığına uğrayıp ağır bir yenilgi alınca bilakis getirdiği düzenlemelerle yerel yönetimlerin var olan yetkilerini, inisiyatifini budamaya, kırmaya yöneldi. Bu kadarla kalsa iyi; kayyım atamaları, soruşturmalar, tutuklamalar başladı. Kayyım atamaları DEM’dem CHP’ye sıçratıldı. İstanbul Büyükşehir’e kayyıma gözü kesmedi yürütmenin ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere pek çok belediye yöneticisi tutuklandı. Ortada bir mahkeme yokken yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortada liderliğini İmamoğlu’nun yaptığı bir ‘suç örgütü’ olduğunu ifade etti! Suç dosyaları kabarık bir takım gizli tanıklarla yürüyen soruşturmada somut bir delil yok ama ortada bir ‘suç örgütü’ var!
KISKAÇ ALTINDAKİ MUHALİF BELEDİYELER
Merkezi yönetimin baskılarının ardı arkası gelmiyor. Proje onaylarının bekletilmesine, kredi musluklarının kesilmesine, olağan denetimin ötesindeki müfettiş baskısına alışmıştık ama o da ne; bizzat Erdoğan’dan “Silkeleyin!” talimatı geldi. Ve arkasından da vergi ve sigorta alacaklarının acil olarak tahsili... İller Bankası’ndan muhalefetteki belediyelere gelen payların kesilmesi ve böylelikle belediyelerin kıskaca alınması. Beklenti, muhalif belediyeler yatırım yapamasın, hatta maaşları ve müteahhitlerin hak edişlerini ödemede sıkıntı içine girsin. Belediyelerin açtığı ihalelere giren olmasın, işler beklesin! Düşünün; borçlar için yapılanma başvurularına yanıt verilmiyor, kafadan paylar kesiliyor ve nakit sıkıntısı oluşturuluyor. Öte yandan, örneğin devletin alacağı olan sigorta borçlarının sadece yüzde 5’i CHP’li belediyelere ait. Yüzde 95’in ne kadarı kime ait, ne kadarı AK Partili belediyelere ait
açıklanmıyor!
31 Mart 2024 yerel seçimlerinin ardından iktidar belediyelere ait olan bazı yetkileri ve sorumlulukları bakanlıklara devretmeye başlamıştı zaten. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce işletilen Kız Kulesi, Galata Kulesi, bazı saraylar ve tarihi eserlerin yönetimi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na devredildi. İstanbul Boğazı ve Adalar’ın imar yetkileri de İBB’den alınarak aynı bakanlığa bağlandı. İzmir’de birçok kentsel dönüşüm projesi ile sayısız büyük imar projesi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından üstlenildi. Otel ve turizm tesislerinin yangın denetim yetkisi, belediyelerden alınarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildi.
Son olarak iktidar medyasındaki bir habere göre, Ticaret Bakanlığı, sebze ve meyve ticaretine ilişkin yeni bir düzenleme hazırlığında. Taslağa göre toptancı hallerinin kurulmasına ilişkin izin belediyelerden alınarak, Ticaret Bakanlığı’na veriliyor. Buna göre toptancı hallerinin yönetiminden ürün satış ve sevkiyat süreçlerine kadar birçok alanda köklü değişiklikler öngörülüyor. Bu adım da belediyelerin mali ve idari yetkilerinin bir kısmını kaybetmesi anlamına geliyor.
BORCUN VARSA KREDİ DE KULLANAMAZSIN!
Resmi Gazete’de 10 Mayıs'ta yayınlanan Hazine ve Maliye Bakanlığı yönetmelik değişikliğiyle, kamu kurum ve kuruluşları ile bağlı şirketlerinin hibe haricinde yurtdışındaki finansman kaynaklarını kullanmasına da bazı şartlar getirildi. Buna göre, vergi ve sigorta borcu olan kurum, kuruluş ve bağlı şirketler yurtdışı finansmanı kullanamayacak. Tabii söz konusu kurum, kuruluş ve bağlı iştirakler arasında belediyeler ve iştirakleri de var.
HEPSİ BU KADAR DEĞİL; SIRADA BELEDİYE YASASINDA DEĞİŞİKLİKLER VAR
İktidarın yerel yönetimlerle ilgili ‘tasarruflarının’ bu kadarla sınırlı kalacağını sananlar aldandı! Yürütmenin başı Cumhurbaşkanı Erdoğan “Belediyeler meselesi yeni bir düzene kavuşturulmalı” çıkışını yaptı! Anlaşılıyor ki, belediyelerin yetkilerini alabildiğine tırpanlayan ve kayyıma başvuran iktidar daha radikal adımlar atarak kapsamlı yasa değişiklikleriyle belediyeler üzerinden bir “ikili iktidar” durumu oluşmasını; İstanbul ve Ankara’dan yeni İmamoğlu ve Yavaş çıkmasını engellemek istiyor! Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs'ta grup toplantısında yaptığı konuşmada, İBB soruşturmasına değinirken belediyelere ilişkin yeni düzenlemelere de yer vererek bu hazırlığın büyük oranda tamamlandığının da sinyalini verdi ve “mahalli idarelerdeki yozlaşma”ya vurgu yaptı. Siz bunu “elimden kum gibi kayan, seçmenin ağırlıklı olarak CHP’ye ve diğer muhalefet partilerine verdiği belediyeleri nasıl kontrol altına alırım yeniden” diye anlayın.
Belediyeler iktidar partisinde olunca sorun yok, muhalefete geçtiğinde ise Erdoğan’ın yaklaşımı şu:
"Geldiğimiz noktada yerel yönetimler ve bu çerçevede belediyeler meselesinin tüm boyutlarıyla konuşulması, tartışılması ve yeni bir düzene kavuşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir."
Erdoğan’ın söz konusu grup konuşmasından bazı ayrıntılar da büyükşehir ve ilçeler arasındaki yetki paylaşımına ilişkin:
"Büyükşehir belediyelerinde en azından Ankara, İstanbul ve Kocaeli dışındakilerde karşılaşılan sorunların ilk sırasında merkeze uzak ilçeler meselesi yer alıyor. Merkeze yüzlerce kilometre uzaktaki bir ilçenin mezarlığından parkına, suyundan temizliğine, mahallinden yürütülmesi gereken hizmetlerini koordine etmek elbette kolay değildir. Bunun için büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki yetki paylaşımının gözden geçirilmesi gerekiyor. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında pek çok başlıkta yaşanan yetki karmaşası bazen çatışma noktasına kadar gelebiliyor. Sizler de ekranlarda rastladınız. Farklı partilere mensup Büyükşehir Belediyesi zabıtaları ile ilçe belediyesi zabıtaları herhangi bir konuda kavgaya varan gerilimler yaşayabiliyor. Bu tür rahatsız edici görüntülerin önüne geçebilmek için yetkilerin daha kesin bir şekilde tanımlanmasında fayda vardır.
Kentsel dönüşüm çalışmaları, merkezi yönetim kurumu, Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyesi arasındaki yetki karmaşasının bir diğer örneğidir. Bu hususta da yetkilerin netleştirilmesi, bu görevin yerine getirmeyenlere ilgili zorlayıcı veya devredici düzenlemelere gidilmesi şarttır. Mahalle statüsüne dönüşen köylerdeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde su, ahır, yol gibi hususlarda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sıkıntıların çözümü için köylerle ilgili hususların da yeniden ele alınmasında yarar görüyoruz. Büyükşehir olmayan şehirlerimizin mevcut yönetim yapıları sorunların çözümünü, hizmetlerin etkin şekilde yürütülmesini zorlaştırmaktadır. Altyapıdan ulaşıma, atık yönetiminden suya kadar pek çok alanı kapsayan bu sorunların üstesinden gelinmesi için bu şehirlerimizle ilgili yeni bir belediye yönetimi statüsüne ihtiyaç vardır."
Erdoğan’ın meclisten geçirmek istediği değişiklikler içinde 30 büyükşehir dışındaki 51 ilde de bir çeşit büyükşehir yaklaşımı da var. Bu bağlamda il özel idareleri de gözden geçirilecek, vali ve kaymakamlara “koordinasyon” adı altında daha fazla yetki aktarılacak. Öte yandan, “uygun görülmeyen” projelere kaynak tahsisinin de önüne geçilmesi ve toplanan paraların denetimi de planlanıyor.
Sızan bilgilere göre nüfusu 5 bini geçen yerleşimlere de belediye kurulacak. Peki o zaman zamanında belde belediyelerini neden lağv ettiniz? Bu kadar yap-boz olabilir mi? Türkiye, yerel yönetimler iktidarın oyuncağı mı? İktidarın işine geliyorsa şöyle, gelmiyorsa böyle!..
Neler gördük Erdoğan Türkiye’sinde? Pandemi döneminde İBB’nin topladığı ve İstanbullulara aktaracağı yardımlara bile el kondu! Kreşlere neler dendi! İBB’ye dönük afaki soruşturmada 2019’dan itibaren belgeler istendi! Neden? Çünkü 2019’a kadar Erdoğan’ın kontrolundeydi İBB. Kadir Topbaş’lar, Melih Gökçek’ler ve daha kaç belediye başkanı görevden el çektirildi ama bir tanesi yargıya teslim edilmedi?!. Halk öğrenemedi suçları, kabahatleri neydi? Neymiş, metal yorgunluğuymuş! Geçeceksiniz bunu…
ERDOĞAN, SEÇİM ÖNCESİ “İKİLİ İKTİDARA” SON VERMEK İSTİYOR
Bütün bu gelişmeler, gerek yasal düzenleme olmaksızın gerekse yargı araçsallaştırılarak gerekse tasarı haline getirilmeye çalışılan belediye yasasındaki değişikliklerle iktidarın amacı muhalefetin elindeki belediyelerin elini kolunu bağlamak, merkezi yönetimin tam anlamıyla vesayeti altına almak; ülkeyi genel seçimlere yeni belediye yasası ile “ikili iktidar” görüntüsüne son vererek götürmek. CHP, ülkenin yerel planda büyük bir coğrafyasını ve nüfusunu yönetiyor. Genel iktidarı aldığında neler yapabileceğini gösteriyor. İşte bu bir çeşit ikili iktidar ve Erdoğan bundan çok rahatsız. Zaten ikili iktidarın liderlerinden birisi olan ve cumhurbaşkanlığı yarışında kendisini ekarte edecek gözüken müstakbel cumhurbaşkanı diyebileceğimiz Ekrem İmamoğlu’nun başına getirilenler de bu yüzden!
YETER Kİ…
Fakat iktidara tatsız bir şey hatırlatayım; 1989 yerel seçimlerinde ANAP’ın kullandığı metafor “eli kolu bağlı belediye” idi. Ama ne oldu? Seçmen iktidardaki ANAP’ın bu metaforunu tersyüz etti ve SHP yurt genelinde başta İstanbul olmak üzere belediyelerin çoğunu kazandı. Gerçi önümüzdeki seçim bir genel seçim olacak ama seçmen muhalefetin elindeki belediyelerin elinin kolunun bağlanmasına genel iktidarı da sandıkta muhalefete vererek yanıt verecektir. Bundan hiç kuşkum yok. Yeter ki muhalefet oyun planını sandığa kadar serin kanlılıkla sürdürsün ve seçim sona erdikten sonra da sandıkları korusun. Islak imzalı tutanakların lamsız cimsiz tamamını alsın.