Cumhur-PKK/DEM; ne oluyor, niçin oluyor?

Kimse sanmasın ki malum "süreç" giden sene TBMM'nin açılışında MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli'nin DEM'lilerle tokalaşması ile başladı! Her fırsatta DEM'in kapatılmasına davetiye çıkaran Dr. Bahçeli'nin yeni süreçte başrolü alması, hiç kuşkusuz Cumhur İttifakı'nın oyun planının bir parçasıydı. Nitekim AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da uygun bir momentte meseleye eklemlendi.
DEM heyeti siyasi partilerle görüştü, İmralı ile hükümet arasında gitti-geldi, Kandil ile paslaştı ve bugün açıklanan gelişmenin ipuçları ve çok daha fazlası Cumhur İttifakı'nın sözcüleri, çeşitli aparatları vasıtasıyla topluma adım adım sufle edildi yedi aylık göz önünde yaşanan süreçte. "Göz önünde" diyorum, çünkü belli ki Cumhurbaşkanlığına bağlı birimler 1 Ekim 2024'ten çok önce "süreç" ile ilgili olarak arka planda çalışmaya ve temaslara başlamışlardı.
Çok enteresan bir süreçtir yaşanan-ki, Dışişleri Bakanı Fidan'ın dün akşamki PKK 12. Kongresi'nin duyurulması sonrasındaki açıklamasına göre bu süreç devam ediyor daha-; süreçte rol alan Ahmet Türk Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden "terör" nedeniyle alınıyor ama buna ses çıkarmıyor, bu tezat sorgulanmıyordu! Hükümet nezdinde PKK ile diyalog kurulup süreç yürütülüyor, ancak CHP'li belediye başkanları, belediye meclis üyeleri Kürt demokratları ile ittifak kurdu diye yerel seçimlerde, yerlerine kayyım atanıyor ve tutuklanıyorlardı!
Hükümet tarafından sufle edilen gelişmelerden birisi dün açıklandı; PKK tarafından 12. Kongre'nin iki ayrı yerde paralel olarak toplandığı belirtildi. Muhtemelen Avrupa kanadında ve Irak kanadında yapıldı kongre. Kongreye yüzlerce delegenin katıldığını sanmıyorum. Belki iki paralel oturuma katılan delege sayısı 100-150 civarındadır.
İlk açıklama, Öcalan'a fiziki özgürlük... Sonuçlar birleştirilerek bilahare açıklama yapılacakmış. Öcalan'ın kongreye fiziki değil, teknik bir şekilde katıldığı ileri sürülüyor ancak buna pek ihtimal vermiyorum. Bilinen, kongreye "perspektif" sunduğu. Bu, şu demek: Pentagon'da pişirilen ve PKK tarafından içselleştirilen kararların tebliği ve kuşkusuz bilaistisna onayı…
Bu noktada yeniden Fidan'ın açıklamasına dönelim. Şöyle diyor:
“Örgütün tarihi çağrıya cevabını duymak için bekleyeceğiz.”
Yani, süreç bitmiş değil, devam ediyor. Cevaptan kasıt ise herhalde silahların teslimi ve örgütün lağvedilmesi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise sessiz ve belli ki yine arkadan gelecek. Fidan'ın açıklamasının ondan bağımsız yapılmış olması düşünülemez tabii…
Ne olduğundan sonra niçin olduğuna gelebiliriz... Ne olduğunu şöyle bir özetlemek gerekir öncesinde:
1)"Tarzan" zor duruma düştü. Erimeye başladı. Yamalar dikiş tutmaya yetmiyordu. Bu gibi durumlarda hep ekstra bir ittifak bulmadan işin içinden çıkmak zordu. Çare, DEM ile buluşmaktı bir şekilde.
2)Ne var ki DEM, PKK'nın etki alanındaki bir partiydi. Hatta PKK'nın "front" örgütü denilebilirdi (Bu partinin hatırı sayılır bir oy almasının nedeni "PKK severlik" değil. Birkaç nedeni var ve bu ayrı bir konu). Bu yüzden hükümet direkt olarak PKK ile, Öcalan ve Kandil ile teması seçti. DEM süreçte sadece ulaklık yaptı.
3)Dr. Bahçeli'nin önde olmasının nedeni, tamamen sürece itiraz edebilecek kesimlerin kontrole alınmasıyla ilgiliydi.
Evet, niçin…
ERDOĞAN'IN MOTİVASYONU
1) Süreç Erdoğan'ın ömür boyunca Cumhurbaşkanlığının önünü açmak ve Cumhur İttifakı'nın bu bağlamda genişlemesi ile ilgilidir. Fotoğrafa bakar mısınız? MHP, PKK-DEM ve HÜDA-PAR aynı istikamette!
PKK'NIN MOTİVASYONU
2)Peki, PKK-DEM'in çıkarı nedir, muradı nedir malum süreçten?
a)Anayasa değişikliği ile millet tanımının değiştirilmesini sağlamak, Kürt yurttaşların ana dilde eğitim almasının önünü açmak ve zaten var olan eşit yurttaşlığı süreç içinde başka bir aşamaya sıçratmak. Bunun için Saray ile anayasanın 42 ve 66. Maddeleri üzerinde çalışıldığı, pazarlıklar yapıldığı sır değil.
b)PKK'nın ve arkasındaki ABD'nin reel politik muradı Suriye'nin petrolü de içeren 1/3 toprağını YPG-PYD'nin kontrolüne vermek ve Türkiye'nin buna itirazını durdurmak. DEM de tabii bunun içinde. O yüzden örneğin, belediyelerine atanan kayyımlara bile doğru düzgün itiraz etmiyor.
İşte PKK'nın silah bırakarak kendisini lağvetmesinin asıl motivasyonu ABD'nin kara gücü olarak Suriye'deki edindiği misyondur. PKK, Türkiye içinden zaten epeydir, "Rojava" sürecinden itibaren çekilerek Suriye topraklarına geçmiştir. Türkiye'de silahıyla da külahıyla kalmamıştır. Kalmışsa da semboliktir ve eylemsizlik içindedir mesaj niteliğindeki TUSAŞ saldırısı dışında.
ABD'NİN SÜREÇTEKİ İLGİSİ, BİLGİSİ, TEŞVİKİ
Bütün bu gelişmeler ABD'nin, Pentagon'un da ilgisi ve bilgisi, teşviki ile cereyan etmektedir. Şunu diyegelmiştir mealen arka kapıdan Vaşington, Erdoğan'a:
“Siz PYD-YPG'ye ilişmeyin, onlar benimle... Buna karşılık PKK da kendisini fesheder ve siz de Cumhur İttifakı olarak bunun siyasi primini toplarsınız. Nasıl Öcalan'ı verdik ve Ecevit’in DSP'si birinci parti oldu ve hükümet kurdu; sizin için de PKK'yı kurban ederiz.”
UNUTULAN BİRŞEY VAR
Malum sürecin sonunda güya ABD, İsrail, Türkiye (Erdoğan ve Bahçeli tabiî) ile YPG-PYD (Aslında PKK, çünkü PKK, YPG-PYD içinde müjdemiçtir) mutlu mesut olacaktır.
Fakat ne var ki unutulan birşey var; bu tiyatronun farkında millet. Sandık geldiğinde Kürt yurttaşların ezici çoğunluğu da tercihini bu 'tiyatroyu' pas geçip değişim yönünde yapacak. Bunun işareti çok ve hiç kuşkum yok.