Etkisiz yandaşlar

Altan Öymen, Bir Dönem Bir Çocuk ismini verdiği kitabında, çocukluk anıları çerçevesinde otuzlu ve kırklı yılların Türkiye’sinde ve dünyada yaşanan gelişmeleri ayrıntılarıyla kaleme alır. Atatürk’ün ölümünden, yeni başkent Ankara’nın adım adım gelişimine; karartma gecelerinden karneyle dağıtılan ekmeklerin hikâyesine kadar birçok olaya kitapta yer verilir.
1932’de dünyaya gelen Öymen’in çocukluğuna damgasını vuran dönem İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır. Yazar bu süreci kapsamlı bir biçimde anlatır. Yaşanan zor günler, atlatılan tehlikeler, geçim sıkıntısı o dönemin doğal gelişmeleri arasındadır. Türkiye savaş boyunca iki büyük dünya gücü arasında gidip gelmiş, savaşa girmemek için ciddi bir diplomatik mücadele vermiştir.
Dönemin hassaslığından en çok nasibini alan kurumlardan birisi ise basındır. Gazetelerde yer alan haber ve yorumlar karşısında çok titiz olan hükumet, bunlara sık sık müdahalelerde bulunur. Neyin yazılıp neyin yazılmayacağı ve gelişmelerin nasıl görülmesi gerektiği çoğu kez ayrıntılı bir biçimde gazetelere bildirilir.
Dönem tek parti dönemidir. Ayrıca savaş bütün sıcaklığıyla sürmektedir. Türkiye özellikle 1941 yazına kadar işgal edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Buna rağmen gazeteler zaman zaman serbest biçimde yayın yapabilmekte, basında çeşitli düşünceler yer bulabilmekte, fikir tartışmalarına girilebilmektedir. Yine de bu kadar kritik ve riskli bir ortamda bile belli zamanlarda gazetelere müdahale edilmesi, sansür emirleri verilmesi doğru sayılamaz.
Aynı durum 12 Eylül sonrası günlerde de sık sık tekrarlanmış, çeşitli fikirleri savunmasına rağmen birçok farklı gazete uyarılarla, sansürlerle, kapatılma cezalarıyla karşı karşıya kalmıştır.
Üzücü olan, tek partili dönemden bu yana 80, 12 Eylül’den bu yana ise 45 yıllık bir zaman geçmişken basının durumundaki kötüleşmedir. Bugün artık iktidara yakın gazeteler gazete olmaktan çıkarak birer AKP bülteni haline gelmişlerdir. 80 yıl önceki ulaşım problemlerine ve halkın daha düşük olan okuma oranına rağmen bugün yayınlanan bültenler çok daha etkisizdirler. Bu yeni tip gazetelerin tek vasfı, iktidar yandaşlarına dolgun maaşlar sağlamaktan ibarettir.
Ekrem İmamoğlu’na yönelik karalama kampanyalarının tutmaması ve tabir yerindeyse işi yüzlerine gözlerine bulaştırmaları etkisiz oldukları gerçeğini tescilleyen son gelişme olmuştur.
Gerek ekranlarda gerekse gazetelerde yapılan onca dezenformasyona rağmen 19 Mart’tan bu yana halkın tavrında bir değişiklik görülmemesi ve anketlerden gelen sonuçlar, iktidarın etkisiz propaganda aracı olmaktan öteye gidemeyen yandaş medyanın, toplumun sırtındaki en büyük yüklerden biri olduğunu açıkça göstermektedir.
Bağımsız, özgür ve araştırmacı medyanın muhtemel erken seçim sonrasındaki yeni dönemde tekrar yeşermesi, demokratikleşme adımlarında önemli kilometre taşlarından biri olacaktır.