İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5159 %0.04
49,5596 %-0.08
5.776,21 % 0,40
91.181,58 %-2.041
Ara

Şiir’i unuttuk!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Şiir’i unuttuk!

Satırları sorguluyorum

SEVGİLERDE…

Küçücük, kibrit kutusu gibi bir sahnenin tam ortasında ”SeksenDokuz” yaşında, bir dev. Gölgesi mi büyük, mısralarından yoksa içi mi taşmış yalnızlığından.

Toplamış getirmiş ne varsa bunca zaman biriktirdiği; Âşık Veysel’den, Şeyh Bedrettin’den, Fuzuli’den, Nedim’den, Muhyddin İbn Arabi’den, Pir Sultan ve nicelerinden…

Elbette bana yetmedi, yetemezdi. İçinden açıldıkça açılan ve belki de henüz çocuk sayılabilecek yıllarda tanıdığım, Hilmi Yavuz’u anlamak. Ama anladım ki o akşam daha fazla anladık, birbirimizi ve herkesi de şahit ettik, bu birlikteliğe.

Seksen dokuz yaşındaki Uluslararası Şiirin Nişânını almış, Şiir devi, Mineo Pera’dan içeri girerken alkışları yıkarak “Çok uzatmayacak şekilde sadece benim konuşacağım şekilde değil. İçinde sizinde ortak olduğunuz, soru-cevap şeklinde ilerleyelim. Çünkü ben moderatörde istemedim. Biz, bize olacağız. Kırk beş dakika yeter, sonra da imzaya geçeriz” dedi ama bağlamı kuran aklım, hayatımın en anlamlı ve tek şiiri olarak bende sonsuza kadar salınacak, değerli “Behçet Necatigil” Hocamızın “Sevgilerde” şiirinin:

-Sevgileri yarınlara bıraktınız. Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız. Sizi yanlış tanıdı. Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi. Kalbinizi dolduran duygular. Kalbinizde kaldı. Siz, geniş zamanlar umuyordunuz. Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telaşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı. Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz. Yahut vakit olmadı-

Ve söyleşiden yaklaşık bir saat önce gelip satın aldığım iki kitabın biri olan “Behçet Hoca” kitabının arkasında yazan sözünü/şiirini ekleyerek, Sanki düğün olmuştur /Sevmiş, sevilmiş, yenmiş, yenilmiş/Necatigil yok şimdi/Belki bir gün olmuştur.

Emel Seçen-Peki, Hocam Siz, bize Behçet Necatigil Hocadan, neler getirdiniz?Sevgilerden…Tüm biriktirdikleriniz ile diyerek izleyicilere kapıyı açtım.

İyi ki açtım, birden ışınlandık Kabataş Erkek Lisesi, yıl 1952- Döngü dergisine çıkacak ve bugün, benim gibi bunu yaşamış olan her şair/yazar adayının, belki de yaşadığı anı hatırlatırcasına. Ve elbette eğitim & öğretim hayatının-nitelikli öğretmen olabilme kavramının nelere sebebiyet olacağını gösterircesine-diyor ki söyleşinin yaklaşık olarak bir saati ve seksen dokuz yaşında bir insanın tamamen ayakta gerçekleştirdiği program akışında:

Hep merak etmişimdir, eğer o gün benim şiirimi yok saysaydı ben tam olarak ne olurdum?

İçimden diyorum ki, belki benim gibi direnen olurdunuz.

“Çok heyecanlıydım. Şiirimi kendisine teslim ettim, heyecanla bekliyorum. Sınıfa girdi ve şiirin bu sayıda yayınlanacak, dedi. Ne hissettiğimi anlatmam mümkün değil.”

Hilmi Yavuz’n hayatının dönüm noktası olan Şiir hasatının başlaması, üniversite yıllarının yeni çıkan kitabında (Rüya Şiirler) tezahür ettirdiği birbirinden güzel bölümler ile söyleşi başlamadan mest oluyorum.

Alıyor götürüyor beni: Lale Lili

(imzamı alırken usulca fısıldıyorum, çok ustaca yazılmış bayıldım, gülümsüyor)

Bir yaşanmışlık, bu kadar mı naif aktarılır okuyucuya. Zamanı önemli değil. Biz, onun yürek kaleminden sarkan sözlerde, söyleşisinin ilerleyen bölümlerde konuşmanın esasında özünü, temelini oluşturan-Biz Şiir’i Unuttuk/ Biz, Şiir’den nasıl Nesir’e döndük/Biz, neden Şiir yazamaz olduk!

Ve buna bağlı olarak da biz hangi ara insanlığımızı, temel değerlerimizi, özümüzü, paylaşmayı ama en çok da sevmeyi, değer bilmeyi, değeri korumayı unuttuk.

Arkamda Haydar Ergülen oturmakta, ileride sağımda Zeynep Oral, karşımda bir dev çınar. Kalabalık, yerde kum taneleri gibi serpilmiş. Damarı tam yerinden şırıngaladığım usta Behçet Necatigil’in hala yaşıyor olması, işte içimizde-Sevgi Değeri-kadar.

Bırakmadıysanız yarınlara miras. Paylaşmayı bildiyseniz. Söyleye bildiyseniz, Sevgiyi yüceltebildiyseniz.

Bu kadar her şeyin kolay ve buna bağlı olarak da otomatik olarak gelişerek, insanoğlunun fabrika ayarlarını temelden sarsan, tüketmek.

BEN ŞİİRİMİN MÜRVETİNİ GÖRDÜM

Giriş sözlerine, takdir edilmekten öte, anlaşılabilir ve bilhassa okuyucuda karşılığının bulmasının, ifadesi yine Felsefe hocası olmanın zekâsı ile de tamamlıyor.

-Ama göremeyebilir dik! Yaş oldu epey ama gördük,  sonunda. Yani diyebilirim ki;

BEN ŞİİRİMİN MÜRVETİNİ GÖRDÜM.

Keşke daha önce deseydin, diyor Haydar Ergülen’e, gecikmiş Pen Edebiyat Ödül taktiminin Zeynep Oral tarafından verilmesine. Ona göre konuşma hazırlardım.

-Konuşma hazır, cevabı ile gülümsüyor

Sürpriz, güzellik üstü üstüne gecede.

Dünyaca ünlü değerimiz, Hilmi Yavuz’u ağırlıyor, dinliyor, büyüleniyor. Hakikaten, Babam kuşağının bu inanılmaz olgunluğu, bilgeliği, hümanizmi, bilgiyi paylaşma yetisi.

Takdire de alkışa da şayan.

Musmutlu bir akşam, gerçek ve nitelikli bir iş, insana kendisini nasıl da iyi hissettiriyor.

Dolu dolu aşk gibi.

Her şeyin gerçeğinin giderek kaybolduğu ortamda, ne mutlu bize bugünü yaşatan değerimize.

Zeynep Oral’ın  sahnenin diğer köşesinden seslenerek, bizim bulunduğumuz sol köşeyi gösterip, muzip bir ifade ile ama hep o tarafa konuştun.

Gerçektende benim Behçet Hocanın- Sevgilerde-şiiri ile açılan ve bu açı ile Hilmi Hocamızın dediği gibi:

-Ama en güzel sorular, burada geliyor.

Seyirciye göre Sol Kanat.

O kadar da farkımız olsun, değil mi?

Boşa geçmedik, emek vermedik Edebiyata, Kültüre, Sanata.

Ne diyor, yeni kitabının adını taşıdığı,

RÜYA ŞİİLERİNDE değerli Hilmi Yavuz:

“ZAMAN, İHTİYAR BİR KAPTAN MIDIR?

TEKNE, ATEŞ DENİZİNDE YA DA DAMLARDA

GİDİYOR, LİMANA MI? İSKELE ALABANDA

HANGİSİ? LİMANLAR BİRBİRİNE KARIŞIR

 

GEMİ SARHOŞTUR, İHTİYAR KAPTAN DA

SABAH OLUR, DOĞAR BİR AY, KIRMIZI

BEKLEYEREK KÖPÜKLERDE O YAZI

ÇOCUKLAR! YOLCULUKLARI, RÜYALARINDA…

 

BU GEMİNİN ADI NE?-ADI MI, RÜYA.

YOKSA BİR KALBİN GEMİSİ Mİ BU?

YÜKÜ?GÜLÜŞLER, HÜZÜN VE TUTKU

BENİ DE TAŞIYOR GİBİ YAPARAK, GÜYA”

Rüya gibi bir akşam için teşekkürler, değerli Hilmi Yavuz.

EMEL SEÇEN

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *