"Türkiye acilen hukuka dönmelidir"

Prof. Dr. Adem Sözüer, memleketimizin önde gelen hukukçularındandır. Uzun yıllar İ.Ü. Hukuk Fakültesi'de hocalık kürsü başkanlığı ve iki dönem de dekanlık yapmıştır. Gençlik yıllarında idealist bir Ülkücü olan Prof. Dr. Sözüer, daha sonra kendisini bilime vermiş, sayısız hukukçu-bilim insanı da yetiştirerek henüz 70'ine bile gelmeden "hocaların hocası" olmuştur. Kendisi çocukluk ve gençlik yıllarında Şişli-Gürsel'de mahalle, kısa bir süre de Şişli 50. Yıl Çağlayan Lisesi'nde sınıf arkadaşım olmuştur.
Prof. Dr. Sözüer, emekliliği sonrasında da bir kenara çekilmeyerek aktif bir pozisyonu tercih etmiştir. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali başkanlığını yürütmekte, önemli davalarla ilgili mütalaalar hazırlamaktadır. Müstakbel Cumhurbaşkanı, İBB ve TBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na da hukuk desteği vermekte ve mütalaalarını hazırlamaktadır. Türkiye’nin geldiği noktada her zaman bilim ve hukuk zemininde kalan, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü gözeten Prof. Dr. Sözüer, sosyal medyada yaptığı paylaşımlarla da kamuoyunu aydınlatıyor.

Bu defa çok nadir yaptığım bir şeyi yaparak köşemi Prof. Dr. Sözüer'in (ikimizin de kökleri olan Şişli'nin tutuklu olup yerine saçma sapan şekilde kayyım atanan) Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ile ilgili olarak sosyal medyada kaleme aldığı değerlendirmeye bırakıyorum.
×××
PROF. DR. SÖZÜER'DEN 10 MADDEDE ŞAHAN'IN YAŞADIĞI HUKUKSUZLUK

"1)Tutukluluğa itirazı reddedilip tutukluluğunun devamına karar verilen Resul Emrah Şahan yüzde 70'e yakın oyla Şişli Belediye başkanı seçilmişti.
2)Tutukluluğun devamı kararında, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Yargıtay, AYM ve AİHM içtihatlarında öngörülen şekilde bir gerekçe yok.
3)Örneğin red kararında, kaçma ve delilleri karartma şüphesi var deniyor. Ama bunlar için hiç bir somut dayanak gösterilmiyor.
4)Adli kontrol yetersiz kalır deniyor. Ama neden yetersiz kalacağına ilişkin delile dayalı bir değerlendirmeye rastlanmıyor.
5)Delillerin toplanması sürecek, o nedenle de tutukluk devam edecek deniyor. Ucu açık ve soyut gerekçeler.
6)Hukuki açıdan söylenecek pek çok şey var. Ama soruşturmanın başlangıcından itibaren Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına
yönelik olarak yetkili siyasi makamlarca yapılan suçlayıcı beyanlar ve basındaki sistematik suçlama kampanyasının da açıkça gösterdiği üzere, bu tutuklamaların
ardındaki gerçek nedenler siyasidir.
7)Nitelikli bir şehir plancısı olarak görev yaptığı sürede, Resul Emrah Şahan'ın partizanca davranmadığına, ayrım yapmadığına Şişli'de tanıyan herkes tanıktır.
Çalışkan, insana ve ülkeye hizmet etmek isteyen, Cumhuriyetçi, vatansever, demokrat bir kişi olarak, sadece Şişli'miz için değil ülkemiz için de bir değerdir.
8) Meşru bir siyasi faaliyeti keyfi olarak "terör" diye gösterildi.Evine baskın yapılıp çocuğu ve eşinin gözleri önünde gözaltına alındı ve tutuklandı. Haksızlıkla örülen dört
duvar arasına kondu, belediyeye kayyım atandı.
9) Bu haksız gözaltı, tutuklama ve kayyım atamalarına Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer gibi pek çok siyasetçi
maruz kalmıştır. Anayasa Mahkemesi Kararlarının dahi uygulanmadığı koşullarda, siyasetçilere yönelik bu kararları hukukla bağdaştırmak mümkün değildir.
10) CMK'ya göre hakim kararını vicdani kanaatine göre verir. Ancak vicdani kanaat keyfilik anlamına gelmez. Her karar makul ve hukuka uygun şekilde gerekçelendirilebilmelidir. AİHM ve AYM'nin de pek çok kararında ifade ettiği üzere basmakalıp ifadeler ve kanun hükümlerinin basit tekrarları birer gerekçe sayılamaz. Dolayısıyla böyle gerekçeler hukuka uygun vicdani kanaatin ifadesi değil, gerekçe adı altında aslında keyfiliğin yansımasıdır. Türkiye acilen hukuka dönmelidir."
×××
TÜRKİYE SERBEST SEÇİMLERİN SAKATLANMASINA İZİN VERMEYECEK!
Önde gelen bir hukukçunun, bilim insanının değerlendirmelerinin altına imza atıyorum. Yargının siyasal iktidarca araçsallaştırılması sonucu hukuktan uzaklaşılması ister istemez müstakbel Cumhurbaşkanı İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının siyasal davalara muhatap olmasını beraberinde getirmiştir. Türkiye, aradan 15 yıl geçtikten sonra yeniden "Silivri hukukuna" geriye dönmüştür. Hadi o zaman FETÖ vardı, Zekeriya Öz vardı. Şimdi olup bitenlerin öznesi kimler? Prof. Dr. Sözüer'in dediği gibi, "Türkiye acilen hukuka dönmelidir".
Artık açık seçik bir gerçek var; bu iktidarın miadı dolmuştur. Son bir araştırmaya baktım, Cumhur İttifakı'nın oyu toplamda yüzde 39 fakat memleketin-artık ne kadarsa- iyi yönetildiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 25. Demek ki iktidara destek veren seçmenin 1/3'ünden fazlası bile erken seçime razı, ülkenin kötü yönetildiğini düşünüyor.
İktidarın bu tablodaki duruşu, cevabı ise serbest seçimlere bir nevi sabotaj! İmamoğlu ile yarışmak istemiyor iktidar. Halk muhalefetini arkasına alan, birinci parti vasfını koruyan CHP ile yarışmaktan da korkuyor ve o yüzden partinin kurultay sürecine bile güya hukuken müdahale ediyor! CHP'nin adayını ve bizatihi kendisini sakatlamaya dönük adımların hepsi hukuk ve demokrasi dışı. Ancak Türkiye, serbest seçimlerin sakatlanmasına izin vermeyecek.
İyi ki bu güzel memleketimizde Prof. Dr. Sözüer gibi vicdan sahibi hukukçular var. İyi ki hala onun gibi vicdanlı hocalarla yetişen ve hukuk dışı kararlara imza atmamak için, utanmamak için rapor alma yoluna giden namuslu savcılar, yargıçlar var.